"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/212 E., 2022/372 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 04.02.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde temyiz eden davacı ... ve vekilleri Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; hem kendisinin hem de oğlu ...’in kimlik bilgileri kullanılmak suretiyle taşınmaz satış yetkisini içerir bir vekaletname ile ... yerine geçen birinin vekil tayin edildiğini, sahte vekaletname kullanılarak maliki olduğu 559 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'a devrinin sağlandığını, İmdat’ın da taşınmazı diğer davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiğini, sahte işlemlerle ilgili Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, davalılar adına yapılan tescillerin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu, çekişmeli taşınmazı bedelini ödeyerek ve tapu kaydına güvenerek satın aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ... ise husumet itirazında bulunarak Büyükçekmece Noterliğince düzenlenmiş vekaletnameye ve gazete ilanına güvenerek taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece; kayıt maliki ...’nın tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığı, iyiniyetli olduğu, aksinin kanıtlanamadığı, diğer davalı ...’ın ise kayıt maliki olmadığı, onun yönünden iptal-tescil talep edilemeyeceği gerekçeleriyle davalı ... yönünden esastan, davalı ... yönünden ise usulden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Dairenin 02.02.2021 tarihli ve 2020/2655 E. - 2021/534 K. sayılı kararıyla; " ... Hal böyle olunca, davacı tarafa tanık isimlerini bildirmesi için usulüne uygun süre verilmesi, bildirmesi halinde tanıklarının dinlenmesi, yine davalının bildirdiği tanıkların dinlenmesi, özellikle davalı ...’nın edinimine ve davalılar arasında bir bağın bulunup bulunmadığına ilişkin beyanlarının alınması, Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığının eldeki davaya konu olay hakkında yaptığı 2020/1399 soruşturma numaralı (öncesi 2014/2990 soruşturma nolu) dosyanın akıbetinin araştırılarak, dosyaya yansıyan deliller haricinde yeni bir bilgi veya belge olup olmadığının denetlenmesi, toplanan ve toplanacak deliller bir bütün halinde değerlendirilerek davalı ...’nın hukuki durumunun saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesi ile karar bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; tüm dosya kapsamı, ceza dava dosyası, alınan ifadeler, bilirkişi raporu ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacıya ait taşınmazın satışı hususunda sahteliği bilirkişi raporu ile sabit olan Büyükçekmece 2. Noterliğinin 28.01.2014 tarih ve 037737 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davacıya vekaleten oğlu olan tanık ... tarafından davalı ...'a satış suretiyle devredildiği, davalı ...'nın yatırım amaçlı taşınmaz almak için emlakçılık yapan tanık ... ile görüştüğü, sonrasında davalı ...'ın sahte vekaletname ile satın aldığı taşınmazı satmak istemesi üzerine daha önceden birbirini tanımayan ve tanık beyanlarıyla da sabit olduğu üzere tapuda devir yapılana kadar birbiri ile görüşmeyen davalıların emlakçı aracılığı ile yapılan pazarlık üzerine 2.800.000,00 TL'ye taşınmazın satışı hususunda anlaştıkları ve tapuda bu şekilde devir işlemlerinin yapıldığı, davalı ...'nın sunduğu banka dekontlarında 520.000,00 TL'nin doğrudan davalıya havale ile gönderildiği, davalı ...'nın sunduğu diğer banka dekontlarında 2.180.000,00 TL'nin de satışın yapıldığı tarih ile bu tarihe çok yakın tarihlerde bankadan nakit olarak çekilen miktar olduğunun anlaşıldığı, Mahkemece dinlenen tanık beyanları ile ceza dava dosyasında alınan tanık beyanlarında davalıların daha öncesinde birbirini tanımadıkları, tanık ...'ın savcılıkta alınan ifadesinde taşınmaz değerinin düşük olmasından kaynaklı şüphelendiğini bildirmiş ise de önceki devirdeki sahteciliği bilmediği ve bilebilecek durumunun da olmadığı, davalı ...'nın da önceki devre ilişkin yolsuzluğu bilen veya bilebilecek kişilerden olmadığı, satış bedelinin düşük gösterilmesinin iyiniyetli olmadığının ispatı için yeterli olmadığından davalı ...'nın iyiniyetli olmadığının ispatlanamadığı, davalının TMK'nın 1023. maddesindeki iyiniyet karinesinden faydalanması gerektiği gerekçesiyle davanın bu davalı yönünden esastan, davalı ...'ın tapu maliki olmadığı, davanın sadece tapu iptali ve tescil işlemine ilişkin olduğu gerekçesiyle davalı ... yönünden pasif husumetten dolayı reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesi ile; satış işlemine konu edilen vekaletnamenin sahteliği hususunun dosya kapsamında alınan ATK raporu ile ispat edildiğini, sahte vekaletname ile davacının maliki olduğu taşınmazın satışının yapılarak davalı ... adına tescilinin açıkça yolsuz tescil niteliğinde olduğunu, bu nedenle davalı ...'