Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1729 E. 2024/3046 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın zilyetlik iddiasına dayanarak adına tescilinin talep edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği ve önceki bozma kararına uygun olarak verilen direnme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/78 E., 2021/175 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Muğla ili, Merkez ilçesi, ... köyü, ... mevkiinde bulunan 5, 4 parseller ve yol ile çevrili taşınmazın, kadastro çalışmaları sırasında 251 ada 8 parsel numarası ile tespit gördüğünü ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16 ncı maddesinin B bendine istinaden sınırlandırıldığını, dava konusu taşınmazın, 185,33 m² yüzölçümünde olduğunu ve aslında bu yerin 251 ada 4 parsel numarası ile adına kayıtlı 654,45 m² yüzölçümündeki gayrimenkulün bir parçası olduğunu, 251 ada 4 parsel numaralı taşınmaz ile bir bütün olan dava konusu taşınmazın bu taşınmaz ile birlikte adına tescil edilmesi gerekirken tescil harici bırakıldığını, dava konusu yeri adına tescil edilen 4 numaralı parsel ile birlikte halen kesintisiz olarak kullandığını ileri sürerek davanın kabulü ile Muğla ili, Merkez ilçesi, ... köyü, ... mevkiindeki 251 ada 4-5 nolu parseller ve yol ile çevrili toplam 185,33 m² yüz ölçümündeki taşınmazın adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalılardan ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle; tescil davasında Muğla Valiliğinin hasım gösterilmesinin usulsüz olduğunu, Valilik yönünden davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın 2008'de yapılan kadastro çalışmaları sonunda hiç kimsenin hak iddiası olmadığından ve tarım arazisi niteliğinde bulunmadığından tespit harici bırakıldığını, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler olduğunu, zaten bu taşınmazın niteliği itibariyle zilyetlikle edinmeye elverişli yerlerden de olmadığını, taşınmazın üzerinde, köy halkının faydalandığı su pınarının mevcut olduğunu, ekili ya da dikili hiçbir şey olmadığını, kendiliğinden çıkan çınar ağacının mevcut olduğunu, taşınmazın bu haliyle özel mülkiyete konu olamayacağını, kadastro tespit tarihi itibariyle taşınmaz üzerinde emek masraf sarfı ile imar-ihya çalışması yapılmadığı gibi nizasız-fasılasız malik sıfatıyla 20 yıllık zilyetliğin de söz konusu olmadığını, kazandırıcı zaman aşımıyla iktisap şartlarının gerçekleşmediğini, taşınmazın sınırının da yol olup genişletme ve tecavüzlere elverişli olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı ... Tüzel Kişiliği temsilcisine dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamıştır.

