"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1677 E., 2023/1798 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Alaca Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/443 E., 2023/53 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil ve bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle, duruşma isteğinin değerden reddine karar verilip; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; 30.10.2007 tarihinde veraset intikalleri için kardeşlerinin eşi olan davalı ...'ya vekalet verdiklerini, davacı ...'ın o dönemlerde sağlık problemleri yaşadığı için diğer davacı ...'ın ise Ankara'da ikamet etmesi sebebiyle intikal işlemlerine katılamayacağından kardeşlerine intikal için vekalet vermek istediklerini, söz konusu vekaletlerin ... tarafından noterlikte hazırlatıldığını, davacıların vekaletname hazırlanırken noterlik huzurunda bulunmadıklarını, sadece imza atmaya gittiklerini, vekaletnamenin içeriği hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadan kardeşlerine güvenerek ... adına düzenlenen vekaletnameyi imzaladıklarını, ancak ... ve ... 'nın intikal yetkisi haricinde taşınmaz malları satma ve avukat tutma yetkisini de
vekaletname içeriğine eklettiklerini, tarafların vekaleti intikal için verdiğinden diğer yetkilerden ve vekaletnamenin süresiz olduğundan haberdar olmadıklarını, vekaletnamenin 30.10.2007 tarihinde verildiğini, ancak satış işlemlerinin 2009, 2010 ve 2018 senelerinde gerçekleştirildiğini, intikal için vekaletnamenin süresiz olması ve satış işlemlerinin uzun sürelere yayılarak yapılmasının açıkça hakkın kötüye kullanıldığının göstergesi olduğunu, tarafların 2009, 2010 ve 2018 yıllarında yapılacak işlemler için 2007 tarihli bir vekaletname vermesinin hayatın olağan akışı içerisinde akıl ve mantığa aykırı olduğunu, ... ve ...'nın kötü niyetli olarak farklı zamanlarda ... adına satış işlemi yaptıklarını, davacıların söz konusu satışlar nedeniyle herhangi bir ücret almadıkları gibi satış işlemlerinden de haberdar olmadıklarını ileri sürerek dava konusu Çorum ili ... ilçesi .... köyü 773, 1381, 1666, Bolatçık köyü 337 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile devirden önceki payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazların satış tarihindeki gerçek bedellerinin tespiti ile söz konusu bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar; taraflar arasında yapılmış olan 25.10.2008 tarihli protokollere göre davacı tarafların babalarından ve annelerinden düşen hisselerini davalı ...'ya sattıkları ve parasını aldıklarını ifade ettikleri bir protokol hazırlandığını ve imzalandığını, dava dilekçesinde belirtildiği üzere söz konusu satışlar nedeniyle davacıların bir ücret almadığı ve satış işlemlerinden de haberdar olmadığı ibaresinin gerçeği yansıtmadığını, davacıların anne ve babalarından kendilerine düşen hisselerini kendi iradeleri ile davalı ...'ya sattıklarını ve bu işlem sonucunda da protokol imzaladıklarını, satış sonrası davacılardan birinin köyde diğerinin Ankara'da yaşadığı için davalıya vekaletname vermeyi teklif ettiklerini, davalı ...'in ise bunu kabul ettiğini, her ne kadar davacı yan dava dilekçesinde kendilerinin intikal için vekaletname verdiklerini belirtseler de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, kendi aralarında yapılan protokolde hiç bir alacağının kalmadığını belirtmelerinin tamamen kötü niyetli olarak ve haksız bir kazanç sağlamak kastı ile davanın açıldığını gösterdiğini, miras paylarının iradi olarak temlik edilmesi durumunda vekaletin kötüye kullanılmasının olmadığını, taraflar arasında hazırlanmış olan protokolde hem ...'ın hem de ...'