"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/549 E., 2024/595 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/204 E., 2023/304 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; muris dedeleri ...'ın 139 parsel sayılı taşınmazını doğrudan, 381, 382 ve 250 ada 18 parsel sayılı taşınmazlarını ise dava dışı ...'ü ara malik olarak kullanmak suretiyle oğlu davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı; kardeşi Saffet'in 1994 yılında felç geçirip 2006 yılında ölene dek hiçbir şekilde çalışamadığını, 1994 yılından itibaren yengesi dava dışı Gülsüm ve yeğenleri olan davacılara davacılar evlenene kadar baktığını, kardeşinin emeklilik borçlanmasını tamamlayarak yengesinin emekli aylığı almasını sağladığını, taşınmazların bu emeklerine karşılık olarak muris tarafından kendisine devredildiğini, devir öncesi herkesin haberdar edildiğini, muris babası ...'in ölümünden sonra da 160 gram altın ve bir miktar paranın da yarısını davacıların damatları ...'e verdiğini, temliklerde mal kaçırma amacının bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; murisin malvarlığının önemli bir kısmını ara malik kullanarak oğluna aktardığı, davalının satış bedellerini ödediğine ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; murisin geride çok sayıda taşınmazı kaldığı gibi altın ve nakit parasının da kaldığını, temlikte mal kaçırma iradesinin olmadığını, taşınmazların, davalının ailesinin bakımı için yaptığı fedakarlıklara karşılık verildiğini, murisin bu iradesine davacıların da rıza gösterdiklerini, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu, yemin deliline dayandıkları halde bu hususta Mahkemece taraflarına süre verilmediğini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1936 doğumlu muris ...'ın 08.02.2020 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak oğlu davalı ... ile kendisinden önce 26.10.2006 tarihinde ölen oğlu Saffet'ten torunları olan davacıların kaldığı; murisin 139 parsel sayılı taşınmazını 14.01.1999 tarihinde davalı ...; 381, 382 ve 250 ada 18 parsel sayılı taşınmazlarını ise 31.01.2011 tarihinde dava dışı ...'e satış suretiyle temlik ettiği, dava dışı Erdal'ın muristen temlik aldığı 3 parça taşınmazı 09.05.2011 tarihinde davalı ...'e devrettiği, murisin geride 37 parça taşınmazının kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada muris gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle murisin asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, murisin sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin, bir başka ifade ile malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, murisin gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinde kuşku yoktur.
Somut olayda; tarafların bildirdikleri tanıkların ortak beyanlarından tarafların aile apartmanında yaşadıkları, davacıların babasının genç yaşta felç olup çalışamaz hale geldiği, davalının taşınmazları ekip biçerek tüm ailenin bakımını üstlendiği, yeğenleri olan davacıların eğitim masraflarını karşıladığı, babası ... ile aynı evde yaşayıp ona ölene dek baktığı, muris ...'in geride pek çok taşınmazının kaldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde murisin taşınmazlarını bakım karşılığı ve minnet duygusu ile oğluna temlik ettiği, mirasçılardan mal kaçırma amacının bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davalıya iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.