"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili istemli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemesince; vekilin ölü olması nedeniyle dinlenemediği, davacı tarafın vekilin vekalet görevini kötüye kullanmasını gerektirecek bir sebep ileri sürmediği, vekaletin kötüye kullanıldığının kanıtlanamadığı, aksine toplanan delillerden davaya konu taşınmazın davalının parasıyla alındığı ancak tapu kaydının mirasbırakan adına oluştuğu hususunun anlaşıldığı, davacıların dayıları olan vekil ...’un sağ olduğu, 16 yıllık dönemde ... aleyhine dava açmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 30.09.2019 tarihli ve 2016/12451 Esas, 2019/4874 Karar sayılı kararı ile Mahkeme kararı bozulmuş, Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davalının savunması ile davalı tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğu, davalı tarafça taşınmazın satın alındığı ve bedelinin ödendiğinin kanıtlanamadığı, vekilin tarafların dayısı, davalının ise kardeşi olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, tarafların annesi ...’dan devredilen paylar yönünden mirasbırakan üzerine kayıtlı başka taşınmaz olmadığı, taşınmazı satmasını gerektirir ekonomik bir sıkıntısının bulunmadığı, satış nedeniyle herhangi bir bedel ödenmediği, satışın mal kaçırma kastıyla yapıldığı ve muvazaa nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı tarafından temyizi üzerine Dairenin 16.12.2021 tarihli, 2021/6070 Esas, 2021/7965 Karar sayılı kararı ile Mahkeme kararının hüküm kısmının düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, davalı tarafın karar düzeltme başvurusu üzerine bu kez Dairenin 30.05.2022 tarihli ve 2022/3146 Esas, 2022/4303 Karar sayılı kararı ile Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin son bozma kararına Mahkemesince direnilmesi üzerine karar davalı tarafından temyiz edilmekle 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan incelemede;
30.05.2022 tarihli ve 2022/3146 Esas, 2022/4303 Karar sayılı bozma kararında da belirtildiği üzere; davaya konu taşınmazda davalı ...’un oturduğu ve muris ... ölümünden sonra da oturmaya devam ettiği, mirasbırakan Zikri adına kayıtlı taşınmazın 20.10.1997 tarihinde vekil ..., davalı ... ve mirasbırakan ... huzurunda tüm mirasçılara intikal ettiği, aynı işlemle davacı ... ve Hümezet ile dava dışı Davut paylarının vekil aracılığıyla davalıya devredildiği, davacı ...'in payının annesi ... devredilmesi için ... 3. Noterliğinin 10.10.1997 tarihli ve 23397 yevmiye numaralı özel yetkili vekaletnamesi ile ...'u vekil tayin ettiği ve vekaletnamede belirtildiği gibi dava konusu taşınmazdaki Nezafet paylarının mirasbırakan ...’ya devredildiği, ...’nın aynı tarihte bir sonraki işlemle maliki bulunduğu payı davalıya devrettiği, eldeki davanın 17.09.2013 tarihinde açıldığı, bu tarihten davanın açıldığı tarihe kadar yaklaşık 16 yıl boyunca davacılar tarafından herhangi bir hak talebinde bulunulmadığı, bu nedenle davacıların da bu durumu bildiklerinin anlaşıldığı, aksi yöndeki kabulün hayatın olağan akışına uygun düşmediği, tüm dosya kapsamındaki deliller değerlendirildiğinde vekaletlerin davacılar tarafından taşınmazı kullanan kardeşleri olan davalıya devir amacıyla verildiği kanaatinin oluştuğu, böyle olmasa dahi en azından aradan geçen zaman nedeniyle vekilin işlemine onay verildiğinin kabulünün gerektiği, bu nedenle vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı davanın haklı olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacıların muris muvazaasına dayalı iddialarına gelince, davacı ...'in payını diğer davacılarla aynı tarihte kardeşine değil annesine temlik ettiği, annenin payı ile birlikte bu hissenin de ardışık işlemle yine aynı tarihte davalıya intikal ettiği, bütün işlemlerin aynı anda ve aynı amaçla yapıldığı göz önüne alındığında murisin diğer mirasçılardan mal kaçırdığından bahsetmenin mümkün olmayacağı, tüm Zikri mirasçılarının amacının davalıya oturduğu taşınmazdaki paylarını rızalarıyla temlik etmek olduğu, rızaya dayalı temliklerden 16 yıl sonra dava açılmasını engelleyen yasal bir düzenleme yoksa da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci maddesi gereğince herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu gözetildiğinde kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönündeki kararın isabetsiz olduğu, ayrıca davaya konu taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden davacıların miras payına isabet eden miktar belirlenerek bu değer üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken usul ve yasaya uymaksızın daha düşük karar ve ilam harcına hükmedilmiş olmasının da hatalı olduğu görülmüştür. Dairemiz kararının usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
Dosyanın YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERİLMESİNE,
12.04.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
- MUHALEFET ŞERHİ -
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ... kendilerine intikal eden paylar açısından vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mirasbırakan ...'nın davalı ...'a temlik ettiği paylar yönünden ise muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuşlardır.
Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmış; vekil ...'un tarafların dayısı, davalının ise davacıların kardeşi olduğu, toplanan delillerden vekil ile davalının el ve işbirliği içerisinde davacıları zararlandırdıkları, herhangi bir bedel de ödemedikleri anlaşıldığından vekaletin kötüye kullanılması olgusunun sabit olduğu, muris muvazaası yönünden de mirasbırakan ...'nın paylarını davalıya temlik ettiği, başkaca taşınmazı kalmadığı, davalı tarafça herhangi bir bedel de ödenmediği, yapılan işlemin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, Mahkemenin 09/03/2021 tarihli kararı ile davanın kabul edimesinde bir isabetsizlik bulunmadığından anılan hükmün Dairenin 16/12/2021 tarihli kararı ile düzeltilerek onanması dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup; davalının karar düzeltme talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, sayın çoğunluk tarafından davalının karar düzeltme talebi kabul edilerek bozma yönündeki 30/05/2022 tarihli kararına katılmadığımdan, Mahkemece verilen 08/12/2022 tarihli direnme kararının onanması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi kararına katılmıyorum.