Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3264 E. 2024/6347 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sonrası açılan tapu iptali ve tescil davasında, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/908 E., 2024/123 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/473 E., 2021/346 K.

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Hatay ili, ..... ilçesi, .... köyü 349 parsel sayılı taşınmazın tamamı babası ...'e ait iken 19.03.1968 tarihli satış senedi ile taşınmazın 10 dönümlük kısmını babasından satın aldığını, ancak 1988 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1968 tarihli satış senedi gözetilmeksizin taşınmazın 1/4'er eşit hisselerle kendisi ve davalı kardeşleri adına tespit ve tescil edildiğini, oysa miras yoluyla gelen hak dışında babasından bedelini ödeyerek satın aldığı 10 dönümlük kısmın da adına tescil edilmesini gerektiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile 10 dönümlük kısmın adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 27.10.1988 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 04.10.2019 tarihinde on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açıldığı belirtilerek davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece keşif yapılması konusunda herhangi bir karar verilmediğini, 1988 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1968 yılında düzenlenen harici satış senedinin görevli kadastro ekibine ve bilirkişi heyetine verilmesine rağmen satış senedi uygulanmadığını, oysa anılan senette babası ...'den satın aldığı 10 dönümlük taşınmazın hudutlarının belirtildiğini ve fiili zeminde sınırlarının belirgin olduğunu, 10 dönümlük kısmın da adına tescil edilmesi gerekirken kendisi ve davalılar adına eşit paylarla tescil edildiğini, kadastrodan kaynaklı tapu iptal ve tescil davalarının 10 yıl içinde açılması gerektiğini, ancak ayni hakka dayanan yolsuz tescil ve muris muvazaasına dayanan tapu iptali-tescil davalarının süreyle sınırlı olmadığını, ayni hakka dayandığı için zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin bulunmadığını, anlaşmazlığın mirasçılar arasında (kardeşler) oluştuğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 27.10.1988 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 04.10.2019 tarihinde açıldığı belirtilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...’in istinaf aşamasında öldüğü halde bu hususa ilişkin eksikliklerin giderilmediğini, bildirilen tanıklarının dinlenmediğini, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verildiğini, dava konusu taşınmazın 10 dönümlük kısmının 1968 yılında harici olarak düzenlenen satış senedi ile davacı tarafından babasından satın alındığını, ancak belirtilen bu satış senedinin kadastro sırasında dikkate alınmadığını, ilgili satış senedinde hudutları belirtilen 10 dönüm yerin davacıya ait olduğunun herkes tarafından bilindiğini, kadastrodan kaynaklı davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin bulunduğunu ancak eldeki davanın özünde yolsuz tescil ve muris muvazaası davalarının süreyle sınırlı olmadığını, babasından satın aldığı bu hisse ve miras sebebiyle hak sahibi olduğu hissenin bütün olarak değerlendirildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi.

3. Değerlendirme

1.Hatay ili, .... ilçesi, ..... köyünde yapılan kadastro çalışmasında 349 parsel sayılı 34.568 m2 yüz ölçümlü taşınmazın senetsizden tarla vasfıyla 1/4'er eşit payla davacı ..., davalılar ... ve ... ile dava dışı... adlarına tespit edildiği, askı ilan süresi içerisinde dava açılmadığından 27.10.1988 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği, dava dışı...'in taşınmazdaki payını 2002 yılında davacı ve davalı ...'e satış yoluyla devrettiği, eldeki davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 04.10.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

2.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.11.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.