"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/390 E., 2021/585 K.
HÜKÜM : Kısmen Kabul- Kısmen Açılmamış Sayılmasına
Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil istekli davada bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16.12.2013 tarih, 2013/19357 Esas, 2013/19080 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, kısmen açılmamış sayılmasına karar verilmiş; kararın davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı ...; ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 519 parsel sayılı taşınmazın zilyetlik yoluyla dedelerinden kaldığını belirterek davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptaline ve adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen 1986/67 Esas sayılı dosyada davacı ...; ... köyü 524 parsel nolu taşınmazın dedelerinden kaldığını belirterek adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen 1986/68 Esas sayılı dosyada davacılar ..., ... ..., ..., ... ve ... dava dilekçelerinde; ... ilçesi, ... köyü 519 parsel nolu taşınmazın zilyetlik yoluyla dedelerinden kaldığını belirterek davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Aşamada davaya katılan ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ...; 519 parselin dedelerinden miras yolu ile intikal ettiğini, taşınmaz üzerinde pay sahibi olduklarını açıklayarak tapu kaydının payları oranında iptali ile adlarına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davalarda davalı Hazine davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 15.03.2006 tarih, 1986/108 Esas, 2006/61 Karar sayılı kararı ile; belirtme tarihinden geriye doğru dava konusu taşınmazların davacılar ve mirasbırakanları tarafından kullanıldığı kanıtlanamadığından davanın reddine, müdahiller yönünden davanın takipsiz bırakıldığından HUMK'nun 409/5 inci maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Bozma
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.12.2006 tarih, 2006/6936 Esas, 2006/7598 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların Komisyon tarafından, 1937 tarih 205 numaralı vergi kaydı ile 1303 tarih 1 sayılı tapu kaydının değişebilir sınırlar içermesi nedeniyle miktar fazlası olarak Hazine adına belirtildiği, dayanak tapu kaydının herhangi bir kadastro parseline revizyon görmediği, 519 parselin güneyinde bulunan 520 parselin miktarı ve kazanma sütunundaki nedenler üzerinde durularak kayıtların bu parsellere uygulanıp uygulanmadığının araştırılmadığı, bu amaçla dava konusu taşınmazlar yönünden komşu köylerden seçilecek mahalli bilirkişilerle taraf tanıklarının taşınmaz başında dinlenilmesi, taşınmazların Hazine adına tapuya tescil edildiği tarihten geriye doğru 20 yıllık kazanma süresi ve koşulları oluşup oluşmadığının duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 27.10.2010 tarih 2007/112 Esas, 2010/971 Karar sayılı kararı ile; davacılar ..., ..., ...’ın davayı takip etmedikleri gerekçesi ile anılan davacılar yönünden davanın açılmamış sayılmasına, iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile davacılar ..., ..., ..., ... yönünden davanın kabulüne; 519 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 22.12.2004 tarihli fen raporunda (A) harfi ile gösterilen 87700 m2'lik kısmın davacılar ..., ... adına eşit şekilde; (B) harfi ile gösterilen 43850 m2'lik kısmın davacı ...'nun mirasçıları adına; (C) Harfi ile gösterilen 43850 m2 lik kısmın davacı ... ... adına tesciline; 524 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile 22.12.2004 tarihli fen raporunda (A) harfi ile gösterilen 2500 m2'lik kısmın davacılar ..., ... adına eşit şekilde; (B) harfi ile gösterilen 41250 m2'lik kısmın davacı ...'nun mirasçıları adına, (C) Harfi ile gösterilen 1250 m2 lik kısmın davacı ... ... adına tesciline karar verilmiştir.
D. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile ... mirasçısı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
E. İkinci Bozma Kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16.12.2013 tarih, 2013/19357 Esas, 2013/19080 Karar sayılı kararı ile; taşınmazların fiilen çayır olarak kullanılmakta olup çevresinde toprak tevzi komisyonu tarafından 618 mera parseli olarak belirtilen ve kadastro çalışmaları sırasında da mera niteliğinde sınırlandırılan 523 mera parselin bulunduğu, çevre parsellerden 520 parsele uygulanan 1937 tarih 205 sayılı vergi kaydının sınırında pınar, göl, kaya ve yol gibi genel nitelikte sınırlar bulunmakta olup batı sınırında bulunan 1 no.lu parsele uygulanan 18.06.1973 tarih 110 sayılı tapu kaydının kuzey ve batı sınırının mera olarak gösterildiği, taşınmazın niteliği ve meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı tam olarak saptanmadan eksik inceleme ve araştırma ile bozma gerekleri yerine getirilmeden; ayrıca 524 parselin toplam yüz ölçümü 5000 m2 olmasına karşılık ... mirasçıları adına tesciline karar verilen ve teknik bilirkişi raporunda (B) harfiyle gösterilen yerin, taşınmazın toplam yüz ölçümünü aşacak ve hükmün infazında tereddüt oluşturacak şekilde 41.250 m2 olarak belirtilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile karar bozulmuştur.
F. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
Mahkemenin 22.09.2021 tarih 2014/390 Esas, 2021/585 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların tahsisli mera olmadığı, mera olarak sınırlandırılmadığı, 1956 yılına ait hava fotoğrafına göre fotoğrafın karanlık olması ayrıca topoğrafik değişiklikler ve kaymalar nedeniyle tam bir değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, taşınmazların taşlık ve eğimli araziler olması, toprak yapısı ve sulanabilme durumları değerlendirildiğinde ziraat bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi yalnızca ot biçme veya hayvan otlatma şeklinde yarar sağlanabildiği, bu taşınmazların düz olan kısımlarının ikinci sınıf, eğimli ve taşlı olan alanlarının ise üçüncü sınıf arazi grubunda olduğunun belirtildiği, dinlenen davacı tanık beyanlarında, dava konusu taşınmazların ot biçmek ve hayvan otlatmak şeklinde kullanıldığı, taşınmazların yarısının davacılardan ... ...'ın çocukları tarafından kullanıldığı, kalan kısmın yarısının ... çocukları tarafından kalan kısmın ise ...'nin çocukları tarafından kullanıldığının beyan edildiği, tanık beyanlarının mahalli bilirkişilerin beyanları ile örtüştüğü, tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ile de dava konusu 519 ve 524 parsel sayılı taşınmazların kadim mera olmadığının, tapu kaydı oluşturulmadan önce davasız ve aralıksız davacılar ve mirasbırakanları tarafından kullanıldıüının anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, davaya konu taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu edilmesi ve zilyetlikle dahi kazanımının söz konusu olamayacağını, imar ihya olgusunun tamamlanmadığını, sadece ot biçmek veya hayvan otlatmanın imar ihya olarak kabul edilemeyeceğini, toprak tevzi tarihi olan 1972 yılı itibariyle 20 dönüm sınırlamasının olduğu düşünüldüğünde belgesiz araştırmasının eksik yapıldığını, dava konusu taşınmazın kadim mera olduğunu, toprak tevzi komisyon çalışmalarına esas alınan vergi kayıtlarından da dava konusu taşınmazın ve çevresinin mera olduğunun anlaşıldığını, 03.08.2018 tarihli keşfe binaen tanzim edilen rapor ve ekli krokiden de dava konusu taşınmazın 3 tarafının merayla çevrili olduğunu, sadece ot biçmek veya yapı yapmanın zilyetlik olarak kabul edilemeyeceği, dava konusu taşınmazın tarıma elverişli olmadığı, ekim dikimin yapılamadığı, taşlık kuru yamaç konumlu olduğunu, iddianın kanıtlanamadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 46 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Muş ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 519 ve 524 parsel sayılı taşınmazların 1972 yılında toprak tevzi komisyonu tarafından yapılan çalışmalar sırasında Hazine adına oluşturulan 18.06.1973 tarih 119 ve 180 sayılı tapu kayıtları kapsamında kaldığı, Danışmanlar, ... ve ... soyadlı kişiler tarafından kullanıldığı açıklanarak 1986 yılında Hazine adına çayır ve tarla vasfı ile tespit edildiği, taşınmazların 05.02.1986 ve 11.04.1986 tarihlerinde Hazine adına tescil edildiği, dava konusu taşınmazların 1972 yılında yapılan toprak tevzii sırasında 475 (ifrazen 737) ve 493 parseller olarak 1303 tarih 1 numaralı tapu kaydı ile 1937 tarih 205 sayılı vergi kaydının miktar fazlası olarak Hazine adına belirtildiği, belirtmelik tutanağında taşınmazların 1/2 oranında Danışmanlar, 1/2 oranında ... ve ... ailelerinin işgalinde bulunduğunun açıklandığı anlaşılmaktadır.
