"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/23 E., 2022/92 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabülüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili ve fer-i müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; Çanakkale ili, ... ilçesi, ... köyü, 166 ada 40 parsel sayılı zeytinlik vasıflı taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, kadastro paftasında taşınmazın batı kısmının yol olarak gösterildiğini, oysa zeminde böyle bir yolun bulunmadığını, geçmişte de böyle bir yolun hiçbir zaman olmadığını, aslında taşınmazın içerisinde olması gereken bu kısmın her nasılsa kadastro tespitlerinde yol olarak gösterildiğini ve müvekkiline tapusunun eksik olarak verildiğini, gerçekte zeminde olmayan bu yol kısmının da 1988 senesinde babası tarafından müvekkiline verildiğini ve zeytinlik vasfında olduğunu, müvekilinin bu yerdeki zilyetliğinin 20 senenin çok üzerinde olduğunu belirterek paftasında yol olarak gösterilen kısmın keşifte belirlenecek miktarı ile müvekkilinin parseline eklenmesine ya da müvekilinin adına ayrı bir parsel numarası ile tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davada davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; Çanakkale ili, ... ilçesi, ... köyü, 166 ada 39 parsel sayılı zeytinlik vasıflı taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, kadastro paftasında taşınmazın batı kısmının yol olarak gösterildiğini, oysa zeminde böyle bir yolun bulunmadığını, geçmişte de böyle bir yolun hiçbir zaman olmadığını, aslında taşınmazın içerisinde olması gereken bu kısmın her nasılsa kadastro tespitlerinde yol olarak gösterildiğini ve müvekkiline tapusunun eksik olarak verildiğini, gerçekte zeminde olmayan bu yol kısmını müvekkilinin kadastro öncesinde satın aldığını ve zeytinlik vasfında olduğunu, müvekilinin bu yerdeki eklemeli zilyetliğinin 20 senenin çok üzerinde olduğunu belirterek, paftasında yol olarak gösterilen kısmın keşifte belirlenecek miktarı ile müvekkilinin parseline eklenmesine ya da müvekilinin adına ayrı bir parsel numarası ile tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Asıl davada Davalı Hazine vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kadastro tespitlerinde tespit dışı bırakıldığını ve paftasına işaretlenerek tescil edildiğini, tespit dışı bırakmanın bir kadastro işlemi olup, ilgililerin kadastro tespitlerine itiraz etmemesi ve ihtilaf yaratmaması ile kesinleştiğini, tespit dışı bırakılan taşınmazlarda mülkiyeti kazanma tarihi ve zilyetliğin başlangıç tarihinin ise bu tarihe göre belirleneceğini, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede kadastro işlemlerinin 2008 yılında tamamlandığını, davacının dava konusu taşınmaz üzerinde 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davada davalı Hazine vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kadastro tespitlerinde tespit dışı bırakıldığını ve paftasına işlenerek tescil edildiğini, söz konusu işlemin kadastro işlemlerinden olduğunu ve ilgililerin kadastro işlemlerine itiraz etmemeleri sonucu kesinleştiğini, dava konusu edilen taşınmazın bulunduğu yörede kadastro işlemlerinin 2008 yılında tamamlandığını, davacının dava konusu edilen taşınmazın üzerinde zilyetliğinin 20 yılı doldurmadığının bu nedenler ile davanın reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Fer'i müdahil ... 