"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/292 E., 2023/102 K.
Kararın davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.02.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vd. vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, asıl davada; mirasbırakan ...’in kayden paydaşı ve maliki olduğu 28 adet taşınmazı davalı oğlu ... ve torunu ...’e bağış, ara malik kullanmak suretiyle satış, 3.kişi paylarının parasını vererek almak ve davalılar üzerine kaydettirmek suretiyle çeşitli şekillerde temlik ettiğini, devirlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tenkis yoluyla miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir. 25.04.2013 tarihli dilekçesinde, maddi hata sonucu ... köyü 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 85 ve 144 parsel sayılı taşınmazlar olarak belirtilen taşınmazların ... köyünde olduğunu belirtmiş; 13.01.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu taşınmazların satış yolu ile davalıya devredilen kısmı için davacıya düşen yasal miras payı oranında hissenin muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tesciline, bağış yolu ile intikal eden taşınmazlar için de tenkisine karar verilmesini talep ettiğini bildirmiştir.
Davacı birleştirilen davada; aynı sebeplerle dava konusu edilen 28 adet taşınmaza ... köyü 7 parsel ve ... köyü 141 parsel sayılı taşınmazlar eklenmek suretiyle tapu kaydının miras payı oranında iptali adına tesciline, olmazssa tenkis hesabı sonucu elde edilecek payına mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; zamanaşımının geçtiğini, tenkis talebinin 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, davacı tarafın dava konusu ettiği taşınmazların büyük bir kısmının kendiyle alakası bulunmadığını, geriye kalan parsellerin ise mirasbırakandan değil üçüncü kişilerden intikal ettiğini belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalı cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; asıl ve birleştirilen davanın kabulü ile ... köyü 40, 41,42, 43, 44,45, 46, 47, 48, 85, 144, 560, 640, 642, 745, 856, 857, 865, 866, 868, 869 ,875, 878, 888, 916, 906, 932 ve 933 parsel sayılı taşınmazların ve ... köyünde bulunan 40 (yenileme ile 144 ada 19 parsel), 41 (yenileme ile 104 ada 20 parsel), 42 (yenileme ile 104 ada 21 parsel), 43 (yenileme ile 104 ada 18 parsel), 44 (yenileme ile 104 ada 17 parsel), 45 (yenileme ile 104 ada 23 parsel), 46 (yenileme ile 104 ada 22 parsel), 47 ( yenileme ile 104 ada 16 parsel), 48 (yenileme ile 104 ada 15 parsel), 85 (yenileme ile 104 ada 14 parsel), 141 (yenileme ile 104 ada 24 parsel),144 (yenileme ile 120 ada 7 nolu parsel) parseller ve ... köyü 7 (yenileme ile 106 ada 1 nolu parsel) nolu parseldeki davalılar adına olan payların davacının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı ... tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Dairenin 24.05.2017 tarihli ve 2015/5760 Esas, 2017/2882 Karar sayılı kararıyla; " ... Hâl böyle olunca; birleştirilen dosyada derdest olan parseller yönünden ret kararı verilmesi, dava konusu taşınmazlara ilişkin tapu kaydı ve tedavüllerinin, yenileme ile oluşan tapu kayıtların eksiksiz olarak mercinden temini, davaya konu 745 parsel sayılı taşınmaz bakımından muris muvazaanın değerlendirilmesi, bedeli mirasbırakan tarafından ödendiği iddia edilen taşınmazlarda mirasbırakanca ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, muris tarafından ödendiği saptanır ise bu taşınmazlar ve bağış yoluyla intikal edenler yönünden davacıların tenkis isteğinin incelenmesi, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir." gerekçesi ile karar bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl davada; dosyadaki bilgi, belge, tanık-taraf beyanları ve bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere davacı, miras hakkından yoksun kılınmak için yargılama konusu taşınmazların muris tarafından bedeli ödenerek gizli bağış yoluyla davalılara devir edildiğini belirterek tapu iptali talebinde bulunmuş ise de 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının (İBK) konusu ve sonuç bölümü itibariyle murisin kendi üzerindeki kayıtlı taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcı olduğu, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesi halinde, diğer bir söyleyişle bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan İBK'nın doğrudan bağlayıcı olma niteliğinin bulunmadığı ve uygulanamayacağı; bir kısım taşınmazların mirasbırakanla alakasının tespit edilemediği, (bozma kararında değerlendirilmesi istenilen) eski 745 parsel (yeni 138 ada 1 parsel) sayılı taşınmazın da muris tarafından davalı ...'e devredilmediği, davalının bu taşınmazı dava dışı kişilerden devir aldığı (murisin ara malik kullandığının da ispatlanamadığı), bu taşınmaz yönünden de İBK'nın uygulanamayacağı, bu bağlamda tapu iptali - tescil talebinin reddi gerektiği, davacının terditli tenkis talebi yönünden ise yargılama konusu taşınmazların muris tarafından bedeli ödenerek gizli bağış yoluyla ara malik kullanılarak davalıya devir edildiğinin davacı tarafından ispatlanamadığı, tanıkların bu hususta doğrudan bir şahitliklerinin bulunmadığı, bir kısım taşınmazlarda mirasbırakanın payının işlemsiz olarak halen adına kayıtlı olduğu, 642 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakanın 119/308 payı 09.03.1977 tarihli bağış işlemi ile davalı ...’e devredilmiş ise de tenkis bilirkişisinin raporuna göre (ispatlanamayan taşınmazlar hesaba katılmadan ve bağışlanan 642 parsel eklendiğinde) tasarruf dışı net terekeye göre (45.068,48 TL) davacının payının 7.511,41 TL, saklı payının ise 3.755,70 TL olduğu, oysa bağışlanan bu taşınmazın değerinin 668,44 TL olduğu ve yapılan işlemin davacının saklı payını zedelemediği, bu bağlamda tenkis talebi yönünden de davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davanın (davalı ... yönünden) reddine karar verilmiş, birleştirilen davada; dava konusu Ordu ili, Merkez ilçesi, ... köyü 40 parsel (yenileme ile 144 ada 19 parsel), 41 parsel (yenileme ile 104 ada 20 parsel), 42 parsel (yenileme ile 104 ada 21 parsel), 43 parsel (yenileme ile 104 ada 18 parsel), 44 parsel (yenileme ile 104 ada 17 parsel), 45 parsel (yenileme ile 104 ada 23 parsel), 46 parsel (yenileme ile 104 ada 22 parsel), 47 parsel (yenileme ile 104 ada 16 parsel), 48 parsel (yenileme ile 104 ada 15 parsel), 85 parsel (yenileme ile 104 ada 14 parsel), 144 parsel (yenileme ile 120 ada 7 parsel) sayılı taşınmazlar yönünden aynı davanın daha önceden Mahkemenin (eski 2010/385 Esas) (yeni) 2017/292 Esas sayılı dosyası üzerinden açılmış ve hâlen görülmekte olması nedeniyle 6100 sayılı HMK'nın 114/1-I, 115/2. maddeleri gereğince davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle (davalılardan ... yönünden) usulden reddine karar verilmiş, yine Mahkemenin 30.12.2014 tarihli ve 2010/385 Esas, 2014/773 Karar sayılı kararına karşı davalılardan ... temyiz olağan kanun yoluna başvurmadığından ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 24/05/2017 tarihli ve 2015/5760 Esas, 2017/2882 Karar sayılı kararı yalnızca davalılardan ...'e yönelik olduğundan davalılardan ... yönünden (yeniden) hüküm kurulmasına gerek olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesi ile; dava konusu 138 ada 1 nolu parselin mirasbırakan tarafından ara malik kullanmak suretiyle devredildiğinin bozma ilamıyla kabul edildiğini, Mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla bu hususun davacı açısından kazanılmış hak durumu oluşturduğunu, ancak Mahkemenin kazanılmış hak durumunu dikkate almayarak 138 ada 1 nolu parsel ile ilgili iptal kararı vermeyerek Yargıtay ilamına aykırı hüküm kurduğunu ve davayı reddettiğini, yine Mahkemece bozmaya uyulmuş olmasına rağmen ilamda belirtilen hususlara riayet edilerek eksik hususların giderilmediğini, murisin davalı ... ve torunu ...'e gerek hibe yoluyla gerek satış yoluyla ve gerekse üçüncü kişilere bedelini ödeyerek davalılar adına satın almak suretiyle temlik ettiği mal varlığının tüm mal varlığının yüzde doksanına yakın olduğunu, murisin asıl amacının tek erkek çocuğu olan davalı ... ve onun oğlu ...'e tüm mal varlığını aktarmak ve kız evlatlarını mirastan mahrum etmek olduğunu, dinlenen tüm tanıkların murisin varlıklı bir kişi olduğunu, köyün zenginlerinden olduğunu, taşınmaz satmaya