Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3091 E. 2024/4703 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil dışı bırakılması istemine ilişkin davada, Hazine adına tescile mi yoksa tapudan terkine mi karar verilmesi gerektiği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı tespit edildiğinden tapu kaydının iptali ve Hazine adına tescil yerine tapudan terkinine karar verilmesi gerektiği gözetilerek, mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/24 E., 2024/182 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve terkin davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; davalı adına kayıtlı ... ilçesi, ... mahallesi, dava konusu 6080 parsel sayılı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi kapsamında kalan yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile tescil dışı bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; taşınmazı tapu kaydına güvenerek satın aldığını, idare tarafından belirlenen kıyı-kenar çizgisinin belirlendiği tarihin üzerinden 10 yıl geçtiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece ilk kararda; hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Dairece; ret kararının doğru olduğu, ancak çekişmeli bölümlerin kıyı -kenar çizgisi içinde bulunduğu ve dava tarihinde davacı Hazinenin haklı olduğu, yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun gereğince dava reddedildiğine göre davalının yargılama giderlerinden ve avukatlık ücreti ile maktu harçtan sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde bu kez, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline hükmedilmek suretiyle önceki verilen karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince; 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 2 nci maddesi ile 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesine eklenen 3 üncü fıkra ile Hazinenin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmaya başlandığı, ancak Mahkeme kararının kesinleşmesinden önce Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararıyla anılan yasal düzenlemenin iptal edildiği, iptal kararının sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanmasının zorunlu olduğu, dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih, 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olarak belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun saptandığına değinilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, 3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesi hükmüne göre de kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma kararından sonra önceki kararda direnilmiş ve karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş, kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince direnme kararının yerinde olmadığından bahisle dosya temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca; mahkeme kararının bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirdiği, yeni hükmün 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesine uygun şekilde oluşturulması gerektiği, sadece davanın fer'î niteliğindeki yargılama gideri, vekâlet ücreti ve harç yönünden kurulan hükmün tek başına infaz kabiliyetinin bulunmadığı, usulünce oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmadığı gerekçesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesine uygun şekilde hüküm kurulması için işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın bozulmasından sonra, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, direnme kararı verilerek hak düşürücü süre nedeniyle dava reddedilmiş, bu karara karşı davacı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince direnme kararının yerinde olmadığından bahsedilerek dosya temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2022 tarihli ve 2020/8-433 Esas, 2022/1290 Karar sayılı kararı ile; hak düşürücü sürenin dayanağını oluşturan yasal düzenlemenin eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, iptal kararı sonucu oluşan durumun 28.06.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK’da belirtildiği gibi maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan eldeki davaya uygulanmasının zorunlu olduğu, davalı yararına oluşmuş bir usulî kazanılmış haktan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, direnmeye konu Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma kararında, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de davanın esası bakımından henüz yerel mahkemece hiçbir değerlendirme yapılmadığına değinilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme ile toplanan deliller değerlendirilerek olaşacak duruma göre işin esasının çözüme kavuşturulması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 20.03.2024 tarihli ve 2023/24 Esas, 2024/182 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın, 28.10.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olarak belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun saptandığı, 3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulmayacağı gerekçesiyle, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptalinin usul ve yasaya uygun olduğunu ancak davacı Hazinenin kendini vekille temsil ettirmesine rağmen lehine bir vekalet ücretine hükmedilmediğini, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirerek mahkeme kararının düzeltilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 3621 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36/A maddesi,

2.Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43 üncü maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü, 5 inci ve 9 uncu maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715 inci, 999 uncu maddeleri, 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Ancak; Mahkemece, kıyı kenar çizgisi kapsamında kalan taşınmaz yönünden tapu kaydının iptali ile kıyı olarak tapudan terkinine karar verilmesi gerekirken, davacı adına tesciline hükmedilmiş olması doğru değil ise de bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7 nci maddesi uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine ve re'sen yapılan inceleme sonucu Mahkeme kararının; hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan "davacı adına kayıt ve tesciline," ibaresinin çıkartılarak yerine "tapudan terkinine (kıyı olarak)," ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.