Logo

1. Hukuk Dairesi2024/139 E. 2025/294 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından davalıya devredilen taşınmazın, davalının taahhüt ettiği edimleri yerine getirmemesi sebebiyle hile yoluyla devredildiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açılması.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemelerin davayı inançlı işlem hukuki sebebine dayanarak değerlendirmesi hatalı olup, davanın hile hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil talebi olduğu, bu nedenle hilenin varlığı, hak düşürücü süre ve TBK 39. maddesi gözetilerek hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/435 E., 2023/1461 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/198 E., 2022/199 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacının maliki olduğu dava konusu 401 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı bağımsız bölümü aralarındaki sözlü anlaşma gereğince bedelsiz şekilde davalı kardeşine temlik ettiğini, bu taşınmaza karşılık davalının paydaşı olduğu 1210, 1186, 971, 995, 282, 326, 481, 674, 690, 1461, 1462, 1463, 61, 1787, 828 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davacıya devretmeyi ve ayrıca 40.000,00 TL ödeme yapmayı taahhüt ettiğini, davalının devredeceği payların tapu kaydında şerh olması nedeniyle devrinin yapılamadığını, bu nedenle davalı tarafından davacıya Tekirdağ'da bulunan tüm taşınmazlarının devri için vekaletname verildiğini ancak davalının devir tarihinde Tapu Müdürlüğüne gittiğini ve devir işlemini iptal ederek taşınmazlardaki paylarını devretmekten vazgeçtiğini ve edimini yerine getirmediğini ileri sürerek dava konusu 401 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ve davacı adına tescilini, olmadığı takdirde taşınmaz değerinin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; zamanaşımı itirazında bulunarak ve inançlı işlem iddiasının yazılı kesin delille ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; inançlı işlem iddiasının kanıtlanamadığı, yemin delilinin de kullanılmayacağının belirtildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hükmün usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf isteğinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı tarafından devri kabul ve taahhüt edilen taşınmazlardaki paylarının üzerinde bulunan kamulaştırma ve diğer şerhler nedeniyle sözlü anlaşma tarihinde temlikinin gerçekleştirilemediğini, davalının davacı ile olan anlaşma gereği 05.05.2009 tarihli vekaletnameyi düzenlediğini, anlaşmaya konu taşınmazlardaki şerhlerin kaldırılmasının akabinde davalı tarafından Tapu Müdürlüğünden randevu alındığını ancak devir tarihinde Tapu Müdürlüğüne giderek işlemi iptal ettirdiğini, davayı sadece inançlı işlem nedenine dayandırmadıklarını, olayda inançlı işlem ile hilenin iç içe geçtiğini, hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, tanık beyanlarının da bu yönde olduğunu, davalının dürüstlük kuralına aykırı davrandığını, düzenlenen vekaletname, Belediye ve Tapu Müdürlüğüne yapılan başvuruların da dikkate alınmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 10.09.2008 tarihinde dava konusu 401 ada 13 parseldeki 11 nolu bağımsız bölümü davalıya satış suretiyle temlik ettiği, ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın “tapu iptal-tescil ve olmazsa bedel iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı” şeklinde tespit edilerek HMK'nın 140/3. maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında hukuki sebebin belirlenmediği, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesi kararında ise davanın inançlı işlem nedenine dayandığının belirtildiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesi hükmü uyarınca vakıaları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir.

İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; davanın hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkin olduğu açıktır.

Bilindiği üzere ″hile″ (aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Aynı Kanun′un 36/2. maddesi uyarınca da, üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde sözleşmeyle bağlı değildir.

Belirtilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Hal böyle olunca; tarafların tüm delilleri toplanarak TBK'nın 39. maddesi gereğince davanın öncelikle hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması halinde yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.