"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2001/110 E., 2010/449 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tapu iptali - terkin, el atmanın önlenmesi, yıkım ve şerhin terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili; 1457 parsel sayılı taşınmazın 27.164,68 m2'lik kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını, ayrıca dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un değişik 2/B maddesi ile tahdit dışına çıkarılan sahada kaldığını, 2/B uygulaması ile tahdit dışına çıkarılan taşınmazların Hazine adına tescil edilmesi gerekirken şagilleri adına tescil edildiğini belirterek bu bölüme ilişkin tapu kaydının iptali ile üzerindeki yapıların kal'ine, davalıların müdahalesinin men'ine, tapu kaydındaki Mihrişah Valide Sultan Vakfına ilişkin şerhin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Dahili Davalılar ... ve ...; dava konusu taşınmazın orman ile bir ilgisinin olmadığını, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmadığını bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
2. Diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.12.2010 tarihli ve 2001/110 Esas, 2010/449 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın tapuda davalılar adına kayıtlı oldukları, taşınmaz üzerinde Mihrişah Valide Sultan Vakfına ilişkin şerh bulunduğu, dayanak parsellerinin tapulamasının 1954 yılında yapıldığı ve bu tarihte kesinleştiği, bu parselin 1954 yılında yapılan Kadastro çalışmaları sonucunda oluşan eski 35 vd parsellerden geldiği, parsellerin 2. defa kadastro çalışmalarına tabi tutularak 2859 sayılı Kanun ile 3290 sayılı Kanunla değişik 2891 sayılı Kanunlar uyarınca yapılan ve 1990 yılında kesinleşen 2. kadastro çalışmaları sonucu 1990 yılında yeniden tutanak düzenlenerek tespit gördüğü, bu tespitin de 09.07.1990 tarihinde kesinleştiği, davalı kayıt maliklerinden ... , ... ve ...’nün dava tarihinden önce öldükleri, ölmüş kişiye karşı dava açılamayacağı gibi mirasçılarının davaya dahil edilerek davaya devam edilmesinin de mümkün olmadığı, kaldı ki dava konusu taşınmazın orman tahdit sınırları içerisinde kalmadığı, dava sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesine eklenen hüküm gereğince davanın 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın 27.154,62 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, kıyıların 3621 sayılı Kanun uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup herkesin eşit ve serbest yararlanma hakkına sahip olduğunu, bu nedenle belirtilen kısmın tapu kaydının iptali ile kamuya terkine, taşınmaz üzerinde kalan binaların kal’ine, tapu kaydı üzerindeki Mihrişah Valide Sultan Vakfına ait şerhin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, ancak eksik inceleme ve yetersiz araştırma ile hüküm kurulduğunu, davanın tapu kayıt malikleri aleyhine açıldığını, bu kişilere tebligat yapılamayınca ölmüş olduklarının anlaşıldığını, daha sonra da bu kişilerin veraset ilamlarının alınarak mirasçılarının davaya dahil edildiğini, husumetin doğru kişilere yöneltilerek davanın açıldığını, 5841 sayılı çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanun'un 2 nci maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümle ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen geçici 10 uncu maddenin Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğini, bu iptal kararı ile 10 yıllık hak düşürücü sürenin eldeki davada uygulanamayacağını, davanın esastan incelenerek karara bağlanması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na dayalı kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazın tapusunun iptali ve kıyıya terkini ile el atmanın önlenmesi, kal ve tapu kaydındaki şerhin terkini istemlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
T.C. Anayasası'nın 43 üncü maddesi,
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5 inci ve 6 ncı maddeleri ile 28.11.1997 tarihli ve 1996/5 Esas, 1997/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124 üncü maddesinin 3 üncü fıkrası.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Muğla ili, Köyceğiz ilçesi, ... birliğinde 1954 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda dava konusu 1457 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan (eski 35, 36, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 1023, 48, 59, 50, 52, 53, 54, 44, 56, 426, 427, 684, 685, 686, 687, 688 ve 689) parsel sayılı taşınmazların 1954 yılında tespit gördüğü ve tapulama tutanaklarının 1954 tarihinde kesinleştiği, daha sonra 2859 sayılı Kanun ile 3290 sayılı kanunla değişik 2891 sayılı Kanunlar uyarınca ikinci kadastro çalışmaları sonucu 1990 yılında yeniden tutanak düzenlenerek tespit gördüğü, bu tespitin de 09.07.1990 tarihinde kesinleştiği, 1457 parsel sayılı, 52.654,68 m2 miktarlı, tarla niteliğindeki taşınmazın kadastro tesisi ile 11000/52655'er paylarla Zehra Nasuhoğlu, ... ve ..., 19655/52655 pay ile ... adına kayıtlı olup tapu kaydında Mihrişah Valide Sultan Vakfına ait şerhin bulunduğu anlaşılmaktadır.
2. Hemen belirtmek gerekir ki; kural olarak tapu iptali ve terkin davalarında husumet tapu kayıt malikine, tapu kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına yöneltilmelidir. Davalılar ..., ... ve ... de tapu kayıt malikleri olup bu kişilerin ölmüş olduklarının tapu kayıtlarından anlaşılamadığı, yargılama sırasında dava dilekçesinin tebliğ edilememesi nedeniyle ölmüş oldukları anlaşıldığından HMK’nın 124 üncü maddesinde de belirtildiği üzere hasmın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı, bu durumda kayıt maliklerinin mirasçılarının davaya dahil edilerek mirasçılara karşı davaya devam edilebileceği açıktır.
3. İşin esası bakımından ise; 5841 sayılı Kanun'un yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doğru ise de, anılan Kanun Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.07.2011 tarihinde karar Resmi Gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasa'nın 153 üncü maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de, 10.03.1969 tarihli, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı kuşkusuzdur.
Bu durum karşısında, işin esasının 28.11.1997 tarihli, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'na göre belirlenen kıyı kenar çizgisi çerçevesinde çözüme kavuşturulacağı sonucuna varılmaktadır.
Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine dair verilen Mahkeme hükmünün, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra doğruluğundan söz edilemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Bununla birlikte, Mahkemece dava konusu taşınmazın sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı, kalıyor ise sit alanının nev’i ve derecesi ile sit haritası bulunup bulunmadığı hususlarının Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğünden sorulmadığı da anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılması, ayrıca bölgeye ait sit alanı haritasının Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden getirtilmesi, arkeolog bilirkişiden sit alanı haritası ile kadastro paftasının çakıştırılması istenilerek taşınmazın sit alanında kalıp kalmadığı hususunun kesin olarak belirlenmesi, toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulüyle hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
19.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.