"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/80 E., 2022/332 K.
HÜKÜM : Asıl ve Birleştirilen Dava Kabul
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle ve davacılar vekili tarafından temyize cevap dilekçeleri ile duruşma isteğinde bulunmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 26.11.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ..... ile temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, asıl ve birleştirilen davalarda; maliki oldukları 442 parsel sayılı taşınmazın emlakçı davalı ...’in müşteri olarak getirdiği ...’e satışı konusunda anlaştıklarını, bu amaçla tapu müdürlüğüne gittiklerinde hata ve hile sonucu 442 sayılı parsel yanında 446 parsel sayılı taşınmazın da davalı ...'in oğlu diğer davalı ...’ye satış suretiyle devrinin sağlandığını, yaşlı olup kendi iradeleri ile işlem yapma ehliyetlerinin bulunmadığını, 446 sayılı parselin satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek dava konusu 446 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir. Davacıların yargılama sırasında ölmeleri üzerine mirasçıları davayı takip etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar; çekişmeli taşınmazın bedel karşılığı satın alındığını, davacıların fiil ehliyetlerinin bulunduğunu, hata ve hile iddialarının doğru olmadığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır. Davalı ...'nin yargılama sırasında ölümü üzerine dava dışı mirasçısı davaya dahil edilmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; davalı ...’in pasif husumetinin bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın davalı ...’ye temlikinin hile suretiyle yapıldığı, satış bedelinin ödenmediği gerekçesiyle davalı ... bakımından davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı ... bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 29.12.2011 tarihli ve 2011/11045 Esas, 2011/14058 Karar sayılı kararıyla; davacıların hata ve hile olgusu yanında, temlik tarihinde hukuki ehliyetlerinin bulunmadığını, kendilerinin hata ve hileye düşürüldüklerini, dava konusu taşınmazın yapılan pay temlikinin geçersiz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıları, oysa Mahkemece ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulmadan sonuca gidildiği, hal böyle olunca, öncelikle ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması, davacıların hukuki ehliyeti haiz olduklarının saptanması halinde diğer iddialar üzerinde durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğine değinilerek karar bozulmuş, Mahkemece önceki kararda direnilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2014 tarihli ve 2013/1-2313 Esas, 2014/130 Karar sayılı kararı ile; somut olayda Mahkemece aslolan kısa kararda mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmadığı, sadece "eski kararda direnilmesine" denilerek önceki karara atıf yapılmakla yetinildiği, bu durumda, usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmünün de bulunmadığı, Mahkemece yapılacak işin, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması olduğu belirtilerek direnme kararının bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; temlik tarihinde davacıların fiil ehliyetinin bulunduğunun Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu raporu ile saptandığı, hile iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmiş; kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 03.11.2020 tarihli ve 2017/431 Esas, 2020/5625 Karar sayılı kararı ile; Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 22.02.2016 tarih ve 864/A-B-C-D raporları uyarınca temlik tarihinde davacıların fiil ehliyetini haiz olduğu belirlenmek suretiyle hukuki ehliyetsizlik nedeni yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, ne var ki, ehliyetsizlik nedeni yanında irade fesadı haline de (hata-hile) dayanıldığı, davacıların, dava konusu 446 sayılı parseldeki paylarının devri bakımından iradelerinin sakatlanıp sakatlanmadığı yönünden yapılan incelemede kayda dayalı tespitler, olgular ve beyanlar ile dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacıların akit tarihinde yaşlı ve eğitimsiz kişiler oldukları, alınan sağlık kurulu raporlarındaki tespitlerin ehliyetsizlik sonucunu doğurmadığı ancak bu tespitlerin davacıların kandırılabilecek yapıda kişiler olup olmadıkları konusunda önem arz ettiği, davacıların