"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1756 E., 2023/169 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/187 E., 2022/217 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 05.03.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden davalı vekilleri Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; maddi sıkıntıda olduğu için davalıdan aldığı 840.000,00 TL borca teminat amacıyla 3085 parsel sayılı taşınmazını inançlı işlemle davalıya devrettiğini, borcun Mayıs 2019 sonu ya da en geç Haziran başında 1.200.000,00 TL olarak geri ödeneceği ve para ödendiğinde taşınmazın geri verileceği hususlarında davalı ile anlaştıklarını, borcu ödeyemeyince davalının borca aşırı yüksek faizler koyduğunu ve ödemeleri kabul etmeyip taşınmazı da geri vermediğini, 840.000,00 TL'yi mahkeme veznesine depo etmeye hazır olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; davacının kötü niyetli olduğunu, hiçbir haklı nedeni olmaksızın dava açtığını, taşınmazı borca karşılık teminat olarak değil, yatırım amacı ile 1.435.000 TL'ye satın aldığını, 840.000,00 TL'sini banka kanalı ile, 645.000,00 TL'sini ise elden ödediğini, 25.01.2019 tarihli ibranamede davacının satış bedelinin tamamını aldığını ikrar ettiğini, taşınmazın tapu devrinden sonra davacının yoğun ısrarları ve baskısı üzerine iyi niyet göstererek 28.01.2019 tarihli sözleşmeyi yaptıklarını, kaldı ki davacının sözleşmede belirtilen sürede edimini yerine getirmediğini, dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazın taraflar arasındaki inançlı işlem kapsamında davalıya temlik edildiği, davacının verilen süre içerisinde davalının alacaklı olduğu bedeli mahkeme veznesine depo ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; taşınmazın devrinden sonra taraflar arasında yapılan sözleşmenin inanç sözleşmesi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, inanç sözleşmesinin devrin yapıldığı anda yapılması gerektiğini, salt davacının ve tanığının beyanlarının hükme esas alındığını, davalının, taşınmazı bedelini ödeyerek yatırım amaçlı satın aldığını, bu hususun dosyaya ibraz ettikleri ibraname ile sabit olduğunu, 28.01.2019 tarihli sözleşmenin davacının baskısı ve yoğun ısrarı sonucu davalının iyiniyet göstermesi ile yapıldığını, kaldı ki bu sözleşmede taşınmazın borç karşılığında ve teminat olarak devredildiğine ilişkin bir ibarenin bulunmadığını ve sözleşmenin hüküm doğurmasının belli bir süreye bağlandığını, sözleşme alım veya satım sözleşmesi olarak nitelendirilebilecek ise de resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olacağını, Whatsapp yazışmalarının sözleşme süresinin uzatıldığı anlamına gelmeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle taşınmazın satış bedeline faiz işletilmeksizin, ibraname tarihinde döviz kuruna oranlanarak değerleme yapılmaksızın bulunan değerin mahkeme veznesine depo edilmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; davacının dava konusu taşınmazı 25.01.2019 tarihinde davalıya satarak devrettiği, satış tarihli ibranamede taşınmaz için 840.000,00 TL'nin banka kanalı ile 645.000,00 TL'nin elden verildiğinin belirtildiği, tarafların taşınmazın geri satışı için 28.01.2019 tarihli sözleşme yaptığı, sözleşmedeki davalı imzasının inkar edilmediği, davacının davalı ile yaptığı whatsapp yazışmaları uyarınca para ihtiyacının olduğu ve davalıdan bunu aldığı, daha sonra davalının verdiği parayı geri istediği, taşınmazın devrinden sonra yapılan sözleşme ile whatsapp yazışmalarının yukarıda açıklandığı üzere delil başlangıcı sayılmasının gerektiği, davacı tanığının beyanında davacının para ihtiyacının olması nedeniyle davalıdan borç para aldığını ve taşınmazı teminat olarak verdiğini belirttiği, taraflar arasında yapılan taşınmaz devrinin dayanağının inanç ilişkisi olduğu, davalının teminat olarak aldığı dava konusu taşınmaz karşılığı davacıya 1.485.000,00 TL verdiği, inanç ilişkisinin yazılı delil başlangıcı ve tanık anlatımı ile ispatlandığı, bedelin mahkeme veznesine depo edildiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yinelemiş, ayrıca Bölge Adliye Mahkemesince 28.01.2019 tarihli sözleşmenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesinin hatalı olduğunu, bu sözleşmede