Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6586 E. 2024/3807 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi gerçekleştirildiği iddia edilen hisse devrine dayanarak açılan tapu iptali ve tescil davasında, hak düşürücü süre ile zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tutanağının kesinleşme tarihinden itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve bu sürenin kamu düzeninden olması gözetilerek, davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine ve ayrıca bedel iadesi talebinin de aynı sebeple reddedilmesinin isabetli olduğuna karar verilerek, yerel mahkeme kararları onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1335 E., 2023/1348 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eşme Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/490 E., 2022/126 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın tapu iptali ve tescil talebi yönünden hak düşürücü süreden reddine, tazminat talebi yönünden TBK 125 inci maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Uşak ili, Eşme ilçesi, ... Köyü 159 ada 94 parsel sayılı taşınmazın, taraflar ve dava dışı kardeşleri adına kayıtlı olduğunu, davalının, ortak mirasbırakan babaları ...'dan intikal eden taşınmazdaki hissesini kadastro tespiti yapılmadan önce 11.03.1987 tarihinde düzenlenen satış senedi ile davacıya satarak devrettiğini, kadastro tespiti yapıldıktan sonra 159 ada 94 parsel olarak tespit edilen taşınmazdaki satışa konu hissenin devredilmesinin davalıdan talep edildiğini, buna rağmen davalının devir işlemini yapmaktan kaçındığını ileri sürerek, davalının dava konusu taşınmazdaki hissesinin iptali ile adına tesciline, bu talep kabul edilmediği takdirde 1987 yılında davalıya ödenen 7.000,00 TL satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince tespit edilecek karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacının taleplerinin hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, taleplerin zamanaşımana uğradığını, davacının iddialarını kabul etmediklerini, davacının kendisine herhangi bir para ödemediğini, delil olarak sunulan 11.03.1987 tarihli hisse senedidir başlıklı sözleşmenin taraflarına tebliğ edilmediğini ve dosya içerisinde de olmadığını, bahsi geçen sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Eşme Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.03.2022 tarihli ve 2021/490 Esas, 2022/126 Karar sayılı kararıyla; kadastro öncesi sebebe dayalı davada, dava tarihi itibariyle, 3402 Sayılı Yasa'nın 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin, B.K.nun 125 inci maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle sözleşmenin güncellenmiş bedelinin tahsili talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddialarını tekrarlayarak, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, TMK 677 nci maddesinde mirasçılar arasında yapılacak miras hissesi devrine ilişkin sözleşmelerin yazılı şekle bağlı olduğunun belirtildiğini, somut olayda davacının yazılı belge ile davalının miras hissesini devraldığının ispatlandığını, hisse devri sözleşmesi yapıldığı sırada dava konusu taşınmazda kadastro tespiti yapılmadığı için ada parsel numarası gösterilmediğini, dava konusu edilen ve kadastro tespiti sonrasında 159 ada 94 parsel olarak tescil edilen taşınmazdaki davalı hissesinin davacı tarafından satın alındığının ispatlandığını, buna rağmen davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 18.10.2023 tarihli ve 2022/1335 Esas, 2023/1348 Karar sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamına göre; kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil, bu talep kabul edilmezse ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesi gereğince tahsili talebiyle açılan davanın yargılaması sonunda; davacının 11.03.1987 tarihinde dava konusu taşınmazdaki davalı hissesini satın aldığını iddia ettiği dava konusu taşınmaz hakkında, 30.10.1990 tarihinde kadastro tespit tutanağı düzenlendiği ve kadastro tespitinin 03.11.1994 tarihinde kesinleştiği, kadastro öncesi satın alma sebebine dayalı tapu iptali ve tescil talepli davada, mahkemece, dava tarihi itibariyle 3402 Sayılı Yasanın 12/3 üncü maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiği ve tapu iptali ve tescil talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddedildiği tarihte işlemeye başlayacak satış bedelinin iadesi talebinin ise 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Uşak ili, Eşme ilçesi, ... Köyü 159 ada 94 parsel sayılı 23.244,39 metrekare yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazın 30.10.1990 tarihinde davalı ... ve iştirakçileri adına tespit edildiği, söz konusu tespitin 03.11.1994 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 17.11.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası şöyledir; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz”

Bunun yanı sıra on yıllık hak düşürücü süre içinde açılacak davada ileri sürülecek hakkın türü bakımından 3402 sayılı Kanun’un 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Anılan hükümde yer verilen "tutanakta belirtilen hak", ayni hak olabileceği gibi kişisel bir hak da olabilir. Yeter ki tespitten önceki evrede oluşan bir hak olsun (Sapanoğlu, Süleyman: 3402 sayılı Kadastro Kanunu, Ankara 2009, s.86). Belirtilen on yıllık süre kamu düzeni ile ilgili olduğu için hak düşürücü süredir. Çünkü getirilen bu süre ile tapu sicilinde kararlılık sağlanması, sicillerin bozulmaması, belli bir süre geçtikten sonra yargı organlarınca bu sicillerin tartışma konusu yapılmaması amaçlanmıştır (Özmen, İhsan; Çorbalı, Halim: 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, s.247, 248). Nitekim aynı husus Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2003/1 E., 2004/1 K. sayılı kararında hak düşürücü sürenin, doğrudan doğruya hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması gereken, davada “itiraz” olarak başvurulması zorunlu olan ve zamanaşımı gibi “kesme” ve “durma” hükümlerine bağlı olmayan, uyulmama halinde “hakkın” kaybına yol açan yani hakkın özünü ortadan kaldıran süre olduğu da vurgulanmıştır.

Görüleceği üzere hak düşürücü süreler, ilişkin oldukları hakları ortadan kaldıran sürelerdir. Kanunda belirtilen süre, söz konusu hak kullanılmaksızın geçirildiği takdirde hakkın özü son buluyorsa hak düşürücü süreden söz edilmektedir. Hak düşürücü süreye bağlı tutulmuş haklar, ancak ve sadece hak düşürücü süre içerisinde dava açılmış olması durumunda korunur. Burada sürenin dolması ile birlikte sadece hakkın dava edilebilirliği değil hakkın kendisi de yok olmaktadır. Hak düşürücü süreler genel anlamda hukuki bir durumun daha hızlı çözüme kavuşturulmak istendiği hallerde öngörülmüş olup hak düşürücü süreye bağlı bir davada, hasım olan kimsenin sürenin geçmesine karşın davaya bakılmasına açık ya da zımni muvafakati dahi mahkemeyi bağlamaz. (HGK'nın 08.12.2022 tarih ve 2020/(16)1-691 E., 2022/1680 K. sayılı ilamı).

4.Somut olaya gelince, dava konusu taşınmaza ait kadastro tutanağı 03.11.1994 tarihinde kesinleşmiş, buna karşın dava 17.11.2021 tarihinde on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra, diğer bir anlatımla davacının malvarlıkları üzerindeki hakları ortadan kalktıktan sonra açılmıştır. Bu nedenle davacının tazminat istemi bakımından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenle davanın reddine karar verilmiş olması bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğru olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.05.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.