kolay kandırılmaya müsait oldukları, tarafların da kabulünde olduğu üzere dava dışı 442 sayılı parselin satışı hususunda anlaşıldığı, emlakçılık yapan davalı ...’in bu durumu fırsat bilerek dava konusu 446 sayılı parseldeki davacıların paylarını da ellerinden aldığı, davacıların 446 sayılı parseldeki paylarını satma iradelerinin bulunmadığı, kaldı ki 446 sayılı parseldeki payları için davacılara gerçek bedel üzerinden herhangi bir ödeme de yapılmadığı, aksinin davalılarca kanıtlanmadığı, temlike rağmen 446 sayılı parsel üzerindeki yapının davacı ...’nın oğlu tarafından kullanılmaya devam edildiği gözetildiğinde hile iddiasının kanıtlandığı, hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma kararındaki gerekçe benimsenmek suretiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili; savunmalarını yinelemiş, davacıların adete yalvararak taşınmazlardaki paylarını sattıklarını, paylar üzerindeki haciz ve borçların davalılar tarafından ödendiğini, davacılara kalan rayiç bedel ödemelerinin de yapıldığını, kararın hukuka aykırı olduğunu, birleştirilen dava yönünden hak düşürücü sürenin dikkate alınmadığını, bozma kararının muhalefet şerhinde de belirtildiği üzere kararın Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gerektiğini, davacıların hukuki fiil ehliyetini haiz olduklarını, bozma kararında davacıların kandırılmaya müsait olduklarının saptanmasının hiçbir bilimsel veriye ve rapora dayanmadığını, raporlarda yer alan kayıtların devirden sonraki hastalıklara ilişkin olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporunun dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, raporun aksinin yazılı delille ispatlanamadığını, hile iddiasının tanık anlatımları ile ispatlanamadığını, taşınmazdaki 22 paydaş için değil davacılar tarafından yapılan iki taşınmaz satışından birinin hileye dayandırılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının oğlunun taşınmazı işgal ettiğini, onun evden çıkartılamadığını, eldeki dava açılınca da sonucunun beklenmesi gerektiğini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleştirilen dava; ehliyetsizlik, hata (yanılma) ve hile (aldatma) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 30. ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar ...,...,..., ve.....’nin dava dışı 442 sayılı parseldeki 1/8’er paylarını dava dışı......’e, dava konusu 446 sayılı parseldeki 5/24’er paylarını ise davalı ...’e 02.09.2008 tarihinde satış suretiyle temlik ettikleri, aynı akitte anılan taşınmazlarda dava dışı paydaşların da paylarını Haşim ile ...’ye sattıkları, davacıların 442 sayılı parseldeki payları için 750.00’şer TL, 446 sayılı parseldeki payları için de 1.458,00’şer TL satış bedeli gösterildiği, dava konusu 446 sayılı parselin tapu kaydında 1100 m’lik bahçe niteliğinde olduğu, fiili olarak üzerinde 90 m2’lik iki katlı ve iki daireli bir yapı bulunduğu, alınan bilirkişi raporunda anılan yapının yaklaşık yirmi yıllık olduğu, birinci kattaki dairenin boş bulunduğu, arsa ve yapı değerinin toplam 136.240,00 TL, dava konusu payların toplam değerinin ise 113.533,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, birleştirilen davada davacı ... vekilinin, davaya konu taşınmazın satış işleminin taşınmazda evi bulunan davacı ...'nın oğlunun il dışından dönmesi ile ortaya çıktığını, davacı ile sağlıklı ve yeterli iletişim kurulmaması nedeniyle vekaletname alınıp dava açılamadığını ileri sürdüğü, davacı ...'nın Beykoz Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.08.2010 tarihli ve 2010/719 Esas, 2010/1086 Karar sayılı kararı ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesi gereğince vesayet altına alındığı, ...'in vasi olarak atandığı, birleştirilen davanın vasi tarafından avukat aracılığıyla 01.09.2010 tarihinde açıldığı, davalılar tarafından davacının hileyi 1 yıllık hak düşürücü süreden daha önce öğrendiğinin iddia ve ispat edilmediği anlaşılmakla; birleştirilen davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.
Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı; anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz edilen davacılar vekili için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınmasına,
Aşağıda yazılı 4.135,88 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
26.11.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.