kararlaştırılan hukuki sebep ve satın alma koşulları yok sayılarak whatsapp yazışmalarının esas alınarak uyuşmazlığın çözülmeye çalışılmasının hukuka uygun yanının bulunmadığını, bu yazışmaların hiçbirinde inanç ilişkisini kanıtlar bir ibarenin bulunmadığını belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26, 27 ve 97 nci maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 31, 32 ve 225 inci maddeleri ile 202 nci maddesinin ikinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 Esas, 2017/1 Karar sayılı kararı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.06.2022 tarihli ve 2019/14-799 Esas, 2022/911 Karar sayılı kararı ile 29.04.2021 tarihli ve 2017/15-3098 Esas, 2021/546 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...'ın 3085 parsel sayılı taşınmazını 25.01.2019 tarihinde davalı ...'ya satış suretiyle temlik ettiği, satış tarihinde davalı tarafından davacının banka hesabına "3085 parsel-tarla alım bedeli" açıklamasıyla 840.000,00 TL para gönderildiği ve taraflar arasında şahitler huzurunda "İbraname" başlıklı belgenin imzalandığı, belgede davacının, dava konusu taşınmazın kararlaştırılan 1.485.000,00 TL satış bedelinden 840.000,00 TL'sinin banka hesabına geldiğini, kalan 645.000,00 TL'sini ise elden aldığını, taşınmazla ilgili hiçbir alacağının kalmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
Öte yandan, HMK'nın 202 nci maddesinin ikinci fıkrasında; delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda, 28.01.2019 tarihinde taraflar arasında şahitler huzurunda "Sözleşmedir" başlıklı belgenin imzalandığı, sözleşmede, "...3085 parsel 2 pafta tarla satış taahhüdü...Taşınmazın sahibi ... bu taşınmazı 31.05.2019 tarihine kadar 1.500.000,00 TL bedel ile ...'a satmayı taahhüt eder... da 31.05.2019'a kadar 1.500.000,00 TL bedelle taşınmazı ...'dan almayı taahhüt eder...31.05.2019 tarihine kadar taraflardan herhangi biri sebebi ile alım-satım gerçekleşmediği takdirde iş bu sözleşme ortadan kalkar ve hukuken son bulur." hususlarına yer verildiği, davacı tarafından sunulan taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarında davalının, taşınmazı satın aldığını belirttiği görülmektedir. Davacının inançlı işlemin varlığına dair delil olarak dayandığı 28.01.2019 tarihli sözleşme ve taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarının içeriğinden, dosya kapsamında yazılı delil veya delil başlangıcı niteliğinde bir belge bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Ne var ki, davacının dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı görülmektedir.
HMK'nın 31 inci maddesi gereğince hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir. Bu madde, hakime sadece taraflara başka delilleri olup olmadığını sorma yetkisi vermemiş, aynı zamanda dava dosyasından anlaşılan delillerin getirtilmesini isteyerek delilleri temin etme yetkisi de tanımıştır. Bir başka ifadeyle hakim ispat yükünü taşıyan tarafa başka delili olup olmadığını sorabilir; tarafların dava dosyasına bildirdikleri delillerin gösterilmesini ve sunulmasını isteyebilir. Öte yandan HMK'nın 32 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır” düzenlemesine yer verilmiş ve yargılamanın sevk ve idaresinin hakime ait olduğu vurgulanmıştır. Hakimin soru sorması ve tarafların dayandıkları delillerin toplanması da anılan hükmün gereğidir.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK'nın 225 inci maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Yemini kendisine ispat yükü düşen taraf teklif edebilir. Mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması için, delil listesinde açıkça yemin deliline dayanılmış olması yeterlidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.06.2022 tarihli ve 2019/14-799 Esas, 2022/911 Karar sayılı kararı ile 29.04.2021 tarihli ve 2017/15-3098 Esas, 2021/546 Karar sayılı kararı.)
Hal böyle olunca; HMK'nın 31 inci maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında açıkça yemin deliline dayanan davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden davalı vekili için 17.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınmasına,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 28.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.