"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/278 E., 2023/104 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, elatmanın önlenmesi, ecrimisil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkin asıl davanın reddine, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacı ..., asıl davada; davalı ...’in oğlu ... adına kayıtlı dava konusu 1742 ada 5 sayılı parseldeki 2 no’lu bağımsız bölümü 01.08.2008 tarihinde satın aldığını, davalının haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın dairede oturmaya devam ettiğini, yaptığı icra takiplerini de itiraz üzerine durdurduğunu ileri sürerek davalının çekişmeli bağımsız bölüme el atmasının önlenmesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 01.08.2008 tarihinden başlamak üzere şimdilik 5.000,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsilini istemiş, 05.11.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile ecrimisil isteğini 16.678,33 TL’ye arttırmış; birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davacı ..., babası ...’in isteği üzerine davalı ...’ün kredi temini için yardımcı olduğunu, maliki olduğu 2 no.lu bağımsız bölümü davalıya satış yoluyla devrettiğini, davalının satış nedeniyle kullanılan krediyi dava dışı babası ...’e verdiğini, kredi ödemelerini de başlangıçta babasının yaptığını, ner var ki kredi kapatılmasına rağmen davalının çekişmeli taşınmazı iade etmediğini ileri sürerek 2 no’lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı ..., davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Kahramankazan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.06.2015 tarihli ve 2012/386 Esas, 2015/187 Karar sayılı kararıyla; asıl davanın kabulü ile davalı ...’in 1742 ada 5 sayılı parseldeki 2 no’lu bağımsız bölüme el atmasının önlenmesine ve 7.289,44 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin ecrimisil isteğinin reddine; birleştirilen davanın ise ... ve ...’in inanç sözleşmesi gereği kendilerine düşen edimi yerine getirmedikleri, kredi borcunu ödemedikleri, bu nedenle mülkiyetin ...’a geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, asıl davanın davalısı ... ile birleştirilen davanın davacısı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 06.11.2019 tarihli ve 2019/2240 Esas, 2019/5701 Karar sayılı kararıyla; "Somut olayda, taşınmazı temlik alan ... yukarıda yer verilen beyanı ile maddi vakayı kabul etmiş, bir başka deyişle kendisine temlikin bedelsiz olarak ... yararına kredi kullanılması amacıyla yapıldığını ifade etmiştir. Bu beyan HMK’nın 188. maddesi uyarınca ikrar niteliğindedir. Böyle bir durumda yazılı delile ve yemin deliline gerek olmaksızın birleştirilen davanın davacısı ... ile asıl davanın davacısı-birleştirilen davanın davalısı ... arasında inançlı işlem bulunduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir. Kaldı ki, ... ve ... arasında inanç sözleşmesi bulunduğu Mahkemenin gerekçesinde de kabul edilmiş, ... tarafından gerekçe temyize konu da yapılmamıştır. Bu aşamada çözümlenecek sorun inançlı temlik nedeniyle ... tarafından çekilen ve ...’e verilen kredinin kim ya da kimler tarafından, hangi miktarda ödenerek kapatıldığı hususudur. Davacı ..., birleştirilen davayı açarak kendi edimini yerine getirmek istediğini karşı tarafa bildirmiştir. Dava açmadan önce varsa borcunu yerine getirmemiş olması tek başına inançlı işleme dayalı bir davanın ret sebebini teşkil etmez. O halde yapılacak iş, ... ( veya ... ) ile ... arasında dava konusu taşınmazın inançlı işlem ile devri nedeniyle oluşan alacak-verecek miktarının saptanması, bu kapsamda ilgili bankadan ... tarafından temin edilen kredinin kim veya kimler tarafından ödendiği hususları üzerinde durulması, buna ilişkin kayıtların getirtilmesi, varsa kredinin ... tarafından yatırılan miktarının tespiti ile bu bedeli mahkeme veznesine depo etmesi için ...’e süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Kahramankazan Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.02.2014 tarihli ve 2020/278 Esas, 2023/104 Karar sayılı kararıyla, taşınmazın ...’e inançlı işlem gereği devredildiği, ... tarafından bedelin depo edildiği gerekçesiyle birleştirilen davanın kabulüne, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkin asıl davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 11.07.2008 tarihinde Vakıflar Bankasından kredi çekildiğini ve davalıların kredi taksitlerini ödememeleri sonucunda kredi borcunun davacı ... tarafından 20.09.2010 tarihinde kapatıldığını, birleştirilen inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil davasının ise 07.02.2014 tarihinde açıldığını, ...’in dava açmaktaki amacının edimini yerine