"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/123 E., 2023/164 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar davalılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; alzheimer hastası olduğunu, maliki olduğu 499 ada 45 parsel sayılı taşınmazın yaşlı ve akıl sağlığının yerinde olmadığını bildiği oğlu ... tarafından Adana 10. Noterliğinin 03.03.2010 tarih ve 4411 yevmiye sayılı vekaletname ile davalı ...’ya devredildiğini, onun da davalı ...’e temlik ettiğini, ...’nın babası ... ve ...’in ...’un arkadaşı olduklarını, kandırılarak elde edilen vekaletname ile çekişme konusu taşınmazın alındığını, vekalet ilişkisinin sona erdiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa taşınmazın bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında vekil ...’un davaya dahil edilmesini ve dava konusu taşımazın dava dışı ...’a satılması üzerine Hukuk Muhakemeleri Kanunu 125. maddesi gereğince yeni malikin davaya dahil edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; taşınmazı bedeli karşılığında edindiğini, bedeli vekile ödediğini, yayla evi olarak ailesinin de evinin bulunduğu mahalde kullanmak için ev aldığını, ancak mesleğe yeni başladığından izni fazla olmadığından kullanmayacağını anlayıp satmaya karar verdiğini, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...; taşınmazı yayla evi olarak yazın kullanmak için yatırım amaçlı satın aldığını, davacıdan almadığını, aradan uzun zaman geçtiğini, oğluna karşı dava açmadığı gibi ceza davası da yöneltmediğini, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, dahili davalı ... cevap vermemiştir.
III. MAHKEMESİ KARARI
Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesi 24.02.2016 tarihli ve 2015/114 Esas, 2016/83 Karar sayılı kararıyla; vekaletnamede sağlık raporu alındığı, davacıya vasi tayin edilmediğinden ehliyetli olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasının vekil ...’a yöneltilmesi gerektiği, davalılar ve vekil arasındaki tanışıklığın ve kötüniyetin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Dairenin 10.04.2019 tarih ve 2016/8600 Esas, 2019/2567 Karar sayılı kararıyla; ehliyetsizlik yönünden yeterli araştırma yapılmadığı, Adli Tıp Kurumu (ATK) Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, davacının ehliyetsiz olduğu saptanırsa vasi tayin edilmesi sağlanarak ve husumete izin kararı temin edilip davaya vasi huzurunda devam olunması, davacının hukuki ehliyete haiz olduğu saptanır ise vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin 18.10.2023 tarihli 2019/123 Esas, 2023/164 Karar sayılı kararı ile; davacının işlem tarihinde ehliyetsiz olduğunun ATK raporu ile ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde; iyiniyetli olduklarını, ...’ın taşınmaz üzerinde yer alan ipotek borcu için 78.500,00 TL ödeme yaptığını, 80.000,00 TL’lik iki adet çek verdiğini, icra borcunu ödediğini, kötüniyetin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; davacı ve oğlunun 3. kişileri dolandırdıklarını, davacı vekilinin daha önce oğlu ...’un vekilliğini yaptığını, vekalet tarihinde ehliyetli olup ATK raporunun da hatalı olduğunu, vekaletnamenin iptal edilmediğini, iyiniyetli olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğinden; davacı adına kayıtlı 499 ada 45 parsel sayılı 427 m2 miktarlı üç katlı kargir ev, arsa nitelikli taşınmazın, dilediği bedelle dilediği kişiye satma ve satış bedellerini alma yetkilerini de içeren Adana 10. Noterliğinin 03.03.2010 tarih ve 4411 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil kılınan dahili davalı oğlu ... tarafından 17.12.2013 tarihinde 68.000,00 TL bedelle davalı ...’ya, davalı ...’nın da 11.02.2015 tarihinde 85.750,00 TL bedelle diğer davalı ...’e temlik ettiği, ATK 4. İhtisas Dairesinin 10.11.2021 tarihli raporunda davacının 17.12.2013 tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığının tespit edildiği, davacıya Adana 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.04.2022 tarihli 2022/188 Esas, 2022/684 Karar sayılı kararı ile torunu ...’ın vasi tayin edildiği, kararın 28.04.2022 tarihinde kesinleştiği, vasiye 27.02.2022 tarihli ek karar ile husumete izin verildiği, dava konusu taşınmazın üzerinde icrai haciz ve eldeki davaya ilişkin “davalıdır” şerhi varken 13.08.2020 tarihinde dahili davalı ...’a 132.000,00 TL bedelle devredildiği, davacının temyiz aşamasında 26.12.2024 tarihinde öldüğü, tek mirasçısının dahili davalı oğlu ... olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, her ne kadar dahili davalı yönünden davacı ve dahili davalı sıfatları birleşmiş gibi görünse de, bir kimsenin davaya dahil edilmesi suretiyle taraf sıfatı kazandırılamayacağı, kaldı ki davada başka davalıların bulunduğu, başka bir ifadeyle mirasçı olmayan davalılar olduğundan davanın konusuz kalmadığı gözetildiğinde, mirasçı ...’a davayı takip hakkı tanınması gerektiği açıktır.
Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve ... içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından ... sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan ... ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
TMK'nın 1024/2. maddesinde; "Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur." düzenlemesi de dikkate alındığında somut olayda, davacının temlik tarihinde ehliyetli olmadığı ATK raporu ile tespit edildiğinden ilk el konumunda olan ...'ya yapılan temlikin yolsuz tescil niteliğinde olduğu ve geçerli olmadığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, bir başka ifade ile ediniminin TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanmayacağı, uyuşmazlığın sonraki kayıt maliki olan davalılar ... ve ...’ın çekişme konusu taşınmazı edinimlerinin TMK 1023. maddesi kapsamında korunup korunmayacağı noktasında toplandığı, ancak Mahkemece bu hususta araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi değerlendirme dahi yapılmadığı anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca; öncelikle mirasçı ...’a davayı takip hakkı tanınması, sonrasında davalı ... ve ...’ın edinimlerinin TMK'nın 1023. maddesi gereğince iyiniyetli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davalı ... yönünden taşınmazı edinirken üzerinde eldeki davaya ilişkin şerh bulunduğunun da gözetilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen saptanan değeri 247.049,00 TL olup alınması gereken karar ve ilam harcı 16.875,91 TL iken, daha az karar ve ilam harcına hükmedilmesi de isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalılar ... ve ... vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,
Dosyanın kararı veren Pozantı Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
05.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.