"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/155 E., 2024/51 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Hatay 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararının davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Hukuk Genel Kurulunca, direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalıların mülga 2510 sayılı İskân Kanunu kapsamında göçebe hayatı yaşadıklarını iddia ederek tarımsal iskâna başvurmaları üzerine yapılan inceleme ve araştırma neticesinde Mahalli İskân Komisyonunun 15.03.1996 tarihli ve 25 numaralı kararı ile hak sahibi sayılmalarına karar verildiğini, karar gereğince Hatay ili, Merkez ilçesi, ... köyünde bulunan 14.857 m2 büyüklüğündeki 1629 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tahsisen tescil edildiğini, daha sonra kurum müfettişlerince yapılan araştırma sonucunda müracaat tarihinde aile temsilcisi davalı ...’ın sigortalılık kaydı bulunduğunun tespit edildiğini, Mahalli İskân Komisyonunun 06.04.2012 tarihli ve 235 numaralı kararı ile davalıların hak sahipliğinin iptaline karar verildiğini, iptale ilişkin komisyon kararının 30.01.2013 tarihinde tebliğ edildiğini ve karara karşı davalılar tarafından idari yargıda iptal davası açılmadığını, davalılar adına oluşan kaydın yolsuz hâle geldiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile her türlü takyidattan ari olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar; dava dilekçesi kendilerine usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamışlar, davalılar vekili 13.03.2014 havale tarihli beyan dilekçesi ile; hak sahipliğinin iptaline ilişkin Mahalli İskân Komisyonu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 12.07.2013 tarihinde kabul edilen 6495 sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskân Kanunu'na eklenen geçici 7 nci maddenin üçüncü fıkrası gereğince mülga 2510 sayılı Kanun döneminde hak sahibi olanların haklarının herhangi bir koşul aranmaksızın devam edeceğini, çok uzun süre geçtikten sonra hakların geri alınmasının idari istikrar ve idareye güven ilkelerine aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 01.12.2015 tarihli ve 2014/55 E., 2015/607 K. sayılı kararı ile; davalıların hak sahipliğine ilişkin kararın Mahalli İskân Komisyonunun 06.04.2012 tarihli ve 235 numaralı kararı ile iptal edildiği, davalılar tarafından bu karara karşı iptal istemiyle idari yargıda dava açılmadığı, hak sahipliğinin iptaline ilişkin komisyon kararının hukuksal varlığını koruduğu ve davalılar adına oluşan sicil kaydının yolsuz hâle geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 04.02.2019 tarihli ve 2016/3955 E., 2019/576 K. sayılı kararı ile; "...Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı aile tarafından iptal kararının 30.01.2013 tarihinde tebliğ alındığı, davalılarca herhangi bir karşı dava açılmadığı, aile temsilcisi olan ...’ın 01.01.1976 tarihinden itibaren sigortalı olduğuna ilişkin tescil kaydı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 5543 sayılı İskan Kanunu’nun geçici 7/3. maddesinde, “ Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam eder.” düzenlemesi yer almaktadır. Hal böyle olunca, 12.07.2013 tarihinde kabul edilen 6945 sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskan Kanunu’na eklenen geçici 7/3 üncü maddesinde yer alan düzenleme dikkate alındığında davalıların hak sahipliklerinin kayıtsız şartsız devam edeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Direnme Kararı
Mahkemenin 11.07.2019 tarihli ve 2019/263 E., 2019/495 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, 5543 sayılı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin üçünçü fıkrasında yer alan düzenlemenin eldeki davada uygulanma olanağı bulunmadığı, davalıların hak sahipliği koşulunu baştan itibaren yerine getirmedikleri, hak sahipliği talebinde bulunamayacakları, aldatılma sonucunda taşınmaz temlik eden idarenin sözleşmeyle bağlı tutulmaması gerektiği, zira objektif iyi niyet kurallarına göre bilgi verilmesi gereken hâllerde susmanın da hile sayıldığı, davalı tarafın sigortalılık kaydını bildirmemesinin hileli bir hareket olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
C. Direnme Kararının Temyizi
Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
D. Hukuk Genel Kuruluna Gönderme Kararı
Dairemizin 23.10.2019 tarihli ve 2019/3931 E., 2019/5467 K. sayılı kararı ile; Mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.
E. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2022 tarihli ve 2019/1-730 E., 2022/471 K. sayılı kararı ile; " Eldeki davada, davalıların 2510 sayılı Kanun'a göre edindikleri hak sahiplikleri 06.04.2012 tarihinde iptal edilmiştir. 5543 sayılı İskân Kanunu’na eklenen geçici 7 nci maddenin üçüncü fıkrası ise 02.08.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan düzenleme ile Kanun koyucu, 2510 sayılı Kanun'a göre hak sahibi olanların hukukî durumunu 2510 sayılı Kanun’un ilk çıkarılış amacına uygun korumayı hedeflediğinden herhangi bir koşul aramaksızın hak sahipliklerinin 5543 sayılı Kanun döneminde de devam edeceğini açıkça belirtmiştir. Hak sahipliğinin iptali kararı ile tescilin yolsuz hâle geldiğini bilen Kanun koyucu ayrıksı ve yeni bir düzenleme ile uyuşmazlığı noktalamıştır. Bu nedenle dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tescil kaydının yolsuz hâle geldiğinden bahsedilemez... Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiş; davacı vekilinin karar düzeltme istemi Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2023 tarihli ve 2022/1-911 E., 2023/93 K. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
F. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma kararındaki gerekçe benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, dava dilekçesindeki iddialarını yinelemiş, davalıların hile ile kendilerine taşınmaz temlik edilmesini sağladıklarını, bu şekilde gerçek göçebe ailelerin zararına ve mağduriyetine neden olunduğunu, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
5543 sayılı İskan Kanunu’nun geçici 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Hatay ili, Kırıkhan ilçesi çevresinde göçer hayatı yaşayan ... göçebe grubuna mensup davalılar adına aile temsilcisi sıfatıyla ...’ın 2510 sayılı Kanun’un ek 13 üncü maddesi gereğince 13.12.1994 tarihli taahhütnameyi imzaladığı ve tarımsal iskâna tâbi tutulması nedeniyle belirlenen şartları kabul ettiği, Mahalli İskân Komisyonunun 15.03.1996 tarihli ve 25 sayılı kararıyla Hasan oğlu 1963 doğumlu ...’ın tarımsal iskân edilmek üzere 2510 sayılı İskân Kanun'u ile uygulanmasına dair yönetmelik ve genelgeler çerçevesinde hak sahibi sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Celp edilen nüfus ve tapu kayıtları incelendiğinde; ...’ın 1988 yılında ... ile evlendiği, 1989 doğumlu Uğur ve 1993 doğumlu Rabia isimli çocuklarının bulunduğu, 2510 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesi gereğince Baltaş ailesine hak sahibi sayılmaları nedeniyle Hatay ili, Antakya ilçesi, ... köyünde bulunan 14.857 m2'lik tarla niteliğindeki 1629 parsel sayılı taşınmazın tahsis edildiği, anılan taşınmazın 13.06.2003 tarih ve 3310 yevmiye numaralı işlemle ¼’er paylı mülkiyet üzere davalılar adına tescil edildiği tespit edilmiştir.
Öte yandan, Mahalli İskân Komisyonunun 06.04.2012 tarihli 235 sayılı kararıyla aile temsilcisi ...’ın hak sahipliği karar tarihinden önce SSK kaydının bulunduğu gerekçesiyle tüm davalıların hak sahipliğinin ve 15.03.1996 tarihli ve 25 sayılı komisyon kararının iptal edilmesine karar verildiği, davacı tarafından dava konusu 1629 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tahsisen tesciline dayanak yapılan hak sahipliği kararının iptal edilmesi nedeniyle tescilin yolsuz hâle geldiği iddia edilerek eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13 üncü maddesinin “j” bendi gereğince davacıdan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
13.06.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.