getirmek değil, sırf bedelini davacının ödemiş olduğu evi kurtarma çabası olduğu ve ...’in edimini yerine getirmediğini, kredi çekildiği tarihte 60.000,00 TL olan evin bedelinin hali hazırda 15-20 kat arttığını, davacının söz konusu evi almamış olsaydı başka bir ev alacağını, davacının 2010 yılında ödemiş olduğu 76.600 TL bedelin depo ettirilerek sadece bu bedel karşılığında evin tapusunun iptali ile ... adına tesciline hükmedilmesinin doğru olmadığını, birleştirilen tapu iptali ve tescil davasında, ... tarafından ödenen bedel mahkeme veznesine depo edildiğinden davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi ve reddedilen kısım üzerinden de davalı ... lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, yine birleştirilen dava yönünden davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu, birleştirilen dava yönünden harcın ikmal edilmediğini, hükümde depo edilen 76.600,00 TL ‘nin kime ve ne şekilde ödeneceğinin, bu bedele hangi tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinin belirtilmediğini, 1.024,65 TL tamamlama harcının asıl dava yönünden davacı ... tarafından yatırıldığını, bu nedenle bu harcın tekrar ...’e yükletilmesinin hatalı olduğunu, 18.03.2023 tarihli tavzih talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, bağımsız bölüme yönelik elatmanın önlenmesi ve ecrimisil; birleştirilen dava ise inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına, temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve bozma kararının gereklerine göre asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla, asıl davada davacı-birleştirilen davada davalının işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Hemen belirtilmelidir ki; 492 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
Bununla birlikte, konusu para ve para ile değerlendirilebilen bir şey olan davalarda vekâlet ücreti nisbi tarifeye göre hesaplanır. Taşınmazlarla ilgili davalarda vekâlet ücretine esas olan değer ya dava dilekçesinde gösterilen değer veya Mahkemece keşifte belirlenen ve buna göre eksik harcı tamamlanan değerdir.
Somut olayda; taşınmazın asıl dava tarihi itibari ile keşfen belirlenen değeri 60.000,00 TL olup birleştirilen dava tarihi itibari ile taşınmazın değeri keşfen saptanmamış, birleştirilen dava dilekçesinde taşınmazın değeri 60.000,00 TL gösterilmiş ve bu değer üzerinden de harç yatırılmış olduğuna göre, birleştirilen davanın kabulü nedeniyle kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine bu değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi ve alınacak harcın bu değer üzerinden belirlenmesi gerekirken davacı tarafından depo edilen 76.600,00 TL üzerinden fazla harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi, ayrıca asıl dava yönünden davanın reddedilmesi nedeniyle alınması gereken karar ve ilâm harcı dışında fazla yatan harcın davacıya iade edilmesi gerekirken taşınmazın keşfen belirlenen değeri ile talep edilen ecrimisil bedelinin toplamı üzerinden belirlenen harcın davacıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
Bununla birlikte verilen hükmün HMK’nın 297 nci maddesine uygun olması gerekmekte olup Mahkemece birleştirilen davada davacı tarafından 16.01.2023 tarihinde Mahkeme veznesine depo edilen 76.600,27 TL bedelin davalıya ödenmesine ilişkin olarak hüküm kurulmaması da doğru olmamıştır.
Ne var ki anılan hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Asıl davada davacı- birleştirilen davada davalı vekilinin işin esasına yönelik yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile hükmün A fıkrasının 2 numaralı bendi hükümden çıkarılarak yerine 2.bent olarak “ Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 4.098,60 TL harçtan peşin alınan 1.024,65 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.073,95 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına “ cümlesinin yazılmasına, hükmün A/5.bendi hükümden çıkarılarak yerine A/5.bent olarak “ Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.600,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine “ cümlesinin yazılmasına, hükme A/6. bent olarak “ Depo bedeli olarak yatırılan 76.600,27 TL ‘nin karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesine” cümlesinin eklenmesine, hükmün B/2.bendi hükümden çıkarılarak yerine B/2.bent olarak “ Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90 TL harcın peşin alınan 1.309,50 TL’ den mahsubu ile bakiye 1.129,60 TL harcın talebi halinde davacı tarafa iadesine" cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7 nci maddesi gereğince hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatıran tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.