"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2607 E., 2023/73 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/644 E., 2022/264 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının maliki olduğu 37343 ada 3 parsel sayılı taşınmazda bulunan 21 numaralı bağımsız bölümün satışı için 03.05.2019 tarihinde davalı ...'a vekaletname verildiğini, davalı vekilin 21.06.2019 tarihinde davaya konu taşınmazı 400.000,00 TL karşılığında diğer davalı ...'na sattığını ancak bedelin bu zamana kadar davacıya teslim edilmediğini, satış bedelinin fahiş oranda düşük olduğunu ve davalıların işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırdığını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde elde edilen satış bedelinin satış tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsilini ve taşınmazın gerçek değeri ile satış bedeli arasındaki farkın satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davalının, dava dışı arkadaşı ... ile muhtelif zamanlarda vekalet ve para ilişkisi içerisinde bulunduğunu, ...'in aynı zamanda davacı Şirket yetkilisinin hısmı olduğunu, davacı Şirket yetkilisi ile dava dışı ...'in ...'a ait Akyurt Altınova'da bulunan 2 parça taşınmaz ile davaya konu taşınmazın takası hususunda anlaştıklarını ancak ...'un davaya konu taşınmazı kendi üzerine almadan satışını yapmak istediğini ve bu doğrultuda davacı Şirket yetkilisine bilgi vererek davalıya vekaletname verilmesini sağladığını, ... ile diğer davalı ...'nun davaya konu taşınmazın 725.000,00 TL'ye satışı hususunda anlaşmaları üzerine hep birlikte tapu müdürlüğüne giderek devir işlemini gerçekleştirdiğini, diğer davalı ...'nun 225.000,00 TL'yi nakit olarak ...'a verdiğini kalan 500.000,00 TL için ise bono tanzim ederek teslim ettiğini, ...'un nakit aldığı 225.000,00 TL'den 100.000,00 TL'sini borcuna karşılık davalıya verdiğini, kalan 125.000,00 TL'yi ise hesabına yatırdığını, kısa süre sonra davalı ve ...'un arkadaşlıklarının bozulması ve ...'un 500.000,00 TL'lik bonoyu da tahsil edememesi üzerine davacı ile anlaşarak eldeki davayı kötü niyetli olarak açtıklarını, davalının elde ettiği bir bedel bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmazın dava dışı ... tarafından farklı gayrimenkuller karşılığında davacıdan satın alınmasına rağmen ... adına tescil edilmediğini, taşınmazın satışının yapılabilmesi için diğer davalı ... adına vekaletname çıkartıldığını, vekil ...'ın ... Emlak müşterisi olan davalıya taşınmazı 565.000,00 TL bedel karşılığında sattığını ve bu bedelin ...'a ödendiğini, dava dışı ... ile vekil ... arasında daha sonra çıkan husumet nedeniyle eldeki davanın dava dışı ... tarafından açtırıldığını, davalının iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı Şirket ile dava dışı ... arasında karşılıklı taşınmaz devirlerinin gerçekleştiği, ...'in isteği doğrultusunda davaya konu taşınmazın satışı hususunda davalı ...'e vekaletname verilmesi ile karşılıklı edimlerin ifa edilmiş olduğu, eldeki davanın dava dışı ...'in vekil ile arasındaki bedel iddiasına dayalı olduğu, davacı Şirket yetkilisinin vekil ... ile herhangi bir alacak ilişkilerinin olmadığını beyan ettiği, davalı ...'nun ise iyi niyetli olduğu ve davacıyı zarara uğratmak kastının bulunmadığı, dava dışı ... ile davalı ... arasındaki hukuki ilişkinin eldeki davada değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının davasının sübuta ermediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; taşınmazın rayiç değeri ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğunu, davalıların davacının menfaatleri aleyhine hareket ettiğini, devrin hangi ticari ilişkinin ifası için yapıldığının bir önemi bulunmadığını, gerçek satış bedelinin ne kadar olduğu hususunda davalı savunmaları arasında çelişki bulunduğunu, davacı tarafın sunduğu video kayıtlarının gizli olarak kaydedilmesi nedeniyle hukuka aykırı delil olduğunu, bu delilin ele geçirilmesinde rolü olan davalı tanıklarının beyanlarının hükme esas alınamayacağını, tanık ...'in beyanı ile hem kendisinin hem davacı Şirketin mağdur edildiğinin açık olduğunu, satış bedelinin davacıya teslim edilmediğini, vekilin satış bedelini teslim ettiğine dair herhangi bir yazılı delili bulunmadığını belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile dava dışı ... arasındaki anlaşmaya göre davaya konu taşınmazın ...'a verilmesi gerektiği ancak ...'un talimatı ile arkadaşı ...'e vekaletname verildiği, davacı Şirket yetkilisinin bu taşınmaz ile ilgilerinin kalmadığını ve davanın ...'un isteği üzerine açıldığını beyan ettiği, tanık olarak dinlenen ...’in çekişmeli taşınmazda hak sahibi olması nedeniyle maliki olarak hareket ettiği, tanık ve taraf beyanlarına göre vekilin aldığı talimat ile davalıya satış yaptığı, işlemlerin gerçekleştiriliş şekli gözetildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki hususları tekrarlayarak kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. TBK’de sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3 üncü maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
TMK’nın 6 ncı maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddesinin 1 inci fıkrasında; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından 03.05.2019 tarihinde davalı vekil ...'a davaya konu taşınmaza özgü satış yetkisini içerir vekaletname verildiği, davaya konu 37343 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 21 numaralı dükkan vasfındaki bağımsız bölümün davacı şirket vekili sıfatıyla davalı ... tarafından 21.06.2019 tarihinde 400.000,00 TL bedelle diğer davalı ...'na satıldığı anlaşılmıştır.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 128,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.