Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2156 E. 2024/3534 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı Kanunu kapsamında kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığı iddia edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve terkinine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece atanan bilirkişi raporuna dayanılarak taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu iptali ve terkinine karar verilmiş ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi için yeterli araştırma yapılmadığı, idari tespitlerin ve önceki bilirkişi raporlarının dikkate alınmadığı, Yargıtay içtihatlarına uygun bir yöntem izlenmediği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/240 E., 2022/315 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve terkin davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı ... Belediye Başkanlığı yönünden husumet nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; mülkiyeti davalıya ait olan 114 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 7.594,04 m2'lik kısmının, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı-kenar çizgisi kapsamında kalan yerlerden olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının tapu kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece, ilk kararda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın taraflarca temyizi üzerine Dairece mahkeme kararı onanmış, onama kararına karşı davalı ... vekilinin karar düzeltme isteği üzerine bu kez Dairece; kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 14.09.1970 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kanun'un 12 inci maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin sabit olduğu, davacının dava tarihi itibarı ile davasında haklı olduğu gözetilerek yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulması gerekeceği gerekçesiyle Dairenin onama kararı kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince; bozma ve mahkeme kararlarının verilmesinden sonra, son kararın temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararıyla ilgili yasal düzenlemenin iptaline karar verildiği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanmasının zorunlu olduğu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinden bahsedilerek işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, imar uygulaması nedeniyle kıyı-kenar çizgisi ile ilgili bir karar vermenin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince; dava konusu 114 ada 1 parsel sayılı taşınmaz dava tarihi itibari ile davalı adına kayıtlı ise de yargılamanın devamı sırasında 21.03.2011 tarihinde yapılan imar uygulaması sonucunda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazın yargılama sırasında el değiştirdiğine değinilerek davanın yeni malike yöneltilmesi, taraf delillerinin toplanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, önceki karar gereği davalı ... yönünden esastan, davalı ... Belediye Başkanlığı yönünden husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.02.2020 tarihli ve 2018/12127 Esas, 2020/826 Karar sayılı kararı ile; bozma kararı doğrultusunda dava yeni malike yöneltilerek taraf teşkili sağlanmış ise de yargılamanın devamı sırasında imar uygulaması ile değişikliğe uğrayan dava konusu taşınmazın keşfen belirlenen kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı yönünde bir araştırma yapılmadığından bahsedilerek imar uygulaması nedeniyle 21.03.2011 tarihinde 18.563,35 m2 yüzölçümü ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi adına tescil edilen dava konusu taşınmazın, keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisine göre durumu hakkında bilirkişi kurulundan bilimsel gerçeklere ve maddi bulgulara dayalı, denetime açık ek rapor alınması, yapılacak bu araştırmalarla dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı, kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalması durumunda ise ne kadarlık bölümünün kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 01.11.2022 tarihli ve 2020/240 Esas, 2022/315 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, bilirkişi raporu uyarınca dava konusu taşınmazın 6.370,79 m2'lik kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığı, davalı ... Belediye Başkanlığının pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçeleriyle davalı ... Belediye Başkanlığı yönünden husumet nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabulü ile 496 ada 3 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 6.370,79 m2'lik kısmının tapu kaydının iptali ile tapudan terkinine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; eksik ve yetersiz araştırma ve incelemeye dayalı bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, onaylı kıyı-kenar çizgisi paftalarının dikkate alınmadığını, davalı ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43 üncü maddesi; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü, 5 inci ve 9 uncu maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715 inci, 999 uncu maddeleri; 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Bilindiği üzere, bozma kararına uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem ve bozma kapsamında araştırma yapma zorunluluğu bulunmaktadır.

2. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; Mahkemece, dava konusu taşınmazın 6.370,79 m2'lik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan keşif sırasında araştırma çukurları açılmadığı, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda Valilikçe oluşturulan kıyı-kenar çizgisi tespit komisyonunca jeolojik ve jeomorfolojik özellikler dikkate alınarak belirlenmiş onaylı kıyı-kenar çizgisinin doğru bir şekilde geçirildiği tespitine yer verilmiş ise de söz konusu raporun ayrıntılı ve gerekçeli, maddi bulgulara dayalı, denetime açık olmadığı, kıyı-kenar çizgisinin tespiti bakımından yapılan incelemenin yetersiz olduğu, kıyı-kenar çizgisinin usulüne uygun şekilde belirlenmediği anlaşılmakla, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.

3.Hemen belirtilmelidir ki; uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

4. İdarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa adli yargı mahkemesince 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5 inci ve 9 uncu maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak Kanun'un 9/2 nci maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

5. İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.

6. Hal böyle olunca; 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5 inci ve 9 uncu maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutularak 3621 sayılı Kanun'un 9/2 nci maddesinde belirtilen bilirkişi heyeti oluşturulup dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı-kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmesi, farklılık olursa sebebinin açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kesinleşen kıyı-kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı-kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, gerektiği takdirde bilirkişi kurulundan bu hususları da karşılayacak şekilde rapor alınması, raporda kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının, kıyı-kenar çizgisi içerisinde ise ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek

şekilde belirlenmesi, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak çelişkiler olduğu takdirde bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nedenlerinin denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, ondan sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre vekalet ücretine ilişkin sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

15.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.