Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1911 E. 2023/2780 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki sebeplere dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın, kadastro tutanaklarının kesinleşme tarihinden itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gözetilerek reddine karar verilmiş, ancak hüküm fıkrasında yer alan vekalet ücreti kısmındaki ifade eksikliği nedeniyle hüküm düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili ve bir kısım davalılar ..., ..., ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların babası ... ... ve davacılardan ...'nin, ... ... murisi 1917 doğumlu ...'den kalan ... ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan 111 ada 11, 113 ada 13, 108 ada 12 ve 114 ada 9 parselde bulunan tarlaların davalılara düşen miras payı oranlarını sözleşmeler ile satın aldıklarını, ... ...'nin davacılar murisi ... ...'ye hissesini sattığına dair 11 Ekim 1964 tarihli sözleşme olduğunu, bu sözleşmeye göre ... ...'ın davalarına konu olan 4 parça gayrimenkuldeki hissesini davacıların murisi ... ...'ye şahitler..... ve köy muhtarı ve iki aza huzurunda sattığını ve parasını aldığını, ...'nin ikinci eşi davacılar murisi Abddullah'ın üvey annesi ... ...'nin davacılar murisi ... ...'ye hissesini sattığına dair 26.07.1966 tarihli sözleşme olduğunu, halk arasında ... olarak bilinen fakat nüfus kayıtlarında ...'ın ve ...'in davacılar murisi ... ...'ye hissesini sattığına dair 23.07.1971 tarihli sözleşme olduğunu, davalılardan ...'in ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/798 Esas sayılı dosyasından elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi davası açtığını ve bu davada bir kısım davalıların sözleşmelerin gerçek olduğunu ve paralarını aldıklarını mahkeme huzurunda beyan ettiklerini ileri sürerek satışa konu hisselerin iptali ile davalı ... ... hisselerinin davacılardan Kamber adına, diğer hisselerin ise davacılar adına tesciline, Mahkeme aksi kanaatte ise dava konusu gayrimenkullerin değerinin tespiti ile davacılara parasının ödenmesine ve davacılar adına bu ödemelere hükmedilirken munzam zararında hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar ..., ..., ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.03.2016 tarihli ve 2013/181 Esas, 2016/226 Karar sayılı kararıyla ölü oldukları anlaşılan davalılar ve davalılar murisi ..., ... ..., ... ... ve ... ... ...'nin veraset ilamlarının dosyaya sunulması ve mirasçılarının davaya dahil edilmesi için kesin süre verildiği, verilen kesin sürede gereği tam olarak ifa edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Karar; Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 03.06.2020 tarihli ve 2016/18192 E., 2020/1384 K. sayılı kararı ile; ''Mahkemece, muris ... mirasçılarından ... ... ve ...’nin veraset ilamlarının ibrazı için davacıya verilen kesin süre içerisinde gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına uygun değildir. Çekişmeli taşınmaz muris Kamber adına tescil edilmiş olup yargılama sırasında elbirliği mülkiyetinin sona erdirilmesi nedeniyle isim ve payları belirtilmek suretiyle 28.01.2015 tarihinde ... mirasçıları adına tescil edilmiştir. Mirasçılardan ... T.C kimlik numaralı 1946 doğumlu ... ...’ın 1951 yılında öldüğü ve taşınmazda payının bulunmadığı, yine Azmiye (...) ...’nin de 1965 yılında öldüğü, tek mirasçısı olan ... ... ...’nin de sağ olduğu ve davalı sıfatı ile dosyada taraf olduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; davada taraf teşkili sağlanmış olduğundan, Mahkemece işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyecek biçimde hüküm kurulması isabetsiz olduğu" gerekçeleri ile bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

1. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2021 tarihli ve 2020/652 Esas, 2021/1014 Karar sayılı kararı ile bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde toplanan deliller ve tanık anlatımlarından davacılar lehine zilyetlik yoluyla iktisap koşullarının oluşmadığı, davacıların davasının sübut bulmadığı gerekçesiyle, davacıların her iki talepleri yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.