07.10.2015 havale tarihli müdahale dilekçesinde özetle; dava konusu yolun bulunduğu alanın mirabırakanı olan annesi ...'e ait taşınmazdan ayrılma olduğunu, bu yolla davacıların alakasının bulunmadığını, yolun onların yerinden ayrılmadığını, daha önceleri gerek davacılara ait 39, 40 ve 41 parsellerin bulunduğu yer ile kendisine ait olan 69 ve kardeşi ...'e ait olan 70 parselin bulunduğu yerin bir bütün olarak davacıların ve kendi dedesi olan ...'e ait olduğunu, ... ölünce bu yeri iki kardeş olan davacıların mirasbırakanı ... ile kendi annesi ...'in aralarında pay ettiklerini, 39, 40 ve 41 parsellerin bulunduğu yerin davacılara, 69 ve 70 parselin bulunduğu yerin ise kendisine ve kardeşi ...'a düştüğünü, kadastro geçerken dava konusu yolun ... yerinden bahsi geçen taşınmazlara geçmek için ayrıldığını ve bu yoldan bu parsel sahiplerinin tümünün faydalandığını, yani dava konusu yolun 69 ve 70 parselden ayrılan yer olduğunu, davacıların bu yolda bir haklarının bulunmadığını, bu yoldan tüm köylünün faydalandığını bu nedenle davacıların davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Fer'i müdahil ... 15.04.2021 havale tarihli itiraz ve müdahale dilekçesinde özetle; Çanakkale ili, ... ilçesi, ... köyü, 166 ada 41 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, 31.07.1984 tarihli taksim sözleşmesi gereğince daha önce bir arada bulunan taşınmazın; kardeşler arasında üçe bölündüğünü 40 parsel sahibinin davacı ... ve 39 parsel sahibinin ise ... olduğunu, taksim sözleşmesinin 2 nci sayfasında bu paylaşımın gösterildiğini, daha sonra ...'in 39 parsel sayılı taşınmazı ...'in oğlu davacı ...'e devrettiğini, üçe bölünen parseller 39, 40 ve 41 parseller bir bütün olarak düşünüldüğünde bu davanın kendisini etkilemeyeceğini, ancak ekte sunduğu kadastro harita plan örneğinde taksim sözleşmesi sonucu en iç tarafta kalan parselin 41 sayılı parsel olduğunu açılan bu dava ile tüm geçit hakkının ortadan kalktığını, itiraz etmekte hukuki yararının bulunduğunu, taksim sözleşmesinin ilk sayfasının alt kısmı ile ikinci sayfasının üst kısmında "vasıta yolu bırakma" iradesinin tüm mirasçıların yazılı beyanı sonucu imzalandığını, bu hususun davacı tarafın kadastro tarafından yanlışlıkla yol geçirildiği iddiasını çürüttüğünü, yazılı taksim sözleşmesini tüm mirasçıların imzaladığını, dolayısıyla sözleşmenin davacı ...'i bağladığını, davacı ...'in de babasının imzaladığı taksim sözleşmesini bilmesi gerektiği ve amcası ...'in taşınmazını satın aldığından onu da bağladığını, tüm bunların yanında diğer mirasçılarla birlikte 71 parselin yanından geçen yolu Mübaccel Tosun'dan satın aldıklarını, yine 70 parselden de 38 parsele bitişik kısmından yoldan yararlanıldığını, 2008 tarihinden beri 71 parselin satın alınan kısmı ile 70 parselin içinden geçen geçit hakkının devam ettiğini, davacıların sırf bu davayı açarak tarafının yol ile bağlantısını kötü niyetle kesmek istediklerini belirterek itirazının dikkate alınmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 24.02.2016 tarih ve 2015/13 Esas ve 2016/47 Karar sayılı kararıyla; dava konusu yolun, 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, davacılar ... ve ...'in kardeş oldukları, dava konusu yolun kuzeyinde kalan ... köyü ... mevkii 39 ve 40 numaralı parsellerin malikleri oldukları, sınırlandırılması yapılan 166 ada 39, 40, 41, 69 ve 70 numaralı parseller evvelce bir bütün halinde 25.02.1988 tarih, 16 sıra numaralı ve 29.11.1967 tarih, 19 sıra numaralı tapu kaydı ile 1/6 hissesi ... oğlu ..., 1/6 hissesi ... oğlu ..., 1/6 hissesi ... oğlu ... adına, yine 29.11.1969 tarihli tapu kaydı ile 1/2 hissesi ...kızı ... adına kayıtlı olup kayıt sahiplerinin tasarrufunda iken adı geçenlerin 1989 yılında yaptıkları harici ve rızai taksimde 166 ada 69 ve 70 numaralı parseller bir bütün iken 69 ve 70 numaralı parseller ...'e, 39 parsel ...'e, 40 numaralı parsel ...'e, 41 numaralı parsel ...'e isabet etmekle bu şekilde tasarruflarında iken ... hissesini ... oğlu ...'e, ... hissesini iki parçaya ifraz ederek 69 numaralı parseli oğlu ...'e, 70 numaralı parseldeki hissesini torunu ...'e devrettiği şeklinde