ihtiyacı bulunmadığını, ayrıca emeklilik geliri bulunduğunu beyan ettiklerini, murisin 140 ada 6 nolu taşınmazın bir kısmını torunu ...'e hibe ettiğini, ...'in diğer davalının kızı ...'ya satış yaptığını, ...'nın da babasına satış yaptığını, bu temliklerin aile içinde baba oğul ve baba kız arasında yapıldığı göz önüne alındığında burada gerçek bir alım satımdan bahsetmenin mümkün olmadığını, yargılama sırasında tenkis bilirkişilerden rapor alındığını, ilk tenkis bilirkişisinin anlaşılmaz bir şekilde davaya ve olaya uygun olmayacak gerçek dışı tespitlerde bulunarak tenkis hakkının doğmadığını beyan ettiğini, itiraz üzerine alınan ikinci tenkis bilirkişisi sayın Avukat ... yaptığı incelemede sonuç itibariyle davalı ...'in lehine yapılan tasarruflardan davacı lehine 290.425,01 TL, yine davalı ...'in de 158.955,41 TL ödemesi gerektiğini belirttiğini, tenkis bilirkişisinin belirlediği bedellerin güncel değerlerine uyarlanması yönünde talepte bulundukları esnada sayın Mahkemece tenkis bilirkişisi raporunu yok sayarak davanın reddine karar verildiğini, Mahkemenin davalı ... açısından verilen önceki kararı esas alarak sadece ... yönünden tüm terekeye göre değerlendirme yapmış olmasının yanlış bir uygulama olduğunu, tenkis raporunun düzenlenmesinde murisin aktif ve pasifiyle tüm mal varlığının ve tasarruflarının değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu, sadece tek davalıya yapılan tasarrufların esas alınarak rapor düzenlenmesinin söz konusu olamayacağını, davacı tarafından açılan davada Mahkemece verilen 2014/773 sayılı kararın davalı ... tarafından temyiz edilmemiş olmakla verilen hükmün ... açısından kesinleştiğini, ancak Yargıtay bozmasından sonra yapılan yargılamada murisin mal varlığının tamamına yakın kısmını davalılara temlik ettiği göz önüne alındığında, davalı ... açısından tenkis hesabı yapılması sırasında davalı ...'e yapılan temliklerin de göz önüne alınmasının yasa gereği olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiş, davacı vekili ayrıca sunduğu 11.4.2023 tarihli (temyiz tarihi) dilekçesinde ise; Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yargılama yapıldığını ve davalı ... açısından davanın reddine, davalı ... yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiğini, Mahkemece ... yönünden verilen kararı temyiz ettiklerini, ... yönünden verilen hüküm kurulmamasına ilişkin kararı temyiz etmediklerini, temyiz incelemesinin bu doğrultuda yapılmasını talep ettiklerini bildirmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali - tescil ve tenkis istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1916 doğumlu muris ...'in 06.02.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızı Muhsine, davalı oğlu ... ve dava dışı kızları ..., ..., ... ve ...'nin kaldıkları, diğer davalı ...'in davalı ...'in oğlu, yani murisin torunu olduğu, asıl dava konusu ... Köyünde kain 560, 640, 642, 745, 856, 857, 865, 866, 868, 869, 875, 878, 888, 906, 916, 932 ve 933 parsel sayılı taşınmazlar ile ... köyünde kain 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 85 ve 144 parsel sayılı taşınmazlar ve birleştirilen davada da eklenen 7 ve 141 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıt ve belgelerinde yapılan incelemede, bir kısım taşınmazların mirasbırakanla alakasının tespit edilemediği, bir kısım taşınmazlarda mirasbırakanın payının işlemsiz olarak halen adına kayıtlı olduğu, 642 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakanın 119/308 payını 09.03.1977 tarihli bağış işlemi ile davalı ...’e, 640, 875, 906, 932 ve 933 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 23.03.1989 tarihli bağış işlemi ile davalı ...’e temlik ettiği, 640 parseldeki temlik edilen payın satış suretiyle 14.11.2006 tarihinde ... ...’ya ondan da 28.04.2009 tarihinde davalı ...’e temlik edildiği, 745 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından 27.05.1988 tarihinde dava dışı ... ...’na satıldığı, onun da söz konusu payı 17.03.1993 tarihinde davalı ...’e temlik ettiği, taşınmazlarda davalıların üçüncü kişilerden de pay temlik aldığı, yapılan yenileme işlemi ile dava konusu taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının kapatıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; bozma kararına uyulmuş olmakla usuli kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır. Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; öncelikle Dairemizin yukarıda bahsi geçen bozma kararında da belirtildiği üzere dava konusu 745 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından 27.05.1988 tarihinde dava dışı ... ...’na satıldığı, onun da söz konusu payı 17.03.1993 tarihinde davalı ...’e temlik ettiği dosya kapsamı ile sabit olmasına rağmen Mahkemece, bahsi geçen taşınmazın muris tarafından davalı ...'e devredilmediği, murisin ara malik kullandığının ispatlanamadığı gerekçesi ile muris muvazaası yönünden araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan; yine Dairemizce bozma ilamında dava konusu taşınmazlara ilişkin tapu kaydı ve tedavüllerinin, yenileme ile oluşan tapu kayıtlarının eksiksiz olarak merciinden temini, bedeli mirasbırakan tarafından ödendiği iddia edilen taşınmazlarda mirasbırakanca ödenip ödenmediğinin açıklığa kavuşturulması, muris tarafından ödendiği saptanır ise bu taşınmazlar ve bağış yoluyla intikal edenler yönünden davacıların tenkis isteğinin incelenmesi gerektiği hususuna değinilmesine rağmen Mahkemece bu konuda yapılan araştırma ve incelemenin de hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğunu söyleme imkanı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul, mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilebilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümünün bilinmesiyle mümkündür. Tereke, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften, belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.565). Mirasbırakanın TMK'nın 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde, özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan, davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman, davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olayda; bozma sonrası celp edilen tapu kayıtları ve geldilerinin bir kısmının okunaksız veya sayfaların eksik olduğu, bu nedenle taşınmazların edinimleri konusunda gerekli denetimin yapılamadığı, ayrıca Mahkemece alınan tenkis bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu, 20.12.2021 tarihli Avukat ... tarafından hazırlanan raporda davacının saklı payına tekabül edecek miktarda malvarlığı elde ettiğinden saklı payının ihlal edilmediği hususunun bildirildiği, 22.12.2022 tarihli Avukat ... tarafından hazırlanan raporda ise davalı ... lehine tasarruflardan davacı lehine tenkisi gereken bedelin rapor tarihine göre 290.425,01 TL, davalı ... lehine tasarruflar yönünden davacı lehine tenkisi gereken bedelin rapor tarihine göre 158.955,41 TL olduğunun bildirildiği, yine bahsi geçen bilirkişi raporlarında muris muvazaası iddiasına konu eski 745 (yeni 138 ada 1) parsel sayılı taşınmaz yönünden öncelikle Mahkemece muvazaa yönünden değerlendirme yapılması, daha sonra tenkis hesabının değerlendirilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edildiği, bu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak düzenlenen raporların hükme esas alınmasının doğru olmadığı açıktır.
Hâl böyle olunca; dava konusu eski 745 (yeni 138 ada 1) parsel sayılı taşınmaz yönünden muris muvazaası iddiasının, taşınmazın ara malik tarafından gerçekten satın alınıp alınmadığının ve kullanılıp kullanılmadığının araştırılması, dava konusu taşınmazların tapu kaydı ile tedavüllerinin merciinden eksiksiz olarak getirtilmesi, daha sonra taşınmazların geldi - gittilerini ayrıntılı şekilde gösterir bilirkişi raporu alınması, ayrıca dosyanın tekrar tenkis bilirkişisine tevdii edilerek yukarıda belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde ve çelişkileri giderir biçimde yeni rapor alınması, toplanan ve toplanacak delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönler itibariyle kabulü ile 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,
03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden davacı vekili için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına,
Dosyanın Ordu 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.