Logo

1. Hukuk Dairesi2023/579 E. 2024/1724 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, babasına devrettiği taşınmazın kız kardeşine devredilmesi üzerine açtığı tapu iptali ve tescil davasında, taraflar arasında inançlı işlem olup olmadığı ve davalının inançlı işleme aykırı olarak taşınmazı edinip edinmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ile babası arasında taşınmazın devrine ilişkin inançlı işlemin ispatlanması gerektiği, davalının davacının kız kardeşi olması ve inançlı işlemi bilmesi gereken kişilerden olması, ayrıca taşınmazın davalıya davacının talimatıyla devredildiğinin kanıtlanamadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/124 E., 2022/2206 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 9. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/445 E., 2020/95 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; uzun süredir Almanya'da işçi olarak yaşayan davacının birikimleri ile satın aldığı davaya konu 3571 ada 36 parsel sayılı taşınmazı (eski 1036 ada 23 parsel) işlemlerde kolaylık olması adına babası ... adına kaydettirdiğini, 1981 yılında Türkiye'ye geldiğinde taşınmazı babasından devraldığını, 1985-86 yıllarında yaşadığı trafik kazası nedeniyle uğrayabileceği maddi zararlardan korunabilmek amacıyla taşınmazı 1989 yılında yeniden emin sıfatıyla babasına devrettiğini, daha sonra Türkiye'ye dönüp taşınmazı değerlendirmek isteyen davacının taşınmazın kız kardeşi olan davalıya devredildiğini öğrendiğini, davalının davacının kendisine olan 5.000 Euro borcunun teminatı olarak taşınmazın kendisine devredilmesi için babalarına baskı yaptığını ileri sürerek davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davalının dava dilekçesine konu satış işlemine taraf olmadığını, davacının herhangi bir yazılı delil sunmadığını, taşınmazın babasına devrinden 24 yıl sonra dava açan davacının bu süre içerisinde taşınmazın davalıya devredildiğini bilmemesinin olağan olmadığını, inançlı işleme dayalı davanın 10 yıllık zaman aşımına uğradığını, davalı ve eşinin davacıya devamlı olarak maddi destek verdiğini, davacının 2000 yılında kullandığı krediye davalının eşinin kefil olduğunu, davacının ödeyemediği borcun davalının eşi ...'den tahsil edildiğini, yine ...'nin davacı için 2001 yılında banka kredisi kullandığını ve davacının bu ödemelerini de bitiremediğini, davalıların yanında çalışan davacının oğlu ...'un karıştığı bir olayda tutuksuz yargılanması için 10.000 Euro kefalet ödenmesi gerektiğini, davacının bu bedeli ödeyememesi nedeniyle tarafların babasının davaya konu arsayı satıp kefalet parasını yatırmak istediğini, taşınmaz için düşük bedel teklif edilmesi üzerine davalının davacıya 10.000 Euro borç verdiğini, bu borcun da geri ödenmediğini, daha sonra davalının maddi sıkıntı içerisine düşmesi üzerine davacının ve diğer kardeşlerinin bilgi ve rızası dahilinde davaya konu taşınmazın borca karşılık olarak davalıya devrine karar verildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 28.12.2017 tarihli ve 2014/141 Esas 2017/468 Karar sayılı ilamı ile; tarafların babasının inançlı işlemi açıkça kabul ettiği, taşınmazın dava dışı ...'e inançlı işlemle devredildiği, davalıya yapılan satışın 20.04.2005 tarihinde gerçekleştiği, tarafların babası olan ...'un beyanlarına göre taşınmazın devrinden önce ve sonra davacı ile görüşüldüğü, davanın ise uzun zaman sonra 08.05.2014 tarihinde hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.12.2019 tarihli ve 2018/579 Esas 2019/1672 Karar sayılı ilamı ile; davacının taşınmazı geri verilmek üzere babasına temlik ettiği, taşınmazın tarafların babası ... tarafından davacıya iade yerine davacıdan alacaklı olduğunu iddia eden kızı olan davalıya temlik edildiği, tanık olarak dinlenen baba ...'in taşınmazın geri verilmek üzere kendisine devredildiğini ve davalı kızının davacının kendisine ve kocasına borçlu olduğunu belirtmesi üzerine taşınmazı davalıya devrettiğini beyan ettiği, buna göre davanın inançlı işlem hukuki nedenine dayalı olduğu ve bu doğrultuda tarafların delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinerek davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının taşınmazı kendisine geri verilmek üzere inançlı işlemle babasına devrettiği, taşınmazın babası tarafından davacıdan alacaklı olduğunu beyan eden davalıya devredildiği, davacı tanıklarınca taşınmazın davacıya sorulmadan ve borç ilişkisinden haberdar olunmaksızın devredildiği beyan edilmiş ise de bu yöndeki tanık beyanlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, diğer tanık beyanları karşısında bu beyanlara itibar edilemeyeceği, yapılan devirde bedel alınmadığı beyan edilmiş ise de tanıkların davacının davalıya 10.000 Euro borcunun bulunduğunu ve taşınmazın bu borcu kapatmak üzere davacının bilgisi ve onayı doğrultusunda devredildiği yönünde detaylı beyanlarının bulunduğu, davacı tarafından da bu borç ilişkisinin reddedilmediği, devir hususunda davacının bilgisi ve onayı bulunduğu, bu nedenle davacının tapu iptali ve tescil talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki hususları tekrarlamış, davacı tanıklarının taraflar arasındaki borç ilişkisinden haberdar olmadıklarını ve taşınmazın davalıya davacıya sorulmaksızın devredildiğini beyan ettiklerini, bu beyanların olağan olmadığına ilişkin değerlendirmenin hatalı olduğunu, ailesinin onaylamadığı bir evlilik yapan davacının uzun süre Türkiye'ye gelmediğini, davacının davalıya borçlu olmadığını, yalnızca davalılar yanında çalışan oğlu için yatırılan bir teminat parasının söz konusu olduğunu, borç olduğuna dair yapılan aile toplantılarında davalı, davalının damadı ve davacının boşandığı eşinin bulunduğunu, dinlenen bu davalı tanıklarının davacı ile husumetli olduklarını, bu kişilerin beyanına dayanarak davacının borçlu olduğunun tespit edilemeyeceğini, taşınmaz mülkiyetinin davacıya ait olduğunu ve baba ...'in taşınmazı iade etmek üzere devraldığını, davacının yapılan devirden haberdar olduğuna ilişkin gerekçenin yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ispat külfetinin davacıda olduğu, davacının yemin deliline dayanmadığı ve yazılı bir belge sunmadığı, taraflar arasında yazılı delil başlangıcı sayılacak bir belgenin de bulunmadığı, davacı tarafça kendisi ve babası arasında inanç sözleşmesi yapıldığının ispatlanamadığı, davalı ... yönünden inanç sözleşmesine aykırı olarak taşınmazın edinildiğinin de ispatlanamadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava ve istinaf dilekçelerindeki hususları tekrarlamış, davacının oğlu olan ... için 10.000 Euro kefalet bedelinin davalı ... ve ... tarafından karşılandığını, davalının kendi sigortalı işçisi için yaptığı bu ödemeden davacıyı sorumlu tuttuğunu, davacının bulunmadığı bir ortamda davacının davalıya borçlu olduğuna karar verildiğini ve baskı ile baba ...'un taşınmazı davalıya devretmesinin sağlandığını, her iki tarafın tanıklarının müttefik olduğu inançlı işlem konusunda Mahkemece yazılı belge istenmesinin usule ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalıya yapılan devrin bedelsiz olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İBK

