Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2848 E. 2025/2791 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Murisin sağlığında davalıya yaptığı temliklerin muvazaalı olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, davacının daha önce davalı ile imzaladığı miras payı devri sözleşmesi nedeniyle davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, davalı ile yaptığı miras payı devri sözleşmesiyle dava konusu taşınmazların muvazaalı olarak devredildiğini zımnen kabul ettiği ve davalı da bu sözleşmeyle bedel ödeme yükümlülüğü altına girdiği gözetilerek, davacının aynı taşınmazlar için tapu iptali ve tescil davası açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu değerlendirilerek istinaf kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/909 E., 2024/535 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/291 E., 2023/113 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 18.06.2006 tarihinde ölen muris ...'ün mirasçısı olduklarını, murisin, sağlığında Kocaeli ili, ... ilçesi, .... köyünde bulunan 88, 92, 168 ve 423 parsel sayılı taşınmazları davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını, söz konusu temliklere karşı murisin diğer mirasçıları tarafından açılan davalarda muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verildiğini ve bu kararların temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazların tapu kaydının davacının miras payı oranında iptali ile davacı adına tescilini, taşınmazların üçüncü kişiye temlik edilmiş olması halinde ise bedelinin tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 30.07.2012 tarihli miras payının devrine ilişkin sözleşme ile dava konusu taşınmazlardaki paylarını davalıya devrettiğini, murisin dava konu taşınmazlar dışında da taşınmaz sahibi olduğu, bu kapsamda murisin ölümüyle maliki olduğu 102 ada 26 ve 108 ada 2 parsel sayılı taşınmazların mirasçılar adına intikal ettiğini, davaya konu taşınmazların bir kısmının bakım karşılığında bir kısmının da bedeli karşılığında temlik edildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her ne kadar murisin diğer mirasçıları tarafından davalıya karşı muris muvazaası hukuki nedenine dayalı açılan ve davanın kabulüne karar verilerek temyiz incelemesinden geçen dosyalar mevcut ise de taraflar arasında imzalanan 30.07.2012 tarihli sözleşme ile davacının dava konusu taşınmazlardaki muristen gelen paylarını davalıya temlik ettiği nazara alındığında davacının açtığı davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu belirtilerek ispatlanamayan ve yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar davaya konu temliklere karşı başka mirasçılar tarafından açılan davalarda muvazaa olgusu sabit bulunarak davaların kabulüne karar verilmiş ise de taraflar arasında imzalanan miras payının devri sözleşmesi kapsamında davalının kendi üzerine kayıtlı ve dava konusu olan taşınmazların terekeye dahil olduğu hususunu kabul ederek miras payının devri sözleşmesi imzalaması ve bedel ödeme yükümlülüğü altına girmesi karşısında sözleşme taraflarının bu taşınmazların muvazaalı olarak davalıya devredildiği hususunu zımmen kabul ettikleri, bu nedenle davalının miras payının devri sebebiyle bedel ödeme yükümlülüğü altına girdiği, davacı vekilinin 20.03.2023 tarihinde sunmuş olduğu beyan dilekçesinde bahse konu sözleşmenin amacının davacının muvazaa ile uğramış olduğu hak kaybını önlemeye ve kendisini korumaya yönelik olduğunu ifade ettiği, sözleşmeyle kararlaştırılan bedelin ödenip ödenmediği hususunun başka bir uyuşmazlık konusu olduğu ve sözleşmenin sıhhatini etkilemeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmeye rağmen davacının eldeki davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu belirtilerek davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuş, temyiz dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan 30.07.2012 tarihli sözleşmenin şekil şartı noksanlığı sebebiyle geçersiz olduğunu, sözleşmenin imzalandığı tarih itibariyle dava konusu taşınmazların terekede yer almaması nedeniyle sözleşmenin konusuz olup geçerli olmadığını, dava konusu taşınmazlar tereke malı olmaktan çıktığından payın devrine ilişkin sözleşmelerin de resmi şekilde yapılması gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşme geçerli kabul edilse dahi sözleşmede belirtilen bedelin davalı tarafından ödenmediğini, bu kapsamda kendi edimini ifa etmeyen davalının söz konusu sözleşmeye dayanmasının mümkün olmadığını, 30.07.2012 tarihli sözleşmeye 20.10.2013 tarihinde atılan ve borcun ödendiğini belirten imzanın davalının hilesi sonucunda atıldığını, geçerli bir irade beyanına dayanmadığını, dolayısıyla eldeki davanın hakkın kötüye kullanımı teşkil etmeyeceğini, dava konusu taşınmazların murisin bakımı karşılığında devredildiğine ilişkin savunmanın gerçeği yansıtmadığını, ayrıca bu bakımın ahlaki ödev kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, diğer mirasçılar tarafından davalıya karşı açılan davalarda kabul kararı verildiğini ve kararların temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, eldeki davanın taşınmazın aynına ilişkin olması nedeniyle davacı aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 01.03.1924 doğumlu muris ...'ün 18.06.2006 tarihinde ölümüyle geriye mirasçı olarak çocukları ...,...,...,..., ve...'i bıraktığı; murisin, kayden maliki olduğu Kocaeli ili .... ilçesi .... köyünde bulunan 88 (yeni 101 ada 18), 92 (yeni 102 ada 1), 168 (yeni 102 ada 25) ve 423 (yeni 102 ada 154) parsel sayılı taşınmazları 13.09.2005 tarihinde davalı oğlu ...'e satış suretiyle temlik ettiği, 423 (yeni 102 ada 154) parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından 08.02.2008 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

29.05.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.