2. Davacılar vekilinin tavzih talebi Mahkemenin 25.05.2022 tarihli ek kararı ile reddedilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile bir kısım davalılar ..., ..., ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacıların dava konusu taşınmazın zilyedi olduklarını, taşınmazları satın aldıklarını ve bugüne kadar da fiilen kullandıklarını, 4 şahitlerinin üçünün dinlendiğini, 4. tanık ... ...'ın dinlenmemesinin hatalı olduğunu, hakim değişikliği nedeniyle tanıkların tamamının dinlenmesi gerektiğini, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/798 Esas sayılı dosyasının hiç incelenemediğini, davalıların buradaki beyanlarının değerlendirilmediğini, Mahkeme tarafından terditli taleplerinin dikkate alınmayarak hak kaybına yol açtığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

Bir kısım davalılar ..., ..., ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; red kararına karşı bir itirazlarının olmadığını, hüküm kısmının 6 ve 7. bentlerinde yer alan davacı kelimesinin hükmün infazında hukuki engel yaratacağını, davacıların 8 kişi olduklarını, ... ... ve ... iki vekille temsil edildiklerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanununun;

12/3. maddesinin ilgili kısımları şöyledir;

“Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin 2. fıkrasında “ (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemeleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucu ... ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 108 ada 12, 111 ada 11, 113 ada 13 ve 114 ada 9 parsel sayılı 43.500, 64.400, 50.300, 103.300 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, tapu kaydı nedeniyle ölü olduğu tutanağın beyanlar hanesinde belirtilmek suretiyle ... adına tespit ve 03.03.1994 tarihinde tescil edilmiştir. Yargılama sırasında elbirliği mülkiyetinin sonra erdirilmesi nedeniyle çekişme konusu taşınmazlar isim ve payları belirtilmek sureti ile ... mirasçıları adına tescil edilmiştir.

2. Davacılar kadastro tespitinden önceki nedene dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğuna göre davanın hak düşürücü süre ile karşılaşıp karşılaşmadığının göz önünde tutulması gerekir. Tutanağın kesinleştiği 1994 yılından işbu davanın açıldığı 10.05.2013 tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği tartışmasızdır. Hak düşürücü süreler kanunla düzenlenir ve hakimin hak düşürücü süreler konusunda takdir hakkı yoktur. Aksine, hakim hak düşürücü sürenin geçip geçmediğini her somut olayda re'sen nazara almak zorundadır. Her ne kadar önceki bozma kararında bu hususa temas edilmemiş ise de hak düşürücü sürenin gerçekleşmiş olması halinde her zaman göz önünde tutulması gerekir.

3. Hal böyle olunca; kadastro tespitinin kesinleştiği 1994 tarihinden dava dilekçesinin verildiği 10.05.2013 tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık süre geçmiş olduğundan, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması ve davacılar 8 kişi olmasına rağmen infazda tereddüte yol açacak şekilde hüküm fıkrasının 6 ve 7. bentlerinde vekalet ücretinin davacıdan alınmasına hükmedilmiş olması isabetsiz ise de, bu hususlar yargılamanın yeniden yapılmasını gerekli kılmadığından; hükmün gerekçesinin belirtildiği şekilde düzeltilmesine ve hükmün fıkrasının 6 ve 7. bentlerinde geçen "davacı" sözcüğünün çıkartılarak yerine “davacılardan müşterek ve müteselsilen” sözcüklerinin yazılarak hükmün bu şekliyle düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1-Davacılar vekili ile bir kısım davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2-Temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün gerekçesinin belirtildiği şekilde düzeltilmesine ve hüküm fıkrasının 6 ve 7. bentlerinde geçen "davacı" sözcüğünün çıkartılarak yerine “davacılardan müşterek ve müteselsilen” sözcüklerinin yazılarak hükmün bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

22.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.