"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Dairece mahkeme kararının bozulması üzerine Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın bir kısım davalılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairece hüküm onanmıştır.
Dairenin onama kararına karşı bir kısım davalılar vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, davalıların mirasbırakanı ...’den 250 ada 79, 307 ada 40, 62 ve 65, 309 ada 4, 311 ada 7, 9 ve 12 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 22.06.2004 tarih ve 951 yevmiye no’lu akit ile satın aldıklarını, ne var ki bir şekilde adlarına tescilin yapılmadığını, davalıların rıza göstermemesi nedeniyle idari yoldan düzeltmenin de yapılamadığını ileri sürerek, ... adına kayıtlı payların iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişler, davacılardan ...’ın yargılama sırasında ölmesi üzerine mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, iddia edilen pay satışlarının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.03.2016 tarihli ve 2012/550 Esas, 2016/131 Karar sayılı kararıyla; resmi senette bulunmadığı gerekçesiyle 250 ada 79 sayılı parsel yönünden davanın reddine, diğer taşınmazlar yönünden ise davanın kabulüne, dava sırasında ölen davacı ... mirasçılarının paylarını mirasçı ...’e devretmiş olması nedeniyle ...’a düşen payın ... adına tesciline, diğer davacılar adına payları oranında tescile karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairenin 06.10.2020 tarihli 2018/435 Esas 2020/4807 Karar sayılı kararıyla; “...Kök mirasbırakan ...’in 1967 yılında ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ... ve ...’in kaldığı dosya içinde mevcut veraset ilamı ile sabittir. İlgili Tapu Müdürlüğünden celp edilen 22.06.2004 tarih ve 951 yevmiye no’lu akit tablosu incelendiğinde; 572, 575, 597, 624, 627, 630 ve 623 sayılı parsellerin 3/28’er, 598, 210 ve 573 sayılı parsellerin tamamı verasette iştirak halinde ... çocukları ...,..., ..., ..., ... ve ... ... adlarına kayıtlı iken, ...’nin bizzat anılan taşınmazlardaki miras paylarını diğer ortaklar olan davacılar ..., ... ve ...’e sattığı anlaşılmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. ... halinde değerlendirilecek olursa; 1- Davacılar tarafından ... mirasçıları olduğu iddia edilerek davalılar aleyhine eldeki dava açılmıştır. Yine bir kısım davacılar da ... ...’in mirasçıları olduklarını ileri sürmüşlerdir. Ancak, dosya arasında ... ile ... ...’in mirasçılarını gösterir veraset ilamları bulunmamaktadır. Bilindiği üzere, taraf teşkili kamu düzenine ilişkindir. ... mirasçıları ile ... ... mirasçıları arasında eldeki dava yönünden zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. ...’in tüm mirasçılarının davacı olarak, ...’nin de tüm mirasçılarının davalı olarak yer alması zorunludur. Dosya arasında veraset ilamları bulunmadığından anılan kişilerin dava dışı mirasçısının olup olmadığı tespit edilmeden ve var ise de eksiklik tamamlanmadan sonuca gidilmesi hatalıdır. 2- Davacılardan ...’in yargılama sırasında 14.07.2015 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak eşi ... ile çocukları ..., ..., ... ve ...’i bıraktığı, mirasçılardan ...’in dosyaya 20.08.2015 tarih ve “ miras payı devir senedi” başlıklı belgeyi ibraz ettiği, belge içeriğinde, ... mirasçıları ...’in murisleri ...’dan intikal eden taşınmaz mallardaki miras paylarını bedeli karşılığında diğer mirasçı ...’e sattıklarını beyan ettikleri, bunun üzerine ...’in eldeki davayı takip eden avukata vekalet vererek davayı kendi adına takip ettirdiği ve neticesinde dava konusu taşınmazlarda ...’a düşen payların sadece ... adına tesciline karar verildiği anlaşılmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, 20.08.2015 tarihli sözleşme, 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu’nun 183. ( 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 vd. ) ve devam eden maddelerinde öngörülen “alacağın devri” niteliğinde kabul edilemez. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan devrin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu açıktır. Böylesine taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan devir sözleşmesinin yasal olduğunu da söyleyebilme olanağı yoktur. Gerek 1086 sayılı HUMK’da gerekse 6100 sayılı HMK’da dava hakkının devrine ilişkin bir düzenleme yer almayıp, dava konusunun devrine ilişkin HUMK'da 186. madde HMK'da ise 125 ... madde düzenlenmiştir. 