ın “Alaca Noterliğinden 30.10.2007 günü verdiğim vekaletten sarfınazar ettiğinde ...'ya 7.500 TL ödeyeceğim" şeklinde cezai şart konulduğunu ve bu ifadenin protokole yazılı olarak geçmiş olup tarafların da bu protokolleri imzaladıklarını, yapılan satışların iradi olduğunu ve ücretlerinin tamamen alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Alaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.03.2023 tarihli ve 2020/443 Esas, 2023/53 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesinde davalıların birlikte hareket etmek suretiyle davacıların hisselerini tapuda devir yaparak onların menfaatini ihlal edecek şekilde davrandıkları, davalı ...'nın kendisine verilen vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle davacıların taşınmazlarını eşine devrettiği, davalıların karı koca oldukları ve bu nedenle vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bildiği ya da bilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında bahsi geçen vekaletin tarafların kendi hür iradeleri ile satış amacıyla özel yetki verilerek verilmiş olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde beyan ettiği üzere söz konusu vekaletname hazırlanırken kendilerinin noterlik huzurunda bulunmadığı ve sadece imza atmaya gittiği ve bu şekilde vekaletnamenin içeriği hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadığı şeklindeki beyanının gerçeğe aykırı olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği gibi hakkın kötüye kullanılması değil bilakis satış işlemlerinin aralıklarla yapılmasının davacı tarafların bu satış işlemlerinden haberdar olmasında kolaylık sağlamakta olduğunu, zira hayatın olağan akışında taşınmazların habersiz satılmasında böyle aralıklı bir satış değil tüm malların satılarak bir anda elden çıkarılmasının mantıklı olduğunu, taraflar arasında yapılmış olan 25.10.2008 tarihli protokollere göre davacı tarafların babalarından ve annelerinden düşen hisselerini davalı ...'ya sattıkları ve parasını aldıklarını, her ne kadar davacı yan dava dilekçesinde kendilerinin davalı müvekkiline intikal için vekaletname verdiğini belirtse de bu durumun gerçeği yansıtmadığını, miras paylarının iradi olarak temlik edilmesi durumunda vekaletin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını, somut olayda da davacıların "protokol düzenleyerek hisselerimizi sattık, alacaklarımızı aldık, başkaca alacağım kalmamıştır" şeklindeki beyanlarının taşınmazların satışlarının iradi olduğunu göstermekte olduğunu, bu sebeple haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddinin gerekmekte olduğunu, Yargıtay kararlarında taraflarca aralarında imzalanan belgenin geçerli olacağının belirtilmiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.07.2023 tarihli ve 2023/1677 Esas, 2023/1798 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını yineleyip davalı tarafın vekalete ve satışa dair açık rızasını gösteren 25.10.2008 tarihli protokollerinin uyuşmazlık konusu ile irdelenmeyerek göz ardı edildiğini, diğer yandan karşı tarafça da cevaba cevap dilekçesinde bu delilere karşı yazı ve imza itirazında bulunulduğu halde Mahkemece davacıların yazı ve imza örneklerinin alınmadığını ve protokollerle karşılaştırılarak 25.10.2008 tarihli iki protokolün davacıların eli ürünü olup olmadığının araştırılmadığını, dava dilekçesinde talebin terditli olduğunu, dava konusu taşınmazların onlarca yıldır tüm bakım ve giderlerinin davalılarca karşılandığını, davacı tarafça bu hususta hiçbir harcama yapılmadığını, davalıların kötü niyetli olmadığını, karşı tarafa zarar verme kastı taşımadıklarını, davalılardan ...'nin mirasçılardan biri olarak taşınmazlarda halihazırda payının olduğunu, tüm işlemleri ellerindeki vekâlet ve protokollere uygun olarak gerçekleştirdiklerini, davacı yana taşınmazlar için satış bedeli ödediklerini, arazileri yıllardır ekip biçerek geçim sağladığını, ayrıca dava konusu arazi niteliğindeki taşınmazların toplulaştırmaya tabi tutulduğunu, bu haliyle miras paylarının 15 yıl önceki paylara göre aynen taksiminin taşınmazlardan beklenen ekonomik faydayı ortadan kaldıracağını ve tarım arazilerinin korunması mevzuatına da aykırı olacağını, tüm bu hususlar gözetilerek tapu iptali ve tescil yerine, dosyada mevcut bilirkişi raporlarında takdir olunan taşınmaz değerleri üzerinden davacıların miras payı oranında alacak hakkı tanınması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/1. ve 506. maddeleri.