"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacılar vekilleri tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 04.10.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ...ile temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, babaları ...'den kalan 132 ada 2 no.lu parselin intikali ve ölen kardeşleri ...'in eşi ... ve çocuklarının kullanabilmeleri için ...'nın kardeşi ... ...'e vekalet verdiklerini, ancak iradeleri dışında vekaletnameye satış yetkisinin de eklendiğini, vekil ...'in de bu yetkisini kötüye kullanarak taşınmazdaki paylarını ... ve çocuklarına devrettiğini; sonrasında taşınmazın ifraz edilerek 4 ve 5 no.lu parsellere ayrıldığını, ...'nın 4 no.lu parselde ...İnş. Ltd.Şti.'ye de pay sattığını ve inşaata başlanıldığını ileri sürerek 4 ve 5 no.lu parsellerin tapularının payları oranında iptaliyle adlarına tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, İnşaat Şirketinin de iyiniyetli olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 15.03.2012 tarihli ve 2011/69 E., 2012/152 K. sayılı kararıyla; davacıların resmi merciler önünde imzalarıyla birlikte tüm hak ve hisselerinin tamamında tasarruf etme yetkisini davalılara verdikleri, ancak gerçek niyetlerinin tasarruf değil de sadece kullanım olduğunu iddia etseler de; bunu ispatlayacak kesin bir delil sunamadıkları gibi dosyada üçüncü şahıs konumunda bulunan ...İnşaat... Şirketinin iyi niyetli olarak ve tapu siciline güvenerek mülkiyeti iktisap ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. İlk Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 30.10.2012 tarihli ve 2012/8261 E., 2012/11915 K. sayılı kararı ile; "...Mahkemece, vekil tarafından ...’ya; ...’dan da diğer davalılara satış tarihinde gösterilen satış bedeliyle gerçek değerler arasında fark bulunup bulunmadığı belirlenmemiş, tanıkların beyanları değerlendirilmemiş, Noterlik Kanunu’nun okur yazar olmayanlarla ilgili vekalet düzenlemesine ilişkin davacı tarafın iddiası irdelenmemiştir. Hal böyle olunca, yukarda gösterilen ilkeler doğrultusunda araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılması, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek davanın reddedilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 25.11.2014 tarihli ve 2013/78 E., 2014/555 K. sayılı kararıyla; İnşaat Şirketinin iyiniyetli olduğu gerekçesiyle hakkındaki davanın reddine; diğer davalılara yönelik davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 13.02.2018 tarihli ve 2015/4997 E., 2018/903 K. sayılı kararı ile; "...davalı tarafça bildirilen tanıkların dinlenmeleri yönünde HMK'nın 243. maddesi uyarınca işlem yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı tanıkları dinlenilmeksizin savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. Mahkemece İkinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 13.02.2020 tarihli ve 2019/260 E., 2020/81 K. sayılı kararıyla; tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinden; davacılar tarafından dava konusu taşınmaza ilişkin olarak verilen vekaletnamenin satış niyetiyle verilmediği iddialarının doğru olmadığı, davalı ...İnşaat... Şirketi bakımından ise; ... bu davalı ile diğer davacı ve davalılar arasında yakınlık olmayıp, davalı şirketin müteahhit olarak 3.kişi konumunda olduğu ve kötüniyetli olarak mülkiyet kazandığı hususunun dosya kapsamında toplanan hiç bir delil ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuş, daha sonra davacılardan ... Mahkemeye sunduğu 27.08.2020 tarihli dilekçesi ile davadan ve temyizden feragat ettiğini bildirmiş, Dairece feragat hususunda ek karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi üzerine Mahkemece davacı ... hakkındaki dava, eldeki temyize konu dava dosyasından tefrik edilmiş ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2023/8 E., 2023/5 K. sayılı dosyası üzerinden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dolayısıyla eldeki dosyada yalnızca diğer davacılar ... ile ... vekilinin temyiz dilekçesi inceleme konusu yapılmıştır.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde, dava dilekçesinde ve aşamada ileri sürdüğü iddialarını yineleyip, davalının vazgeçtiği tanığı hususunda muvafakatlerinin bulunup bulunmadığının sorulmadığını, bu yönüyle verilen kararın hatalı olduğunu, Mahkemece kararın dinlenen tanık beyanlarına dayalı olarak verildiğini, ancak tanıkların taraflar ile yakınlık ve çıkar menfaati içerisinde olan kişiler olduğunu, davacı ...'in okuma yazma bilmediğini, vekaletnamenin Noterlik Kanunu'nun 87.maddenin usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, tanık beyanlarından yola çıkılarak müvekkilinin okuma yazma bildiğini iddia etmenin hatalı olduğunu, bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1).
Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi şöyledir; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi şöyledir; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozma kararına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararına uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar Saadet ve Serpil vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 71,20 TL
bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.