"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, aksi takdirde tazminat davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacının, tefecilik yapan ...'den 150.000,00 TL borç para aldığını, ...'nin o parayı verirken karşılığında 200.000,00 TL alacağını müvekkiline söylediğini, verdiği 150.000,00 TL ye teminat olarak geri verilmek üzere müvekkilinden 8833 ada 14 no.lu parselin tapusunu istediğini, teminat olarak taşınmazı emaneten ...'e devrettiğini, müvekkilinin ...'den aldığı 150.000,00 TL karşılığında 315.000,00 TL ödeme yapmış olmasına rağmen ...'nin taşınmazı iade etmediğini ve muvazaalı olarak bacanağı olan ...'e devrettiğini; müvekkilinin mağduriyetine ilişkin ceza soruşturmasının Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/5092 soruşturma numaralı dosyasına devam ettiğini ileri sürerek 8833 ada 14 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptalini ve müvekkili adına tesciline karar verilmesini, aksi halde şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın davalı ... Belliden alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; müvekkilinin emlakçı aracılığıyla arsayı satın almak istediğini, arsa sahibi olan davacı ... ile pazarlık yapıldığını ve 350.000 TL′ye anlaştığını ve taşınmazı satın aldığını, sonrasında da 08/04/2020 tarihinde ... Cengize'e 385.000,00 TL'ye sattığını belirtip davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; yapılan satışın gerçek olduğunu, müvekkilinin dava konusu yeri yatırım amaçlı olarak toplamda 385.000 TL'ye diğer davalı ...'den satın aldığını belirtip haksız ve hukuki hiçbir dayanağı olmayan davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.09.2022 tarihli ve 2022/179-2022/383 sayılı kararında, iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı, tefecilik suçundan yürütülen ceza soruşturmasının takipsizlikle neticelendiği, yemin teklifinin de davalı tarafından eda edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar tekrarlanarak İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istenilmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.11.2022 tarihli ve 2020/195-2022/511 sayılı kararında, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Dava ve istinaf dilekçelerindeki iddialar tekrarlanmış; ayrıca, ceza soruşturmasındaki takipsizlik kararının kaldırılarak davalı ... Benli hakkında tefecilik suçundan dava açıldığı ve derdest bulunduğu belirtilerek, kararın bozulması istenilmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya ..., aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak ...; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak ... veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme ... olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
Somut olayda, davacı tarafından yazılı bir delil ibraz edilememiş ve yemin teklifi de davalı ... tarafından yerine getirilmiş ise de, davanın başlangıcından itibaren davacı tarafından dayanılan delillerden olan ve takipsizlikle sonuçlanan 2021/5092 sayılı ceza soruşturmasında takipsizlik kararının davalı ... yönünden ortadan kaldırıldığı ve sürdürülen soruşturma sonucunda ... hakkında tefecilik suçundan iddianame düzenlenip Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 2023/264 Esas ceza davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk mahkemeleri, ceza mahkemelerince verilen beraat kararları ile bağlı değil ise de, ceza davasında saptanıp kesinleşen maddi olguların hukuk mahkemelerini bağlayacağı uygulamada ve öğretide kabul edilmektedir. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabul karşısında, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay HGK 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 Esas, 1989/472 Karar sayılı karar). Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Hal böyle olunca, Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 2023/264 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan ceza davasının sonuçlanıp kesinleşmesinin beklenmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesinin kararının 6100 saylılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Dosyanın karar veren Samsun 4. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan harcın temyiz edene iadesine,
09.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.