3.Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın müvekkili Belediyenin görev, yetki ve sorumluluğunda olan alanlardan meydan niteliğinde olduğunu, dava konusu taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.01.2014 tarihli ve 2012/260 Esas, 2014/26 Karar sayılı kararıyla; davacının mirasbırakanının ölüm tarihine göre 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 701 inci maddesi gereğince terekenin elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkının ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunduğu, 4721 sayılı Kanun'un 640 ve 702 nci maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığı, yani tasarrufi işlemlerin tüm mirasçıların katılımıyla yapılabileceği, kural olarak, dava açmanın da tasarrufi bir işlem olduğu, mirasbırakandan intikal ettiği iddiasıyla 3. kişilere karşı açılan davalarda, uyuşmazlık konusu taşınmazın taksim, bağış vb. şekilde mirasçılardan birine veya bir kaçına bırakıldığının da kanıtlanamadığı, mirasçılardan biri veya bir kısmı adına tescil istenemeyeceği ve dava dışı mirasçılar olması halinde tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci yoluyla da davanın yürütülmesinin mümkün olmadığı ve ayrıca yapılan yargılama, toplanan kanıtlar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, mahallinde yapılan keşif, bilirkişi raporu, tanık anlatımları hep birlikte incelenip değerlendirildiğinde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin, 22.12.2014 tarihli ve 2014/10444 Esas, 2014/15720 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, mirasbırakandan intikal ettiği iddiasıyla 3. kişilere karşı açılan davalarda, uyuşmazlık konusu taşınmazın taksim, bağış vb. şekilde mirasçılardan birine veya bir kısmına bırakıldığının kanıtlanamadığı durumlarda mirasçılardan biri veya bir kısmının adına tescil istenemeyeceği ve ayrıca davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm için yeterli bulunmadığı gibi, varılan sonucun da dosya kapsamına uygun düşmediği, davacının, miras hakkına değil kendi zilyetliğine dayanarak tapu iptali ve tescil istemiyle dava açtığı, bu nedenle davayı tek başına açmasını engelleyici bir durum bulunmadığı, ayrıca dava dilekçesinde ... taraf gösterilmiş ise de aynı zamanda davada Hazine de taraf gösterildiğinden bu durumun temsilcide yanılma niteliğinde olduğu kabul edilerek Valilik hakkında ayrıca hüküm kurulması gerekmediği, diğer taraftan taşınmazların niteliği konusunda dosyada bulunan zirai bilirkişi raporunun yetersiz olup taşınmaz üzerinde zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü araştırılmadan ve davacının zilyetliğini terk edip etmediği tartışılmadan karar verildiği, hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için taşınmaz başında yeniden yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri, 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisinin katılımı ile keşif yapılarak keşifte dinlenecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından davacının dava ettiği bölümün geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, zilyetliğin terk edilip edilmediği hususlarının etraflıca sorulup saptanması gerektiği, ziraat bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmaz ile komşu parsellerin toprak yapısı da karşılaştırılarak dava edilen bölümlerin toprak yapısı ve niteliğini, zilyetlikle mülk edinmeye elverişli yerlerden olup olmadığını ve taşınmaz üzerindeki zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğünü belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması ve sonrasında tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de davanın reddine karar verildiği halde davalı Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin de isabetsiz olduğu, davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.06.2016 tarihli ve 2015/178 Esas, 2016/547 Karar sayılı kararıyla; dava konusu edilen yerin davacıya ait 4 numaralı parsel ile aynı nitelikte olan bir yer olduğu, o parselden hiçbir farkının bulunmadığı, öncesinde davacının kayınpederinin babası olan ... tarafından imar-ihya edilerek arpa, buğday, çavdar ekilmek suretiyle 40-50 yıl kadar tarım arazisi olarak kullanıldığı, onun ölümünden sonra tüm mirasçıların bir araya gelerek kendi aralarında yaptıkları paylaşım sonucu davacının kayınpederi olan ...' a kaldığı, babasının ölümünden bu yana da ... ve sonrasında davacı tarafından kullanıldığı, zilyetliği bırakılmayan bir yer olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı, davalı Hazine vekili, dahili davalı ... vekili ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay ( Kapatılan)16. Hukuk Dairesinin 04.03.2020 tarihli ve 2016/15703 Esas 2020/929 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı yararına zilyetlikle kazanım şartlarının oluştuğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonucun dosya kapsamına uygun bulunmadığı, çekişmeli taşınmaza ilişkin olarak dosya içerisinde bulunan ve davacı tarafça itiraz edilmeyen jeoloji bilirkişisi ve ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 02.04.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde kendiliğinden yetişen 40 yaşlarında 1 adet çam ağacının bulunduğu ve insan eliyle açılmış suyolu olduğunun rapor edildiği, Yargıtay bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sürecinde dosyaya sunulan 23.12.2015 tarihli ziraat bilirkişi kurulu raporunda da, uydu görüntüleri ile bozma öncesi yapılan keşifteki incelemeler dikkate alındığında taşınmazın 2013 tarihine kadar tarımsal faaliyet yapılmayan, üzerinde çalılık ve çınar ağacı bulunan, suyolu açık hali arazi niteliğinde olduğu hususunun açıkça belirtildiği, buna göre, bozma ilamı öncesi ve bozma ilamı sonrası alınan bilirkişi raporları ve raporlara ekli fotoğraflardan, dava konusu taşınmazın çalılık vasfında olduğu, bozma ilamından sonra taşınmaz üzerindeki çınar ağacının kesildiği, çalıların temizlendiği ve taşınmazın sürüldüğünün anlaşıldığı, hal böyle olunca 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde öngörülen zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşmemiş olması nedeniyle Mahkemece davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken, dosya içerisindeki ziraat bilirkişi raporları, fotoğraflar ve uydu görüntüleri gibi bilimsel ve teknik verilere aykırı değerlendirmelerde bulunularak ve soyut içerikli yerel bilirkişi ve tanık sözlerine itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, davacının karar düzeltme talebi Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 20.01.2021 tarih ve 2020/3495 Esas, 2021/43 Karar sayılı kararı ile reddedilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2021 tarih ve 2021/78 Esas, 2021/175 Karar sayılı kararıyla; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde öngörülen zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşmemiş olduğu, bozma ilamı doğrultusunda soyut nitelikteki tanık ve yerel bilirkişi beyanlarına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı temyiz dilekçesinde özetle; davadaki iddialarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1 ve 17 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucu, Muğla ili, Merkez ilçesi, ... köyü, ... mevkii çalışma alanında bulunan 251 ada 8 parsel sayılı taşınmaz 185,33 m² yüzölçümlü "pınar ve meydan" vasfı ile tescil harici olarak sınırlandırılmıştır.

2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması HMK'nın geçici 3/2 inci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacının temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

29.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.