"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2024/38 E., 2024/307 K.
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, birleştirilen davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı asıl ve birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle duruşma isteğinin değerden reddine karar verilip; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar asıl davalarında; mirasbırakanları anneanneleri ...'ın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak aynı zamanda akli melekelerinin zayıf olduğu bir sırada 462 parsel sayılı taşınmazını hibe akdi ile 500, 128, 183, 188 ve 70 parsel sayılı taşınmazlarını ise ölünceye kadar bakma akdiyle davalı torunu...’e devrettiğini; birleştirilen davalarında, mirasbırakanın 654, 670, 669, 252 ve 50 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu ...’e satış ve bağış şeklinde devrettiğini, anılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ...; bağış akdinde muvazaa iddiasının asılsız olduğunu, ölünceye kadar bakım akdinin ise gerçek olup murise baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Birleştirilen davada davalı ...; diğer paydaşlardan da pay satın aldığını ve iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin (birleştirme öncesi) 26.07.2011 tarih ve 2010/356 Esas, 2011/449 Karar sayılı kararıyla; murisin akıl zayıflığı bulunduğu iddiasının soyut iddiadan öteye geçmediği, bağış sözleşmesinin murisin iradesine uygun bulunduğu, davalının ölünceye kadar bakım akdiyle üstlendiği murisi bakıp gözetme yükümlülüğünü yerine getirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA KARARLARI VE SONRASINDAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 26.07.2011 tarih ve 2010/356 Esas, 2011/449 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairenin 10.04.2012 tarih ve 2011/14318 Esas, 2012/4184 Karar sayılı kararıyla; “(...) Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Hal böyle olunca; ölünceye kadar bakım akdine konu taşınmazlarla ilgili olarak mirasbırakanın gerçek amacının açıklığa kavuşturulması bakımından araştırma ve değerlendirme yapılması, gerekse mirasbırakanın oğlu ...'e yaptığı temliklerle ilgili aynı yer Mahkemesinin 2010/361 Esas, 2011/448 Karar sayılı dosyasının da değerlendirme kapsamına alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesiyle; aynı Mahkemenin 2010/361 Esas sayılı dosyası üzerinden 669 parselin muris ...ile ilişkisinin bulunmadığı, diğer taşınmazlarda murisin payını davalıya satmayıp bağışladığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece “(...) dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek miras bırakanın akit tarihinde ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, miras bırakanın ehliyetsizliğinin saptanması halinde davanın kabul edilmesi; ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise mirasbırakan ... tarafından davalı ...'e aynı akitle yapılan temliklerin bağış niteliğinde olduğu, bu şekilde sağlararası yapılan temlik işleminde 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı, koşullarının varlığı halinde TMK'nın 560 ilâ 571. maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu olabileceğinden, davacının bu yöne ilişkinin talebinin değerlendirilerek olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği açıktır." gerekçesiyle bozulmuş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği Dairenin 30.10.2012 tarih ve 2012/11962 Esas, 2012/12010 Karar sayılı kararıyla reddedilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 10.05.2016 tarih ve 2014/384 Esas, 2016/169 Karar sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak dava dosyaları birleştirilmiş, yapılan yargılamanın sonucunda asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 10.05.2016 tarihli ve 2014/384 Esas, 2016/169 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 09.07.2020 tarih ve 2017/5556 Esas, 2020/3693 Karar sayılı kararıyla; “(...)Hemen belirtilmelidir ki; bozma kararına uyulmuş olmakla usuli kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır. Somut olayda, Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen asıl davadaki çekişmeli taşınmazların temlik tarihleri itibariyla fiil ehliyeti araştırması yapılmadan birleştirilen davadaki taşınmazların temlik tarihindeki fiil ehliyeti raporu ile
yetinilerek sonuca gidildiği görülmektedir. Hal böyle olunca, 12.04.1999 ve 02.06.1999 tarihlerinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının araştırılması, ehliyetsiz olması halinde asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi, ehliyetli olması halinde ise asıl davada muris muvaazası iddiasının değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir. Kabule göre de; davalar birleştirilse dahi ayrı dava olma özelliklerini korurlar. Bu nedenle birleştirilen her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Keza 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine göre de hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıktır. O halde, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmaması hatalıdır." gerekçesiyle bozulmuştur..
Ç. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 19.10.2021 tarih ve 2020/412 Esas, 2021/468 Karar sayılı kararıyla; murisin Adli Tıp Kurumu raporları ile akit tarihleri (15.01.1980, 12.04.1999 ve 02.06.1999) itibariyle fiil ehliyetini haiz olduğu, davalının ölünceye kadar bakma akdiyle üstlendiği murise bakıp gözetme yükümlülüğünü, murisin ölümüne kadar yasanın istediği anlamda yerine getirdiği, 462 parsel sayılı taşınmazla ilgili bağış suretiyle temlikin murisin iradesine uygun olduğu gerekçeleriyle asıl davanın reddine, birleştirilen davada, dava konusu 669 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ile ilgisi bulunmadığı, diğer taşınmazların bağış suretiyle devir edildiği gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine, ayrıca her iki davada davacılar vekilince 25.06.2013 tarihli dilekçesinde taleplerinin sadece tapu iptali ve tescil olduğu, ayrıca tenkis taleplerinin bulunmadığı belirtildiğinden asıl ve birleştirilen davada tenkis yönünden de davaların reddine karar verilmiştir.
D. Üçüncü Bozma Kararı
1.Mahkemenin 19.10.2021 tarih ve 2020/412 Esas, 2021/468 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2.Dairenin 22.12.2022 tarih ve 2022/6942 Esas, 2022/8433 Karar sayılı kararıyla; asıl ve birleştirilen davalarda mirasbırakanın bağış suretiyle devrettiği taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu, ancak murisin 02.06.1999 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile 5 adet taşınmazdaki payını davalı torunu...’e devretmesi ve muris üzerinde taşınmaz kalmaması hususları tanık beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın asıl amacının kendisine baktırmak değil mirasçılardan mal kaçırmak olduğu, hal böyle olunca, asıl davada ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu belirtilerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. Dairenin 22.12.2022 tarih ve 2022/6942 Esas, 2022/8433 Karar sayılı kararına karşı yapılan karar düzeltme talebi, Dairenin 12.12.2023 tarih ve 2023/5997 Esas, 2023/7400 Karar sayılı kararıyla reddedilmiştir.
E. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl davada muris tarafından ölünceye kadar bakım akdi kapsamında yapılan temliklerin amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğu belirtilerek 500, 128, 183, 188 ve 70 parsel sayılı taşınmazlar açısından davanın kabulüne, birleştirilen davada ise daha önce verilen ret kararının onanarak kesinleşmesi nazara alınarak karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Sebepleri
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; muris adına kayıtlı taşınmazların tamamen devredilmediğini zira murisin 500 parsel sayılı taşınmazda davalı ...'e ölünceye kadar bakım akdi ile devrettiği payların haricinde kendi murisleri olan anne ve babasından intikal eden hisselerin de mevcut olduğunu, murisin akit dışı malvarlığının değerlendirilmesinde söz konusu hisselerin hesaba katılmadığını ve bu konuda araştırma yoluna gidilmediğini, murisin dava konusu 70, 128, 183, 188 parsel sayılı taşınmazlardaki 10/16 hissesini ve 500 parsel sayılı taşınmazdaki 10/32 hissesini ölünceye kadar bakım akdi ile davalıya temlik ettiğini, bu kapsamda yalnızca temlike konu paylar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin hatalı olup eksik incelemeye dayandığını, bu kapsamda dava değerinin ve dolayısıyla harç ve vekalet ücretinin de hatalı belirlendiğini, birleştirilen dava bakımından ise karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi kapsamında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 1.980,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin ve birleştirilen davanın reddedilmesine rağmen davalılar aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının isabetsiz olduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 03.09.2010 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak kendisinden önce ölen kızı .....’dan olma torunları davacı ..., ..... ile davalı oğlu.....’in kaldıkları, davalı ...’in ise ...’in oğlu olduğu, mirasbırakanın 654, 50, 670 ve 252 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/5 payını 15.01.1980 tarihinde davalı oğlu ...’e bağışladığı; 462 parsel sayılı taşınmazını 12.04.1999 tarihinde bağış suretiyle, 70, 128, 183, 188 ve 500 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ise 02.06.1999 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı torunu...’e devrettiği, 669 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanla ilgisinin olmadığı, Adli Tıp Kurumundan alınan raporlar ile mirasbırakanın temlik tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olduğu, davacılar vekilinin 25.06.2013 tarihli dilekçesi ile tenkis istemlerinin bulunmadığını taleplerinin tapu iptali ve tescil olduğunu ifade ettiği anlaşılmaktadır.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı ... vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3.Mahkemece bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Somut olayda, muris ...'ın 02.06.1999 tarih ve 2741 yevmiye numaralı işlem ile ölünceye kadar bakım akdi kapsamında dava konusu 70, 128, 183 ve 188 parsel sayılı taşınmazlarda 10/16 payını, 500 parsel sayılı taşınmazda ise 10/32 payını davalı ...'a temlik ettiği anlaşılmakla, Mahkemece yalnızca muristen adı geçen davalıya temlik edilen paylar üzerinden davacıların miras payı oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken, 70, 128, 183 ve 188 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ...'a ait tam payın, 500 parsel sayılı taşınmazda ise 1/2 payın davacıların miras payı oranında iptali ve davacılar adına tescili isabetsizdir.
4.Bunun yanında; Dairenin 22.12.2022 tarih ve 2022/6942 Esas, 2022/8433 Karar sayılı bozma kararında birleştirilen dava açısından herhangi bir onama kararı verilmediği nazara alınarak birleştirilen dava açısından yeniden infazı kabil bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olduğu gibi birleştirilen davada yargılama giderlerinin bir bölümünün davalılardan alınmasına karar verilmiş olması ve kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına hükmolunacak vekalet ücretinin karar tarihine göre belirlenmemesi de doğru görülmemiştir.
5.Mahkemece değinilen hususlar göz ardı edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
VI. KARAR
Davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davalıya iadesine,
Dosyanın Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
26.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.