Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1397 E. 2025/1985 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacının vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ispatlayıp ispatlayamadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, vekalet vermiş olduğu kardeşinin vekalet görevini kötüye kullandığı iddiasını ispatlayamaması ve davalı tarafın satış işleminin geçerli olduğunu kanıtlayan deliller sunması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1929 E., 2023/2326 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/35 E., 2022/148 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, kayden maliki olduğu 272 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki B blok 1 numaralı bağımsız bölümün satışı için davalı ...’ı vekil tayin ettiğini, ...’ın anılan vekaletname ile dava konusu taşınmazı ortağı ve müdürü olduğu davalı Şirkete temlik ettiğini, Şirket’in de taşınmazı davalı ...’a devrettiğini, devirlerden yeni haberi olduğunu, kendisine bedel ödenmediğini, davalı Şirketin ... Süt Ürünleri ve ... Süt Ürünlerinin grup şirketi olduğunu, davalı ...’ın da bu grup şirketlerinden birinin ortağı olduğunu, diğer grup şirketleri adına kayıtlı taşınmazı satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalı Şirketin taşınmazı aldıktan sonra kredi kullanıp taşınmaza ipotek tesis ettirdiğini, davalı ...’ın da taşınmazı ipotekli olarak satın aldığını, kredinin davalı Şirket tarafından ödenmeye devam edildiğini, ipoteğin çok sonra kaldırıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa taşınmazın güncel piyasa değerinin ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ...; zamanaşımının geçtiğini, davacı ve davalı vekilin kardeş olduklarını, davacının vekalet görevinin kötüye kullandığını iddia ettiği kardeşi hakkında şikayette bulunmadığı gibi vekillikten de azletmediğini, kardeşler arasında işbirliği olduğunu, ekspertiz raporu ile taşınmazın ipoteksiz değerinin 1.250.000,00 TL olarak tespit edildiğini, davalı Şirket ile yapılan anlaşma uyarınca 550.000,00 TL nakit ödeme yapıldığını, davalı Şirketin kredi borçlarını da belirli periyotlarla makbuz karşılığında ödeyerek tüm borcu kapattığını, aynı resmi senet ile davalı Şirketten iki bağımsız bölüm alındığını, taşınmazların üç senedir adına kayıtlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı Şirket vekili; davacı ve davalı vekilin kardeş olduklarını, Türkiye’de ve kendi ülkelerinde tüm işlerinin ortak olduğunu, bu nedenle davacının davalı kardeşini geniş yetkiler içerir şekilde vekil tayin ettiğini, davacının da Şirketin gizli ortağı olduğunu, haksız olarak eldeki davanın açıldığını, vekilin azil dahi edilmediğini, Şirket dava konusu taşınmazı aldıktan sonra taşınmaz teminat gösterilmek suretiyle kredi kullanıldığını, kredi ile kardeşlerin menfaat elde ettiklerini, kredi borcu ödendikten sonra taşınmazı tekrar istediklerini, aynı resmi senetle devredilen taşınmazlardan üzerinde ipotek bulunanın istenilmediğini, ikiz villa şeklindeki taşınmazların ipotek borçlarının büyük bir kısmının Şirket tarafından ödendiğini, sonrasında görülen lüzum üzerine taşınmazların satılmasına karar verildiğini, 550.000,00 TL nakit, kalanın taksitle ödenmesi konusunda davalı ... ile anlaşıldığını, bedelin tahsil edildiğini, işlemlerin deftere kaydedilmemesinin vergi mevzuatı kapsamında sonuçları olduğunu, kimsenin kendi muvazaasına dayanmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., devir tarihinde yetkilisi olduğu Şirketin ihtiyaçları nedeniyle dava konusu taşınmazı davalı Şirkete temlik ettiğini, taşınmaz ipotek gösterilerek kredi çekildiğini, kredi ödendikten sonra taşınmazın davacı ağabeyine devredileceğini, 12.01.2017 tarihinde hisselerinin bir kısmını sattığını ve müdürlükten istifa ettiğini, kendisi yerine dava dışı ortak Volkan Haydar’ın müdür seçildiğini, anılan Şirket yetkilisi tarafından da taşınmazın davalı ...’a devredildiğini, ...’ın taşınmazın Şirkete kredi temini için devredildiğini bildiğini, çünkü grup şirketlerinden ... Süt Ürünlerinin yetkilisi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalı şirketin ortağı olarak bilindiği, davacı ve davalı ...'ın kardeş oldukları, dava konusu taşınmazın satışı konusunda davalı ...'ı vekil tayin eden davacının, davalı ...'ı taşınmazın devrinden bu yana geçen sürede son derece geniş yetkiler verdiği vekaletnameden azletmediği, davacı tarafın iddiasının aksine davacının, kardeşi olan davalı ...'ın taşınmazı yetkilisi olduğu davalı Şirkete devrettiğinden haberdar olmamasının inandırıcılıktan uzak olduğu, davacı ile davalı kardeşi ...’