ın mülkiyet hakkının verdiği haklardan yararlanamayacağı için diğer davalı ...'ya yaptığı satışın da geçersiz olduğunu, davaya konu taşınmazın Sorgun mevkii sınırları içerisinde olduğunu, tam karşısında ... ... otelin bulunduğunu, taşınmazın arkasında da bu otelin spor tesisinin bulunduğunu, yani davaya konu taşınmazın turizm alanı içerisinde olduğunu, davalı ...'nın 25 yılık esnaf oluşu, davaya konu taşınmazın bulunduğu yerleri bilebilecek konumda bulunması ve dosya kapsamı ile alınan ve taraflarınca kabul edilmeyen bilirkişi raporunda belirlenen bedelden çok daha altı bir fiyattan taşınmazın satın alınması, taşınmazın kısa sürede el değiştirmesi hususlarının bir arada değerlendirilmesi neticesinde davalı ...'nın kötüniyetli olduğunun açık olduğunu, gerekçeli kararda davalı ...'nın taşınmazı 2.800,00 TL'ye aldığının ve bu nedenle kötü niyetli olmadığının kabul edildiğini, ancak bu kabulün dosya kapsamına göre gerçeği yansıtmadığını, davalı ...'a banka aracılığıyla gönderilen 520.000,00TL haricinde herhangi bir ödeme yapılmadığı ve bu hususun aksine bir belge sunulmadığının açık olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalının bir an için 2.800.000 TL ödediği varsayılsa bile yerleşik içtihatlara göre kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağını ve hüküm kurarken tapuda gösterilen bedelin gözetilmesi gerektiğini, ispat yükünün davalı tarafta olmasına rağmen bu yükümlülüğün yerine getirilmediğini, ceza mahkemesinde dinlenen tanık beyanlarının dikkate alınmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, sahtecilik hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki olduğu 559 parsel sayılı 11947 metrekare yüz ölçümlü, tarla vasıflı taşınmazının davacı adına vekaleten dava dışı oğlu ... tarafından 07.02.2014 tarihli satış işlemi ile davalı ...'a, onun tarafından da 18.03.2014 tarihinde satış yolu ile diğer davalı ...'e devredildiği, 07.02.2014 tarihli satış işleminde kullanılan Büyükçekmece 2. Noterliğinin 28.01.2014 tarihli ve 3737 yevmiye numaralı vekaletnamesindeki imzanın davacı ...'ün ve 07.02.2014 tarih ve 2113 yevmiye numaralı satış işlemindeki imzanın ...'ün eli ürünü olmadığı hususunun Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 08.04.2015 tarihli bilirkişi raporu ile sabit olduğu, bu durumda Dairemizin önceki bozma kararında da belirtildiği üzere bahse konu bilirkişi raporu uyarınca sahte vekaletname kullanılmak suretiyle davalı ...'a yapılan temlikin geçersiz ve İmdat adına oluşan tescilin yolsuz olduğu hususunun açık olduğu, dava konusu sahte vekaletname ile ilgili olarak Manavgat 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/21 E.- 2021/431 K. sayılı dosyasında yapılan yargılamada; katılan ..., müşteki ..., sanık olarak ...'ın yer aldığı, kamu kurum ve kuruluşları vb. tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından dolayı ...'ın mahkumiyetine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve ... içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., maddeleri tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesi ile özel hükümler getirilmiştir.
Öte yandan; bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından ... sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023. maddesinde aynen "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden, iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan ... ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarihli l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmaza ilişkin temliklerin kısa aralıklarla gerçekleştiği, davalı ...'nın taşınmazı devir aldığı diğer davalı ...'ın sahtecilik işleminin tarafı olduğu ve ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından dolayı hakkında mahkumiyet kararı verildiği, resmi senette satış bedeli 150.000,00 TL olarak gösterilmesine rağmen, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazın satış tarihindeki değerinin 3.584.100,00 TL olarak tespit edildiği, davalı ... adına hareket eden emlakçı ...'ın davalının dayısı olduğu, yine davalı ...'nın çekişmeli taşınmaz için ne kadar ödeme yaptığını açıkça belirtmediği gibi, davacının hesabına gönderildiğini beyan ettiği 520.000,00 TL'nin davalı tanığı olarak dinlenen (davalının dayısı) ...'in beyanında bildirdiği değerin ve yine bilirkişi raporunda tespit edilen değerin çok altında olduğu, öte yandan tanığın beyanında bildirilen bedelin de davalı tarafından ödendiğinin belirlenemediği hususları bir arada değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazı ediniminde iyiniyetli olmadığı, sahtecilik işlemini bilen veya bilebilecek konumda bulunduğu, bu durumda TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı anlaşıldığından davacının tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de; ilk malik davalı ...'ın haksız fiilin tarafı olduğu, davanın kabulü halinde yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumluluğu söz konusu olacağından hakkındaki davanın kayıt maliki olmadığı gerekçesiyle husumetten reddi doğru değil ise de bu husus temyiz konusu yapılmadığından yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönler itibariyle kabulü ile 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,
03.10.2024 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden davacı vekili için 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına,
Dosyanın Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.