Logo

1. Hukuk Dairesi2023/16 E. 2023/1821 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı vekilinin, vekaletname ile verdiği yetkinin davalı vekil tarafından kötüye kullanılması suretiyle taşınmazların devredildiği iddiasıyla açtığı tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazların teminat amacıyla devredildiğinin ispat edilip edilmediğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletname ile kendisine verilen yetkiyi vekil edenin menfaatine aykırı kullandığının ispatlanması gerektiği, davacı tarafın yemin yoluyla taşınmazları teminat olarak devrettiğini beyan etmesi ve davalı tarafın inançlı işlemci konumunda olduğunun belirlenmesi gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 28/03/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... ve diğerleri vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, ... Lokum Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yetkilisi olarak görev yaptığını, davalı ...'in, ... Hanım Şekerleme adlı firmanın sahibi olup, eşi ... ..., annesi ... ... ve babası olan diğer davalı ... ile birlikte pazarlama işi ile uğraştıklarını, davalı ...'den tahsil edemediği alacakları olduğunu, davalıların ticari borçlarından bir kısmının herhangi bir ödeme belgesine bağlanmadığını, açık hesap niteliğinde olduğunu, ödeme belgesine bağlanan borçların da karşılıksız kaldığını, borçlarını tahsil edebilmek için görüşmeler yaptıklarını, davalı ...'in başkaca borçları nedeniyle hukuki sorunları olduğunu, eski bir karara ilişkin "tazyik hapsi" cezası nedeniyle özgürlüğünün kısıtlandığını ve acil nakit para ihtiyacı doğduğunu söylemesi üzerine davalı ... adına kayıtlı 3101 ve 3102 parsel sayılı taşınmazların kendisine satışına karar verdiklerini, yaptığı nakit ödemeler ile hakkındaki ceza kararı sona ... ve İstanbul iline taşınan davalı ...'in, diğer davalı ...'den aldığı vekaletname ile dava konusu taşınmazların kendisine satışını gerçekleştirdiğini, bu satış ile alacağının sona ermediğini ancak davalı tarafın borcuna mahsup edildiğini, diğer yandan bu dönemde kendisinin nakit para ihtiyacı doğduğunu, dava konusu taşınmazları satmak istediğini, davalı ...'in taşınmazları değerinin üstünde bedelle alabilecek bir müşteri bulduğunu söylediğini, taşınmazların değerinin arttığı ve değeri üstünde nakit kazanç temin edilebileceği konusunda ikna ettiğini, işlerinin yoğun olması nedeniyle, Bakırköy 22. Noterliğinin 13.01.2017 tarihli 01045 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...'e taşınmazın satışına ilişkin vekalet verdiğini, art niyetli davranararak kendisini kandıran davalı ...'in dava konusu taşınmazları diğer davalı ...'a sattığını, satış bedelinin ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların kötüniyetli olduklarını, alacağına mahsuben aldığı bir taşınmazı, alacağı bitmemişken kendi iradesi ile tekrar iadesinin söz konusu olmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde yasal faizi ile birlikte bedellerinin, hatta güncelleme de dikkate alınarak tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacı ile davalı ...'in bir dönem ticaret yaptıklarını ve aralarında alacak-borç ilişkisi doğduğunu, davacının iddia ettiği kadar yüksek miktarlarda olmasa da borcu bulunduğunu, acil nakit ihtiyacı doğması üzerine davacının ancak kendisine bir teminat verilmesi durumunda borç verebileceğini belirttiğini, çaresi olmayan ...'in babası olan diğer davalı ... adına kayıtlı dava konusu 3101 ve 3102 parsel sayılı taşınmazlarını davacıdan aldığı borca karşılık teminat olarak vermeyi kabul ettiğini, davalı ... borcunu ödeyince taşınmazların gerçek sahibi olan diğer davalı ...'e devredileceği hususunda anlaştıklarını, sürecin