ın danışıklılık içerisinde oldukları, bu kapsamda davacının kendi yaptığı muvazaadan lehine sonuç çıkarmasının mümkün olmadığı, taşınmazın davalı Şirkete devrinden sonra taşınmaz teminat gösterilerek şirket adına kredi çekildiği, taşınmaz üzerine tesis edilen ipotek teminatı ile taksitli ticari kredi, borçlu cari hesap kredisi, şirket kartı kredisi, kredili ticari mevduat hesabı kredisi ödemelerinin Şirket hesabından ödendiği ve ödemelerin büyük bir kısmının davalı ...’ın şirket yetkilisi görevinin sona erdiği tarihten sonra gerçekleştirildiği, taşınmazın kredi ödemelerini yapan davalı Şirketin taşınmazı diğer davalı ...'a sattığı, dava konusu taşınmazın davalı ...'a devir tarihi itibariyle değerinin 1.151.628,39 TL olarak tespit edildiği, davalı ... ve Şirket arasında imzalanan 15.10.2018 tarihli taşınmaz satış ön protokolü gereğince davalı ...'ın dava konusu mesken niteliğindeki taşınmaz ile çatı piyesli mesken niteliğindeki taşınmaz için 550.000,00 TL nakit ödeme yaptığı, satış ön protokolüne ilişkin olarak davalı ...'dan toplam 617.000,00 TL alındığına dair ödeme ve ibra makbuzu düzenlendiği, yine davalı ... tarafından davalı Şirketin hesabına toplam 550.090,00 TL gönderildiği ve böylelikle taşınmazın satış bedelinin davalı şirket tarafından diğer davalı ...'dan tahsil edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı ...'ın o dönem ortak olduğu şirket tarafından yapılan satış sebebiyle bedelin ödendiği hususuna dair davalı vekil ve şirketin belge sunmadığı, davalı şirket tarafından davalı ...'a yapılan satış öncesi tarafların akdettiği ön sözleşmede taşınmazın üzerinde bulunan ipotek ile satın alındığı ve ipotek borcunun davalı ...'ın yapacağı ödemeler ile yapılacağının belirlendiği, bu anlaşma çerçevesinde davalı ... tarafından ödendiği iddia olunan bedeller bakımından kendisinin satıcı davalı şirket tarafından ibra edildiği, banka aracılığıyla gönderilen bedelin toplam 550.000,00 TL olduğu ve bu makbuzların yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, davacı yanca sunulan Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1340 Esas sayılı dosyasındaki raporda söz konusu ödemelerin şirket kasasından yatan ve ortaklar cari hesabından yatan olarak kaydedildiğinin tespit edildiği, davalılar arasında öncesinde kurulan birden fazla şirketlerde ortak ya da müdür sıfatıyla çalışıldığı, banka kanalıyla ödeme ve ön sözleşmeye bağlı yapılan ödemeler ve ibraların geçerli olduğu, bu belgelerle ve dinlenen tanık beyanlarına göre satışın gerçek bir satış işlemi olduğu, keza davacı ile davalı vekilin kardeş olduğu ve yapılan satış işleminden haberdar olmadığı iddiasının dinlenebilir nitelikte olmadığı, söz konusu şirketin dağılım aşamasında olması sebebiyle eldeki davanın davacı ve davalı vekilinin muvazaalı işlemleri ile vücut bulduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesini tekrarla müvekkiline taşınmaz için ödeme yapılmadığını, tapuda gösterilen bedelin rayiç bedelden çok düşük olduğunu, müvekkilinin kardeşine güvendiği için geniş yetkili bir şekilde onu vekil tayin ettiğini, kardeşinin de vekalet görevini kötüye kullandığını, devir iradesi olmadığını, davalı Şirketin durumu bilen konumunda olduğunu ve iyiniyetli olmadığını, devir tarihinde vekilin davalı Şirketin tek yetkilisi olduğunu, 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde sunulan bilirkişi raporunda taşınmazın muvazaalı olarak devredildiği kanaatine varıldığını, davalı ...’ın da durumları bildiğini ve iyiniyetli olmadığını, müvekkilinin iradesi dışında işlemler yapıldığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriğinden, davacının Silivri 2. Noterliğinin 13.02.2015 tarihli ve 1686 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile taşınmaz alım satım yetkisi de içerir şekilde geniş yetkilerle davalı kardeşi ...’ı vekil tayin ettiği, ...’ın anılan vekaletname ile davacının kayden maliki olduğu dava konusu 272 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 12 B’deki 1 numaralı bağımsız bölümü 07.05.2015 tarihinde davalı Şirket’e temlik ettiği, Şirket’in de taşınmazı 16.10.2018 tarihinde davalı ...’a devrettiği, taşınmaza 08.05.2015 tarihinde 1.500.000,00 TL değerinde ipotek tesis edildiği, anılan ipoteğin 28.01.2019 tarihinde terkin edildiği görülmüştür.

Hemen belirtmek gerekir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190/1 hükmü ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, özellikle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının davacı tarafça ispatlanamadığı gözetilerek davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.