2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 inci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
3. Bilindiği üzere; 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 3/b maddesinde meralar, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerler olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun'un 4 üncü maddesinde meraların amaçları dışında kullanılamayacağı, kazandırıcı zamanaşımının uygulanamayacağı düzenlemiş olup öncesi mera olan taşınmazların zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazanılması mümkün değildir. Taşınmazların çayır veya tearla vasfı ile tapu siciline tescil edilmesi de taşınmazlara özel mülkiyet niteliğini kazandırmaz. Eldeki davada uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların kadim mera olup olmadığı, öncesinde bitişikte yer alan ve kadim mera olduğu anlaşılan 523 parselden açma yolu ile oluşup oluşmadıkları ve kadim mera değil ise toprak tevzii ile Hazine adına tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar davacılar ve mirasbırakanları lehine zilyetlikle kazanma süresi ve koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
4. Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda dava konusu taşınmazların tahsisli mera olmadığı, mera olarak sınırlandırılmadığı, 1956 yılına ait hava fotoğrafına göre fotoğrafın karanlık olması ayrıca topoğrafik değişiklikler ve kaymalar nedeniyle tam bir değerlendirme yapılamadığının belirtildiği, taşınmazların taşlık ve eğimli araziler olması, toprak yapısı ve sulanabilme durumları değerlendirildiğinde ziraat bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi yalnızca ot biçme veya hayvan otlatma şeklinde yarar sağlanabildiği, bu taşınmazların düz olan kısımlarının ikinci sınıf, eğimli ve taşlı olan alanlarının ise üçüncü sınıf arazi grubunda olduğunun belirtildiği, dinlenen davacı tanık beyanlarında dava konusu taşınmazların ot biçmek ve hayvan otlatmak şeklinde kullanıldığı, taşınmazların yarısının davacılardan ... ...'ın çocukları tarafından kullanıldığı, kalan kısmın yarısının ... çocukları tarafından kullandığı, kalan kısmın ise ...'nin çocukları tarafından kullanıldığının beyan edildiği, tanık beyanlarının mahalli bilirkişilerin beyanları ile örtüştüğü, tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ile de dava konusu 519 ve 524 parsel sayılı taşınmazların kadim mera olmadığının, tapu kaydı oluşturulmadan önce davasız ve aralıksız davacılar ve mirasbırakanları tarafından kullanıldığının anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen açılmamış sayılmasına karar verilmişse de bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini ve araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.
5. Şöyle ki; dava konusu taşınmazların, toprak tevzi Komisyonu tarafından 618 mera parseli olarak belirtilen ve kadastro çalışmaları sırasında da mera niteliğinde sınırlandırılan 523 mera parselinin bitşiğinde yer aldığı, çevre parsellerden 520 parsele uygulanan 1937 tarih, 205 sayılı vergi kaydının sınırında pınar, göl, kaya ve yol gibi genel nitelikte sınırlar bulunmakta olup batı sınırında bulunan 1 no.lu parsele uygulanan 18.06.1973 tarih 110 sayılı tapu kaydının kuzey ve batı sınırının mera olarak gösterildiği; öte yandan, dava konusu taşınmazların Komisyon tarafından, 1937 tarih 205 numaralı vergi kaydı ile 1303 tarih 1 sayılı tapu kaydının değişebilir sınırlar içermesi nedeniyle miktar fazlası olarak Hazine adına belirtildiği gözetildiğinde taşınmazların niteliği ve meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı usulünce belirlenmeden karar verilmiş, hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda taşınmazların eğimli, engebeli, kısmen taşlık ve kayalık olduğu, niteliklerinin çayır arazisi vasfında olduğunun belirtilmesi ile yetinildiği, çekişmeli taşınmazların mera parselinden toprak yapısı, bitki deseni, eğimi ve diğer yönleri göz önüne alınarak nasıl ayrıldığı, aralarında doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı ve çekişmeli taşınmaz bölümlerin sınırlarının zaman içerisinde mera yönünde genişleyip genişlemediğine ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.
6. Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ile fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan taşınmazın öncesinin mera niteliğinde olup olmadığını, toprak yapısı, bitki örtüsü, eğimi, taban suyunu, çekişmeli taşınmaz kısımlarının mera parselinden nasıl ayrıldığını, aralarında doğal ya da yapay ayırt edici bir sınır bulunup bulunmadığını açıklayıp tarımsal niteliğini belirten, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, taşınmazın öncesini ve mevcut niteliğini açıklayan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ile yetinilerek hüküm tesisi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, sair temyiz itirazının bozma sebebine göre incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığın,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
01.07.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi