"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/204 E., 2022/348 K.
HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul-Kısmen Ret
Taraflar arasında görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; Manisa ili, Demirci ilçesi, ... mahallesinde maliki olduğu 107, 108 ve 109 parsel sayılı taşınmazlar ile Şelekler Deresi arasında kalan 7.667,06 m2’lik taşınmazın kadastro sırasında dere yatağı olarak tescil harici bırakıldığını ancak taşınmazı imar ihya ederek 27 yıldır davasız ve aralıksız tarım arazisi olarak kullandığını, babasının zilyetliğiyle birlikte eklemeli olarak 50 yıldır zilyet olduğunu, babasının ölümünden sonra taşınmazın kendisine kaldığını ileri sürerek adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Demirci Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.04.2012 tarihli ve 2010/43 Esas, 2012/84 Karar sayılı kararıyla; zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, teknik bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen 6.620,16 m2 taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.12.2013 tarihli ve 2013/15674 E. 2013/18128 K. sayılı kararıyla: “... harç, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir...Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Dava konusu taşınmaz, 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında dere yatağı olması nedeniyle tespit dışı bırakılmıştır. Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17 inci maddesinde imar-ihya için öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşullar araştırılıp belirlenmelidir. Böyle bir taşınmazın niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Mahkemece hava fotoğrafları uygulanmış ise de yapılan uygulama yeterli olmadığı gibi, hükme esas alınan 1983 yılına ait fotoğraf tek başına taşınmazın niteliğini belirlemekten uzaktır...Bundan ayrı; ... Belediyesi'nin 21.02.2011 tarihli karşılık yazısında, belediye imar planının 31.08.1995 tarihinde onaylanarak kesinleştiği, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ait nazım imar planı bulunmadığı, Selekler Deresi ile ilgili ıslah çalışması yapıldığı bildirilmiş olmasına karşılık Mahkemece ıslah çalışmasının hangi kurum tarafından yapıldığı araştırılmamış, ıslah çalışmalarına ilişkin harita ve belgeler getirtilerek taşınmaz başında uygulanmamış, imar ihya olgusunun ıslah çalışmalarının tamamlandığı tarihten sonra başlayacağı gözönünde tutulmamıştır... Öte yandan; Manisa İl mülki sınırları Büyükşehir Belediye sınırı olarak belirlenmiş, köy ve belde belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırılarak bağlı bulunduğu ilçenin mahallesi haline dönüştürülmüştür. Taraf teşkili, dava koşulu olup yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gereken kamu düzenine ilişkin hususlardandır (HMK. 114 ve 115 m.). Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde davanın ilgili Manisa Büyükşehir Belediyesi ile Demirci İlçe Belediyesi'ne yöneltilmesi, yargılamaya geldikleri takdirde savunma ve delillerinin tespiti, ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.03.2017 tarihli ve 2014/711 Esas, 2017/118 Karar sayılı ilamı ile; zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 20.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 6.141,77 m2 taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay ( Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.03.2021 tarihli ve 2017/2926 Esas, 2021/2802 Karar sayılı kararıyla; "...Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Yasa'nın 1 inci maddesi uyarınca büyükşehir belediyesi sınırlarının tüm ilin idari sınırları olacak şekilde genişletilmiş olması nedeniyle davanın ...'na da yöneltilerek husumetin yaygınlaştırılması gerekirken, yargılama sırasında mahkemece ...'na re'sen dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilmesi ile yetinilerek yöntemince taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmiştir. Öte yandan davanın esası bakımından yapılan inceleme ve araştırma da yetersizdir. Çekişmeli taşınmaz bölümünün, kadastro sırasında dere yatağı vasfıyla tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. Böyle bir taşınmazın iktisap edilebilmesi için 3402 sayılı Yasa'nın 14 ve 17 inci maddeleri uyarınca emek ve para harcanmak suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanıp tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunludur. Bu nedenle; söz konusu imar-ihya işlemlerinin tamamlanıp tamamlanmadığının ve tamamlandığı tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin geçip geçmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, harita mühendisinin yalnızca dava konusu taşınmazın dere yatağında kalmadığını bildiren ancak taşınmazın niteliği yönünden değerlendirme yapmadığı raporuyla yetinilmiş, dava konusu taşınmazın öncesinin dere yatağı olup olmadığı ve aktif dere yatağında kalıp kalmadığı hususunda jeoloji mühendisinden alınan rapor da yetersiz olup hükme esas almaya elverişli bulunmamıştır... Hal böyle olunca 1 jeodezi ve fotogrametri mühendisi, 1 fen elemanı, 3 ziraat mühendisi ve 2 jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin katılımıyla yeniden keşif yapılarak sonucuna göre karar verilmesi...'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile; zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 20.10.2022 havale tarihli fen bilirkişisi ek raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 6.579,72 m2'lik kısmın davacı adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme ve araştırma sonucunda karar verildiğini, taşınmazın öncesinin dere olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1955 yılında Manisa ili, Demirci ilçesi, ... mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmaz bölümünün dere olarak tespit harici bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Şöyle ki, Mahkemenin 14.03.2017 tarihli kararında hükme esas alınan 20.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen kısmın dere yatağı olduğu belirtildiği halde, hükme esas alınan 20.10.2022 tarihli fen bilirkişi raporunda ise herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin anılan B bölümünün dere yatağı olmadığı yönünde tespit yapıldığı, diğer yandan 29.12.2016 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda (B) harfi ile gösterilen bu kısmın ziraata elverişsiz ve üzerinde tarım yapılmadığı belirtildiği halde bozma sonrası alınan 04.08.2022 tarihli ziraat bilirkişi kurulu raporunda bu bölüm yönünden çelişkiyi giderir herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, öte yandan hükme esas 20.10.2022 tarihli fen bilirkişi raporunda kabul kapsamına alınan taşınmaz bölümü sadece (A) harfi ile gösterildiği halde 30.05.2022 tarihli jeoloji bilirkişi kurulu raporunda ise kabul kapsamına alınan bu bölümün (A) ve (B) harflerine ayrılarak gösterildiği ve bu ayrımın neye göre yapıldığının anlaşılamadığı, tüm bu hususların çelişki oluşturduğu, Mahkemece bu çelişkiler giderilmeksizin sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; öncelikle aynı bilirkişilerden yukarıda değinilen çelişkileri giderecek şekilde ayrıntılı ve bilimsel esaslara dayalı ek rapor aldırılması, ek rapor alınmak suretiyle çelişkiler giderilemezse, 1 jeodezi ve fotogrametri mühendisi, 1 fen bilirkişi, 3 ziraat mühendisi ve 2 jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin katılımıyla yeniden keşif yapılarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17 inci maddelerindeki imar-ihya ve zilyetlikle iktisap koşullarının davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin duraksamasız şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de, Mahkemece bir önceki kararında 6.141,77 m2'lik kısım yönünden davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın davacı tarafından temyiz edilmediği, dolayısıyla davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu halde, bozma sonrası verilen kararda 6.579,72 m2'lik kısım yönünden davanın kabulüne karar verilerek usuli kazanılmış hak olgusunun göz ardı edilmiş olması da doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'un geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Hazine harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
04.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.