20.08.2015 tarihli sözleşmenin yasanın açık hükmü karşısında ... mirasçıları ... adına ...’e davayı takip yetkisi vermediği kuşkusuzdur. Bu nedenle diğer mirasçıların da davada yer almalarının sağlanması ve neticesinde ...’ın tüm mirasçıları adına tescil hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde sadece ... adına hüküm kurulması isabetsizdir. 3- Dava dilekçesinde; 250 ada 79, 307 ada 40, 62 ve 65, 309 ada 4, 311 ada 7, 9 ve 12 sayılı parseller dava konusu yapılmış ve mahkemece bu parseller üzerinden hüküm tesis edilmiştir. Ne var ki, akde konu taşınmazlar ile dava konusu taşınmazlar arasındaki bağlantıyı tespit edecek tapu kayıtları (birbirini takip eder şekilde tapu kütük sayfaları, geldi ve gittilerini gösterir tüm kayıtlar) Tapu Müdürlüğünden celp edilerek dosya arasına alınmamıştır. Bu bağlantı kayda dayalı tespit edilmeden hüküm tesis edilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan 1, 2 ve 3. bentlerdeki eksiklikler giderilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de, dava kabul edildiği halde karar ve ilam harcı yönünden olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmaması da hatalıdır.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 250 ada 79 sayılı parsel yönünden davanın reddine, diğer taşınmazlar yönünden ise iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Daire Onama Kararı
Dairenin 08.06.2022 tarihli ve 2022/1708 Esas, 2022/4655 Karar sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
C. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde bir kısım davalılar vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
D. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun (TMK) 705 ... maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022 nci maddesinin birinci fıkrasında ise “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden, 572 (yeni 307 ada 65 parsel), 575 (yeni 307 ada 62 parsel), 597 (307 ada 40 parsel), 624 (yeni 311 ada 7 parsel), 627 (311 ada 12 parsel), 630 (yeni 311 ada 9 parsel), 623 (yeni 309 ada 4 parsel) parsel sayılı taşınmazlarda davalıların murisi ... 3/28 payda verasette iştirak halinde ve müstakil olarak 3/28 payı olmak üzere iki ayrı payı bulunduğu, 21.06.2004 tarihli resmi senede 598, 210 ve 573 parsel sayılı tamamı elbirliği mülkiyet halinde olan taşınmazların da konu edildiği anlaşılmıştır.
2.Somut olayda, dava konusu taşınmazların tedavüllü tapu kayıtları incelendiğinde taşınmazlarda davalıların murisi ... iki ayrı payı bulunduğu, davacıların taleplerine dayanak resmi senedin ilk kısmında davalı ... ve iştiraklerinin 3/28 payından bahsedilirken senedin son kısmında ise ... taşınmazdaki paylarının tamamından bahsedilmekle resmi senette bir çelişki oluştuğu, ... 3/28 payda iştirak halinde malik olduğu kısmın ..., ... ve ... adına tescil edildiği, nitekim aynı resmi senet ile temlik edilen tamamı elbirliği mülkiyete tabi olan 598, 210 ve 573 parsel sayılı taşınmazlar yönünden bir uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın ... ayrı ayrı iki paya sahip olduğu taşınmazlarda olduğu görülmektedir. Bu durumda, resmi senetteki çelişki giderilip, resmi senet taraflarının iradeleri her türlü şüpheden uzak olacak şekilde saptanmadan davanın kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup, anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece davalıların murisi ... davaya konu işlemi yaparken iradesinin dava konusu taşınmazlardaki paylarının tamamını mı satmak, yoksa verasette iştirak halinde malik bulunduğu 3/28 paydaki hakkını mı satmak olduğunun her türlü şüpheden uzak olacak şekilde tespit edilmesi, gerekirse bu konuda tanıkların tekrar dinlenilmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin karar düzeltme itirazlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 440 ıncı maddesi gereğince açıklanan nedenle kabulüne, Dairenin 08.06.2022 tarihli ve 2022/1708 Esas, 2022/4655 Karar sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve Mahkemenin 02.11.2021 tarihli ve 2021/16 Esas, 2021/684 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle, (HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) HUMK'un 428 ... maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek halinde peşin alınan harcın yatıranlara iadesine,
12.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.