de aynen bu şekilde işlediğini, taşınmazların 27.10.2016 tarihinde davacıya devredildiğini, ... ile davacı arasındaki ticari alacak-borç hesabının daha sonra kapandığını, ödemelerin banka kanalı ve elden yapıldığını, bunun üzerine davacının davalı ...'e yalnızca dava konusu taşınmazların "satışı" için vekaletname verdiğini, yani davacının geri devretme niyetini açıkça yansıttığını, taşınmazların davacıya devrinin davalı ...'in davacıdan aldığı borca teminat vermek ve davacının bankalar nezdinde kredibilitesini yükseltmek amacıyla yapıldığını, süregelen zaman içerisinde davacı ile davalı ... arasındaki ticari ilişkinin tatsız bir şekilde sonlanması ve davacının kötüniyeti sebebiyle bu davayı açtığını, davalı ...'in vekaletname çerçevesinde davacının iradesine uygun hareket ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlar, HMK’nın 329. maddesi gereğince sözleşmesel vekalet ücretinin davacıdan tahsilini ve davacı hakkında disiplin cezasına hükmedilmesini istemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayandığı, davalı tarafın inançlı işlem savunmasında bulunduğu, ispat külfeti kendisine geçen davalı tarafın iddiasını yazılı delil veya delil başlangıcı ile ispat edememesi sebebiyle yemin delilinin hatırlatıldığı, davacının yeminli beyanında dava konusu taşınmazları davalı ... ...'ın borcuna karşılık teminat amaçlı aldığını beyan ettiği, davalının iddiasını kesin delille ispatladığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, delilleri açıkça hatalı değerlendirildiğini, eksik inceleme ve taraflı bakış açısı ile büyük bir hataya düşüldüğünü, yemin delilinin usule aykırı yaptırıldığını, yazılı delillerin görülmediğini, davalının ‘’teminattır’’ tezini savunmasının hukuki mesnetten uzak olduğunu, dinlenemeyeceğini, yemin metninin açık olduğunu, hakiminin daha önce kabul edilmiş ve tebliğ edilmiş yemin metnine müdahale etmesinin usule aykırı olduğunu, dosyada davacıdan alınan borca dair ödeme yapıldığına dair bir belge bulunmadığını, davacının genel yemin cümlelerinden teminat amaçlı aldığı anlamının çıkarılmayacağını, eşit ve objektif biçimde açık olmayan hususları sormak yerine davacı şaşırtılmak ve kafası karıştırılmak suretiyle çelişkili cümlelerle yeminin alındığını, hakimin yasaya uygun yemin yaptırmadığını, gerekçeli kararın çelişkili ve hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazların davacı adına tescilinin öncesinde davalı ... adına kayıtlı olduğu, 27.10.2016 tarihli satış akdi ile davalı ...’e vekaleten vekili olan kızı diğer davalı ... ... tarafından davacıya temlik edildiği, taşınmazların öncesinde davalı ... adına kayıtlı olması, davacı tarafından düzenlenen vekaletname ile (dava konusu 3101 ve 3102 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin) vekil atanan davalı ... ... tarafından taşınmazların 02.02.2017 tarihli satış akti ile yine davalı ...’a temlik edildiği, dosya kapsamı ve davacı tarafın 27.01.2021 tarihli celsedeki yemin beyanı doğrultusunda dava konusu taşınmazların inançlı işlem ile teminat amacıyla davacı adına tescil edildiği anlaşıldığından vekaletin kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği, ayrıca, davacı tarafça davalı taraftan alacağı bulunduğu belirtilmekte ise de; davacı tarafın, davalı taraf aleyhine alacaklarına ilişkin icra takibi başlattığı, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, borcun ödendiğinin yazılı delil ile ispat şartı olmasına rağmen bu ana kaidenin hiçe sayıldığını, ihtilafın yanlış anlaşıldığını, yeminin usulüne uygun olmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin teminat ilişkisi değil, alacaklı-borçlu ilişkisi olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.