tespit gördüğü ve kadastro tespit tutanağının 10.06.2008 tarihinde dava açılmadığından kesinleştiğinin anlaşıldığı, yapılan keşifteki gözlemde, yol olarak tespit harici bırakılan taşınmazın hali hazırda yol vasfında olmayıp, üzerinde zeytin ağaçlarının bulunduğu, zeminde yol olarak kullanıldığına dair emare olmadığı, paftasında yol olarak görünen dava konusu kısmın, doğu ve kuzeydoğusunda 39 ve 40 numaralı parseller, güney ve güneybatısında 70 ve 69 numaralı parseller ile sınır olduğu, 41 numaralı parselde son bulduğu, hali hazırda 39, 40 ve 41 numaralı parselleri birbirinden ayıran ve sınırı gösteren çit, duvar, tel örgü vs. bulunmadığı, bu parselleri 69 ve 70 numaralı parsellerden ayıran tel örgü bulunduğu, dava konusu yolun 39 ve 40 nolu parseller içinde tel örgünün doğusunda bulunduğu, dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına göre paftasında yol görünmesine rağmen zeminde böyle bir yolun bulunmadığı, dava konusu yerin davacıların taşınmazları içinde olduğu, hava fotoğraflarının bilirkişi marifetiyle net-cad ortamında çakıştırılması sonucu da zeminde yolun görünmediği, ziraat bilirkişisinden alınan rapor doğrultusunda da dava konusu yol içinde kalan 1 adet 70-80 yaşında zeytin ağacı ile 15 yaşlarında 3 adet incir ağacı ve yetişkin nar ağacının bulunduğu, öncesinde 39, 40, 41, 69 ve 70 numaralı parsellerin ortak mirasbırakandan intikalen ve sonrasında taksim ve satış ile oluşmuş olup evveliyatında bütün halinde kullanılan tek taşınmaz oldukları, kadastro tespitinin dayandığı 1989 yılında hissedarların haricen rızaen taksimlerinde zeminde yol bıraktıklarına dair hiç bir belge ve bilgi bulunmadığı, dava konusu tespit harici bırakılan yolun fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen kısımlarının, davacıların eklemeli zilyetlik ile 20 yılı aşkın zamandan beri davasız aralıksız ve malik sıfatıyla zilyetliğinde ve tasarrufunda bulundurduklarının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı Maliye Hazinesi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 16.10.2019 tarihli ve 2016/11601 Esas, 2019/6490 Karar sayılı kararıyla davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 ve 17 nci maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin olduğu, kadastroca tescil harici bırakılan yerler için açılan tescil davalarında, TMK’nın 713/4 ve 5 nci fıkraları gereğince keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli ilanların yöntemine uygun bir biçimde yapılması, yasal 3 aylık sürenin dolmasının beklenilmesi ve ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanaklarının dosya arasına konulması gerektiği, Mahkemece yasal ilanlar yapılmadan, yazılı olduğu şekilde davanın esası hakkında karar verilmesinin isabetsiz olduğu, temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 09.03.2022 tarih ve 2020/23 Esas, 2022/92 Karar sayılı kararıyla; dava konusu yolun, 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, davacılar ... ve ...'in kardeş oldukları, dava konusu yolun kuzeyinde kalan ... Köyü ... mevkii 39 ve 40 numaralı parsellerin malikleri oldukları, sınırlandırılması yapılan 166 ada 39, 40, 41, 69 ve 70 numaralı parseller evvelce bir bütün halinde 25.02.1988 tarih, 16 sıra numaralı ve 29.11.1967 tarih, 19 sıra numaralı tapu kaydı ile 1/6 hissesi ... oğlu ..., 1/6 hissesi ... oğlu ..., 1/6 hissesi ... oğlu ... adına kayıtlı olup yine 29.11.1969 tarihli tapu kaydı ile 1/2 hissesi ...kızı ... adına kayıtlı olup, kayıt sahiplerinin tasarrufunda iken adı geçenlerin 1989 yılında yaptıkları harici ve rızai taksimde 166 ada 69 ve 70 numaralı parseller bir bütün iken 69 ve 70 numaralı parseller ...'e, 39 parsel ...'e, 40 numaralı parsel ...'e, 41 numaralı parsel ...'e isabet etmekle bu şekilde