3.Değerlendirme

1.Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazın kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir (6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) m. 97). Anılan sözleşmelerde taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken inançlı işlemin sona erme sebeplerini, devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27 nci maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

2. Dosyanın incelenmesinden; davacı ... ve davalı ...'nin ...'in çocukları oldukları, davacı ...'nın çekişmeli 1036 ada 23 parsel sayılı taşınmazdaki payını 12.06.1989 tarihinde babası ...'e satış suretiyle devrettiği, taşınmazın 2981 sayılı Kanun uyarınca 3571 ada 36 parsel sayılı taşınmaza dönüştüğü ve tarafların babası olan ...'in taşınmazdaki bu payı 19.04.2005 tarihinde davalı ...'a satış suretiyle devrettiği ve 02.03.2008 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır.

3. Mahkemece davalı adına yapılan devrin davacının iradesi doğrultusunda yapıldığı, Bölge Adliye Mahkemesince ise inançlı işlemin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Tarafların babası olan davacı tanığı ..., çekişmeli taşınmazı çalışarak satın alan davacının geçirdiği trafik kazası sonucunda taşınmazı geri verilmek üzerine emaneten kendisine devrettiğini, davalı ...'nin davacının kendisine borçlu olduğunu beyan etmesi ve takip eden eylemleri üzerine davacıya borcu olup olmadığını sormaksızın taşınmazı davalıya devrettiğini beyan etmiş; tarafların annesi olan davacı tanığı ... de taşınmazın davacıya sorulmaksızın davalıya devredildiğini bildirmiştir. Taşınmazın son maliki olan davalı bakımından iddianın incelenebilmesi için davacı ile ilk el durumundaki babaları ... arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur. ... davada davalı sıfatıyla yer almamış ve yargılama sırasında ölmüş ise de adı geçen ilk elin bu konuda hâkim huzurunda zapta geçirilmiş beyanının da ispat sonucunu doğuracağı kuşkusuzdur. Öte yandan, davalı ...'nin davacının kız kardeşi ve ilk elin kızı olduğu, taraflar arasındaki inançlı işlemi bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu, kaldı ki çekişmeli taşınmazın davalıya davacının talimatıyla devredildiğinin de kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmadığı dikkate alındığında davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de inançlı işlemin ispatlanıp ispatlanmadığı hususunda İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirildiği tespit edildiğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,29.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.