Logo

1. Hukuk Dairesi2023/96 E. 2023/1822 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığına dair tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının yapılan işlemlerden haberdar olduğu, vekaletnameye konu taşınmazın devri konusunda iradesinin bulunduğu ve satış bedelinin ödenmemesi hususunun vekilin sorumluluğunda olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

KARAR : Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 28/03/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanlarından kalan dava konusu 409 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki binanın yıkılarak yeni bir bina yapılmasını sağlamak üzere, dava dışı kardeşleri ile birlikte, mirasçılardan ...'in oğlu olan davalı ...'ya müteahhit ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması için vekaletname verdiklerini, davalının vekaletnameye dayanarak müteahhit ile sözleşme yapmak yerine taşınmazın tamamını yine mirasçı olan ...'ya sattığını ve ... tarafından müteahhit ile sözleşme yapıldığını, ...'in de söz konusu vekaletnamede vekil eden olarak bulunduğunu, inşaatın bitmesi ile birlikte taşınmazda bulunan bağımsız bölümlerden payına tekabül eden kısmın kendisine verilmediğini, paydaş ve hak sahibi olmamasına karşın dava konusu taşınmazın davalı ...'ya satış gösterilmek suretiyle devredildiğini, durumun öğrenilmesi üzerine davalı ve diğer mirasçıların taşınmazın devredileceği veya bedelinin verileceği şeklinde vaadlerle bugüne kadar kendisini oyaladığını, davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğunu, taşınmaz üzerindeki ... adına kayıtlı olan diğer bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere satıldığını, satış bedelinin de kendi dışındaki diğer mirasçılar arasında paylaştırıldığını, davalının vekalet görevini kötüye kullandığını, kendisine(davacıya) devredilmesi gereken bağımsız bölümü muvazaalı olarak adına tescil ettirdiğini ileri sürerek, dava konusu 6 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, iddiaların gerçek dışı olduğunu, dava konusu taşınmazın davacı ve diğer mirasçılara miras kalmasının ardından kardeşler tarafından taşınmazın ortak bir planla değerlendirilmek istendiğini, nihayetinde arsa üzerinde bina yapımına karar verildiğini, ancak söz konusu karara iştirak etmeyen davacı ve diğer kardeş ...'un arsa paylarını satmak istediklerini, dava dışı kardeş ...'nın davacı ve ...'in paylarını almaya talip olduğunu ancak parası olmadığı için yapılacak binadaki paylarını satarak bedellerini ödeyebileceğini teklif ettiğini, bu teklifin davacı ve ... tarafından kabul edildiğini, anlaşmaya varılması üzerine kendisine vekaletname verildiğini, vekaletname kapsamında davacının payını dava dışı ...'e sattığını, bina bittiğinde ortak olarak mirasçılara ait olan dükkanın ... ... adlı bir iş adamına satıldığını, ...'in ise bedel olarak kabul edilen çeklerin bir kısmını devraldığı payın bedeli olarak davacıya verdiğini, ancak tüm mirasçıların bedel olarak ...'dan aldıkları çeklerin karşılıksız çıktığını, bedellerin tahsil edilemediğini, davacıya verilen çekin güvence bedelinin dahi davacı tarafından bankadan tahsil edildiğinin bizzat davacı tarafından kendisine söylendiğini, buna rağmen davacı ile dava dışı ... arasındaki ihtilafın kendisine yüklenmek istendiğini, uğranılan zararın kendisinden tahsil edilmek istendiğini, dava konusu taşınmazın ise babasına intikal eden paya denk gelen kısım olduğunu, babasına düşen payın adına tescil edildiğini, taşınmazın davacının payı ve vekaletin kötüye kullanılması ile hiçbir ilintisinin bulunmadığını, taleplerinin zamanaşımına uğradığını, söz konusu vekaletnamenin iddia edilen sözleşmeyi yapmaya yeterli olmadığını, iddiaların soyut ve dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı vekilin ... ile birlikte davacı aleyhine hareket ettiği, gerek davacının payını ...'e sattığında gerekse dükkanın satışında özen yükümlüğüne uygun hareket ederek davacıya satıştan gelen payını verdiğini ispat edemediği, birlikte hareket ettiği amcası ...'dan 6 numaralı bağımsız bölümü devraldığı, bu durumda davalının vekillik görevini kötüye kullanarak elde ettiği sabit dava konusu taşınmaz bakımından davacının inşaattaki miras payı oranında hak ettiği payı davacıya iade etmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile 6 numaralı bağımsız bölümde davalıya ait tapu kaydının iptali ile 172275/275000 payın davacı adına tesciline, bakiye kısmın davalıya bırakılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki ve yargılama sırasındaki beyanlarını yineleyip, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, hükme dayanak bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının yapılan işlemlerden haberdar olduğu ve yapılan işlemleri onayladığı, davacının payının taşınmazda büyük hissedar olan dava dışı ...'ya devri konusunda iradesinin bulunduğu, bedelin ... tarafından çek verilmek suretiyle ödenmek istendiği ancak çekin karşılıksız çıkması nedeniyle bedelin ödenmediği, vekâletnamenin vekil tarafından yüklenici ile arsa sahiplerine vekâleten kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak üzere verilmediği, taşınmazda toplam 81/200 hissesi bulunan ... tarafından yaptırılacak inşaat sonrası payların bedellerinin ödenmesinin amaçlandığı, mirasçıların paylarını devralan, davacının kardeşi olan ...'nın verdiği çeklerin davacı tarafından kabul edilmiş olması nedeniyle bedelin alıcı ... tarafından vekile değil, vekil eden davacıya doğrudan ödeneceği konusunda da davacının iradesinin bulunduğu ve vekilin satış bedelini vekil edene verme yükümlülüğünü yerine getirmediğinden de söz etme olanağı bulunmadığı, satışın iradi olduğu, vekâlet yetkisinin kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği, vekilin yaptığı işlemlerin vekil edenlerin iradesi ve talimatlarına uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hukuki dayanağı bulunmadığını, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, vekaletnamenin kat karşılığı inşaat sözleşmesine yönelik olarak taşınmazın anlaşılacak bir müteahite devri amacıyla verildiğini, dava dışı ...'nın da aynı vekaletnamede vekil eden sıfatında bulunduğunu ve sadece bu hususun dahi, davacının miras payını diğer paydaş ...'ya satma iradesi ve isteğinin olmadığının kanıtı olduğunu, satıştan üç yıl sonra satış bedeline karşılık çek verildiği iddasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve kabul edilmesinin mümkün olmadığını, satış bedelinin en geç satış tarihinde ödenmesi gerektiğini, verilen çeklerde taşınmaz hissesinin satış yoluyla devredildiği ...'in cirosunun bulunmadığını, karşılıksız kalan çeklerin ...'dan tahsilinin de mümkün olamayacağını, karşılıksız kaldığını ve tahsil kabiliyeti olmadığını bildikleri çekleri, davacıya bizzat davalının verdiğini, çeklerin karşılığının olmadığının ve tahsil kabiliyetinin bulunmadığının bizzat davalı tarafından da bilindiğini, çeklerin taşınmaz satışına yönelik ödeme amacı taşımadığını, keza alıcı ile davalının da ödeme amacında olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,

Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.