tasarruflarında iken ... hissesini ... oğlu ...'e, ... hissesini iki parçaya ifraz ederek 69 numaralı parseli oğlu ...'e, 70 numaralı parseldeki hissesini torunu ...'e devrettiği şeklinde tespit gördüğü ve kadastro tespit tutanağının 10.06.2008 tarihinde dava açılmadığından kesinleştiğinin anlaşıldığı, yapılan keşifteki gözlemde, yol olarak tespit harici bırakılan taşınmazın hali hazırda yol vasfında olmayıp, üzerinde zeytin ağaçlarının bulunduğu, zeminde yol olarak kullanıldığına dair emare olmadığı, paftasında yol olarak görünen dava konusu kısmın, doğu ve kuzeydoğusunda 39 ve 40 numaralı parseller, güney ve güneybatısında 70 ve 69 numaralı parseller ile sınır olduğu, 41 numaralı parselde son bulduğu, hali hazırda 39, 40 ve 41 numaralı parselleri birbirinden ayıran ve sınırı gösteren çit, duvar, tel örgü vs. bulunmadığı, bu parselleri 69 ve 70 numaralı parsellerden ayıran tel örgü bulunduğu, dava konusu yolun 39 ve 40 numaralı parseller içinde tel örgünün doğusunda bulunduğu, dinlenilen mahalli bilirkişi beyanlarına göre paftasında yol görünmesine rağmen zeminde böyle bir yolun bulunmadığı, dava konusu yerin davacıların taşınmazları içinde olduğu, hava fotoğraflarının bilirkişi marifetiyle net-cad ortamında çakıştırılması sonucu da zeminde yolun görünmediği, ziraat bilirkişisinden alınan rapor doğrultusunda da dava konusu yol içinde kalan 1 adet 70-80 yaşında zeytin ağacı ile 15 yaşlarında 3 adet incir ağacı ve yetişkin nar ağacının bulunduğu, öncesinde 39, 40, 41, 69 ve 70 numaralı parsellerin ortak mirasbırakandan intikalen ve sonrasında taksim ve satış ile oluşmuş olup evveliyatında bütün halinde kullanılan tek taşınmaz oldukları, kadastro tespitinin dayandığı 1989 yılında hissedarların haricen rızaen taksimlerinde zeminde yol bıraktıklarına dair hiç bir belge ve bilgi bulunmadığı, keşif sırasında dinlenilen tanıkların da davacıların dava konusu yerleri uzun süreden beri kullandıklarını belirttikleri, her ne kadar feri müdahil olarak davaya dahil olan parsel maliki, taksim sözleşmesine göre dava konusu yerlerin yol olarak bırakıldığını söylese de 166 ada 69, 70, 41, 40 ve 39 parsel sayılı taşınmazların kadastrosunun 10.06.2008 tarihinde kesinleştiği feri müdahilin itiraz sebebinin 1984 tarihli taksim sözleşmesi olduğu bu haliyle kadastro öncesi sebebe dayandığı, 3402 sayılı Kanun'un 12/3 üncü maddesi gereğince kadastrodan önceki sebeplere dayanarak açılacak olan davaların kadastronun kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu miras taksim sözleşmesinin tarihinin kadastro kesinleşme tarihinden önce olduğu, kesinleşme tarihi ile feri müdahilin dilekçesini vermiş olduğu 15.04.2021 tarihi arasında da 10 yıldan fazla süre geçtiği ve keşif sırasında dinlenilen tanık beyanları dikkate alındığında feri müdahilin itirazlarına itibar edilmediği, dava konusu tespit harici bırakılan yolun, fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen kısımlarının, davacıların eklemeli zilyetlik ile 20 yılı aşkın zamandan beri davasız aralıksız ve malik sıfatıyla zilyetliğinde ve tasarrufunda bulundurduklarının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 03.11.2015 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 113,02 metrekarelik taşınmaz bölümünün davacı ... adına; (B) harfi ile gösterilen 82,90 metrekarelik taşınmaz bölümünün ise davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Maliye Hazinesi vekili ve katılma yoluyla feri müdahil ... vekili süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı Maliye Hazinesi vekili temyiz dilekçesinde özetle; öncelikle bozma öncesi verilen ilk karara karşı verdikleri temyiz dilekçesini tekrar ettiklerini, diğer taraftan bozma sonrasında bozmaya uyularak yapılan yargılamada, davaya bozma