"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/976 E., 2023/779 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tavşanlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/654 E., 2022/24 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili; davacının babası olan muris ...’ın 09.08.1984 tarihinde .... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan 25.04.1968 tarih, 37 sayılı tapu kaydı kapsamında kalan 56.978 m2 miktarlı tarlanın tamamını 230.000 lira bedel ile davacıya devrettiğini, taşınmazın bir kısmının mera vasfında olan 132 parsele, kalan kısmının birleştirilen davaya konu 127 parsel sayılı taşınmaza isabet ettiğini, davacının taşınmazı devraldığı tarihten bu yana malik sıfatı ile zilyet olarak kullandığını ileri sürerek 132 parsel sayılı taşınmazın 36.978 m2’lik kısmı ile birleştirilen davaya konu 127 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilleri; hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının dayandığı tapu kaydının geçerli kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarih ile asıl ve birleştirilen davaların açıldıkları tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği ve tapulu taşınmazların zilyetlikle iktisap koşullarının eldeki davada oluşmadığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; davacının dayanağı olan 09.08.1984 tarih 8 sayılı tapu kaydının Mayıs 1323 tarih, 108 sayılı sicilden geldiği, çekişmeli taşınmazlara ilişkin kadastro tespitinin ise 1977 yılında yapıldığı hususları birlikte gözetildiğinde davanın, kadastro tespitinden önceki hukuki sebebe dayalı tapu iptali ve tescil ile birlikte kadastrodan sonraki sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazların kadastro tespitlerinin 03.01.1978 tarihinde kesinleştiği, kadastro öncesi neden yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği, kadastro sonrası neden yönünden ise 3402 sayılı Kanun'un 12/4. maddesi uyarınca kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtlarının işleme tabi kayıt niteliğini kaybettikleri ve davacının dayanağı tapu kaydının hukuki değerini yitirdiği, tapuya tescil edilen taşınmazların da zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf isteğinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçelerindeki iddialarını tekrar ederek ve 1977 yılında yapılan tesis kadastrosu çalışmaları esnasında dava konusu taşınmazları kapsayan tapu kaydı bulunmasına rağmen buna göre işlem yapılmadığını, davacının kadastro tespitinden sonra dava konusu taşınmazı babasından devraldığını, 132 parselin mera vasfını haiz bir taşınmaz olmadığını, taşınmazın tesis kadastrosu esnasında önceki tapu kayıtları getirilip incelenmeksizin sehven mera olarak sınırlandırıldığını, dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu tarım arazisi vasfında olduğunu, davacı ile babası arasında yapılan 1984 tarihli satış akdindeki şerhin hükümsüz olduğunu, kısıtlayıcı bir etkisinin bulunmadığını, davacının tesis kadastrosundan çok sonra 1984 yılında tapu müdürlüğünde düzenlenen resmi senetle taşınmazı satın alıp lehine tapu senedi tanzim edilmesinin yanı sıra ayrıca 20 yılı aşkın bir süreden bu yana dava konusu taşınmazı iyi niyetli malik sıfatı ile davasız-aralıksız fiilen kullandığını, mülkiyet hakkının temel haklardan olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi ve sonrası nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
1. Asıl davaya konu Kütahya ili, .... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan 132 parsel sayılı, 82.800 m2 yüz ölçümlü taşınmazın 12.08.1977 tarihinde yapılan kadastro çalışmasında mera olarak sınırlandırıldığı ve tespitin 03.01.1978 tarihinde kesinleştiği, birleştirilen davaya konu aynı yerde bulunan 127 parsel sayılı, 19.844,85 m2 yüz ölçümlü, tarla vasıflı taşınmazın senetsizden, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile davacı ve birleştirilen davada davalıların murisi ... adına tespit edildiği, tespitin 03.01.1978 tarihinde kesinleştiği ve taşınmazın 22/A çalışması ile 144 ada 64 parsele gittiği, davanın 01.08.2016 tarihinde açıldığı ve dava tarihi itibariyle Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, asıl ve birleştirilen davada davacının 09.08.1984 tarih, 1007 yevmiye nolu satış akdi ile adına oluşan 09.08.1984 tarih, 8 sıra nolu 56.978 m2 yüz ölçümlü tapu kaydına da dayandığı, anılan kaydın geldisinin 25.04.1968 tarih, 37 sıra nolu muris ... adına düzenlenmiş tapu kaydı olduğu, resmi akdin alt satırında ise “mülkiyetinin intikalinin toprak ve tarım reformu açısından geçersiz sayılacağı...” şeklinde açıklama bulunduğu, bu yazının altının muris ve davacı tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.
2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.12.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.