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 ve 3. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar ... ve ...'ın Alaca Noterliğinin 30.10.2007 tarihli ve 4074 yevmiye numaralı, içerisinde intikal, taksim ve satış yetkileri bulunan vekaletnamesi ile davalı kardeşleri ....'nin eşi olan diğer davalı ...'yı vekil olarak tayin ettikleri, çekişmeli 773, 1381 ve 337 parsel sayılı taşınmazlar davacılar ile davalı ...'nin mirasbırakanları ... adına kayıtlı iken 19.6.2009 tarihli intikal işlemi ile taşınmazların mirasçılara intikal ettiği, daha sonra iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesini müteakip yapılan taksim işlemleri neticesinde 773 ve 337 parsel sayılı taşınmazların davalı ...'ye, 1381 parsel sayılı taşınmazın 5/10 payının davalı ..., 1/10'ar paylarının davacılar ile diğer mirasçılara verildiği, 1381 parsel sayılı taşınmazdaki davacılar adlarına kayıtlı 1/10'ar payın 28.08.2010 tarihli satış işlemi ile davalı ...'ye devredildiği, intikal, taksim ve satış işlemlerinde davacılar adına vekaleten davalı ...'in hareket ettiği, (intikal ve taksim işlemlerinin gerçekleştiği 19.6.2009 tarihli resmi senette mirasbırakandan gelen dava dışı taşınmazların da dava dışı mirasçılar adlarına tescil edildiği), yine diğer dava konusu 1666 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan Hüseyin mirasçıları adlarına elbirliği halinde kayıtlı iken davacılar....ve..... adlarına vekaleten davalı ... tarafından davacılara ait payların 11.9.2018 tarihli satış işlemi ile davalı ...'ye devredildiği, davalıların savunmalarında, davacılar tarafından babaları ve annelerinden kalan taşınmazların davalı ...'e satıldığını ve bedelinin alındığını, bu hususta imzalanmış 25.10.2008 tarihli protokollerin bulunduğunu bildirdikleri ve 25.10.2008 tarihli iki adet protokolü cevap dilekçesi ekinde sundukları, protokollerin incelenmesinde özetle davacıların anneleri ..... ve babaları .....'den kalan taşınmazlardaki hisselerini 1958 doğumlu ...'ya sattıkları, parasını aldıkları, hiçbir alacaklarının kalmadığı, Alaca Noterliğinde düzenlenen 30.10.2007 gününde verdikleri vekaletten sarfınazar ettiklerinde ...'ya 7.500 TL ödeyecekleri hususlarının yazılı olduğu, davacıların cevaba cevap dilekçelerinde bu protokollere karşı imza inkarında bulundukları anlaşılmaktadır.
2. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3. Somut olaya gelince; davalılar tarafından sunulan 25.10.2008 tarihli "Protokol" başlıklı belgelere karşı imza inkarında bulunulmuş olmasına rağmen Mahkemece bu yönden bir inceleme yapılmadan noksan inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
4. Hal böyle olunca, öncelikle 25.10.2008 tarihli "Protokol" başlıklı belgelerin aslının temin edilerek altındaki imzaların davacılara ait olup olmadığının açıklığa kavuşturulması bakımından imza incelemesi yapılmak üzere, davacıların çeşitli resmi ve özel kurumlarda bulunan imza ve yazılarını havi belgelerin temin edilmesi, tatbike esas alınan imza örnekleriyle birlikte dosyanın kül halinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmesi, Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınarak anneleri ve babalarından gelen taşınmazların davalı ...'e satıldığı ve bedellerinin alındığına ilişkin "protokol" başlıklı belgelerdeki imzaların davacıların eli ürünü olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, taraflar arasında çekişmeli taşınmazların devri konusunda anlaşma bulunup bulunmadığının ve vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının tespit edilmesi, toplanan ve toplanacak delillerin bir arada değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.