sonrası müdahale talebinde bulunan ve talebi kabul edilen ... vekilinin Mahkemeye sunduğu, davacılar ve feri müdahillerin bilgisi dahilinde olan taksim sözleşmesinin, kadastronun kesinleşmesinin üzerinden 10 seneden fazla bir süre geçtikten sonra Mahkemeye sunulduğundan bahisle göz önüne alınmadan karar verilmiş olmasının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu müdahale talebinin yapıldığı ve taksim sözleşmesinin Mahkemeye sunulduğu tarihte ve sonrasında bozma ilamına uyularak ilanlar yapıldığını, ilanların amacının mülkiyet durumuna ilişkin itiraz varsa onun sunulmasını sağlamak olduğunu, ayrıca feri müdahalenin, müdahale edilecek davanın öğrenilmesinden sonra mümkün olduğunu, bu aşamada sunulan belgenin kabul edilmemesinin gerçek durumun uygulanmasına da engel teşkil edeceğini, belgenin sunulmasının amacının mevcudun haklılığını göstermeye yönelik olduğunu, bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmadığını, diğer taraftan, söz konusu taksim sözleşmesinin feri müdahil ...' in iddiasının da ispat delili ve hakkının temelini oluşturan bir belge olduğunu, bu belgenin kabul edilmemesinin hakkın tekemmülünü etkiler nitelikte olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Fer-i müdahil katılma yoluyla temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin 166 ada 41 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, 31.07.1984 tarihli taksim sözleşmesi gereğince daha önce bir arada bulunan taşınmazın kardeşler arasında üçe taksim edildiğini, 40 parsel malikinin davacı ... ve 39 parsel malikinin ... olduğunu, taksim sözleşmesi’nin 2 nci sayfasında bu paylaşımın gösterildiğini, sonra 39 parsel sahibi ...'in taşınmazını yeğeni ... oğlu ...'e devrettiğini, ...'in de davacı sıfatı ile ekli taksim sözleşmesini hiçe sayarak talepte bulunduğnu, her iki davacının kötü niyetli olduğunu, ilan süresi içinde müvekkili tarafından itiraz edildiğini ve müvekkilinin feri müdahil olduğunu, her ne kadar Mahkeme tarafından taksim sözleşmesinin dikkate alınmama nedeni gerekçelendirilse de taksim sözleşmesinin ilk sayfasının alt kısmı ile ikinci sayfasının üst kısmında “vasıta yolu bırakma” iradesinin tüm mirasçıların yazılı beyanı sonucu imzalandığını, nitekim dosyadaki kadastro harita plan örneğindeki geçit hakkının bu sözleşmedeki mirasçıların yazılı iradelerini aynen yansıttığını, davacı tarafın kadastro tarafından yanlışlıkla yol geçirildiği iddiasını çürüttüğünü, yazılı taksim sözleşmesini tüm mirasçıların (kendisinin, ...'in, ...'in ve .... imzaladığını, dolayısıyla sözleşmenin davacı ...'i bağladığını, davacı ...'in de babasının imzaladığı taksim sözleşmesini bilmesi gerektiği ve amcası ...'in taşınmazını aldığından onu da bağladığını, üçe bölünen 39, 40, 41 parseller bir bütün olarak düşünüldüğünde bu davanın müvekkilini etkileyeceğinin açık olduğunu, taksim sözleşmesi sonucu en iç tarafta kalan parselin 41 numaralı parsel olduğunu açılan bu dava ile tüm geçit hakkının ortadan kalktığını, tüm bunların yanında diğer mirasçılarla birlikte 71 parselin yanından geçen yolu ...'dan satın aldıklarını, yine 70 parselden de 38 parsele bitişik kısmından yoldan yararlanıldığını, 2008 tarihinden beri 71 parselin satın alınan kısmı ile 70 parselin içinden geçen geçit hakkının devam ettiğini, davacıların sırf bu davayı açarak tarafının yol ile bağlantısını kötü niyetle kesmek istediklerini ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirm
Dava, tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Çanakkale ili, ... ilçesi, ... köyü, ... mevkii çalışma alanında bulunan 166 ada 39 ve 40 parsellerin batı kısmında bulunan ve 28.10.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen sırasıyla 113,02 m², 82,80 m² yüzölçümündeki taşınmazlar yol olarak tescil harici bırakılmıştır. Davacı ..., 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterilip tescil harici bırakılan taşınmaz bölümü hakkında, adına tapuda kayıtlı bulunan 166 ada 40 parsel sayılı taşınmazın devamı olduğu iddiasına ve irsen intikal, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescili istemiyle; davacı ... ise, paftasında yol olarak gösterilip tescil harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında, adına tapuda kayıtlı bulunan 166 ada 39 parsel sayılı taşınmazın devamı olduğu iddiasına, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescili istemiyle ayrı ayrı dava açmışlardır.
2. Fer-i müdahil ...'in ise 15.04.2021 havale tarihli itiraz ve müdahale dilekçesi ile Çanakkale ili, ... ilçesi, ... köyü, 166 ada 41 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, 31.07.1984 tarihli taksim sözleşmesi gereğince daha önce bir arada bulunan taşınmazın kardeşler arasında üçe bölündüğünü 40 parsel sahibinin davacı ... ve 39 parsel sahibinin ise ... olduğunu,daha sonra ...'in 39 parsel sayılı taşınmazı ...'in oğlu davacı ...'e devrettiğini, açılan bu dava ile tüm geçit hakkının ortadan kalktığını, itiraz etmekte hukuki yararının bulunduğunu, taksim sözleşmesinin ilk sayfasının alt kısmı ile ikinci sayfasının üst kısmında "vasıta yolu bırakma" iradesinin tüm mirasçıların yazılı beyanı sonucu imzalandığını, bu hususun davacı tarafın kadastro tarafından yanlışlıkla yol geçirildiği iddiasını çürüttüğünü, yazılı taksim sözleşmesini tüm mirasçıların imzaladığını ileri sürerek davanın reddini talep ettiği anlaşılmaktadır.
3. Mahkemece, hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinde davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu, fer'i müdahil olarak davaya dahil olan komşu parsel maliki ...'in 1984 tarihli taksim sözleşmesi ile dava konusu yerlerin yol olarak bırakıldığı iddiasının ise kadastro öncesi nedene dayandığı, dava konusu yere komşu 166 ada 69, 70, 41, 40 ve 39 parsel sayılı taşınmazların kadastrosunun 10.06.2008 tarihinde kesinleştiği, kadastrodan önceki sebeplere dayanarak açılacak olan davaların kadastronun kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, kesinleşme tarihi ile feri müdahilin dilekçesini vermiş olduğu 15.04.2021 tarihi arasında 10 yıldan fazla süre geçtiği, bu nedenle feri müdahilin itirazlarına itibar edilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; dava, yol olarak tescil harici bırakılan taşınmazlara ilişkindir. Kadastro sırasında haklarında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkını sınırlayan herhangi bir süre bulunmamaktadır. Dosya arasına ibraz edilen 31.07.1984 tarihli miras taksim sözleşmesinin içeriğinden davacı ... ile davacı ...'in taşınmazı devraldığı amcası ...'in diğer tüm mirasçılarla bir araya gelerek dava konusu yerlere komşu bir kısım taşınmazları taksim ettikleri, dava konusu yeri de vasıta yolu olarak bırakmayı kararlaştırdıkları ve bu hususu imzaları ile tevsik ettikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla taksim sözleşmesinin, kadastronun kesinleşmesinin üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra Mahkemeye sunulduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
4. Hal böyle olunca toplanan delillerden dava konusu taşınmazların anılan miras taksimi sözleşmesinde dahi yol olarak bırakıldığı anlaşılmakla asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece davaların kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekili ve fer'î müdahil ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Fer-î müdahil tarafından yatırılan harcın istek halinde iadesine,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.03.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.