Logo

1. Hukuk Dairesi2024/4905 E. 2025/1118 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışması sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmaz için tapu iptali ve tescil talebiyle açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve mülkiyet hakkı olmayan kişinin tazminat talep edemeyeceği gözetilerek, davacıların temyiz itirazlarının reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1850 E., 2024/692 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eruh Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/150 E., 2023/146 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılardan ..., kendi adına asaleten diğer davacı ... adına vesayeten sunduğu dava dilekçesinde; müşterek murisleri ... adına kayıtlı Ekim 1964 tarih, 33 sıra numaralı tapu kaydı ve aynı zamanda zilyetlik nedeniyle irsen intikalen mülkiyetlerinde bulunan dava konusu 164 ada 5 parsel sayılı arsa nitelikli taşınmazın kadastro tespiti esnasında hukuka aykırı şekilde Hazine adına kaydedildiğini, taşınmaz üzerinde kesintisiz, çekişmesiz devam eden mülkiyet haklarının bulunduğunu belirterek çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptaline, ekte sunulan tapu kaydına göre adlarına tesciline, yolsuz tescil sebebiyle devam eden zararlarının giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine cevap dilekçesi sunmamış, aşamalarda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; davanın, tapulamadan önceki tespit nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemlerinden ibaret olduğu, bu tür davaların 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği, Mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken bu sürenin geçmiş olması sebebiyle tapu iptali ve tescil istemi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği, TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemi yönünden ise kadastrosu tamamlanan çalışma alanında kalan eski tapu kayıtlarının sadece işleme tabi olma niteliğini kaybedeceği, hukuki kıymetini kaybetmeyeceği, başka bir ifadeyle bu durumdan tapu kapsamındaki mülkiyetin yitirilmesi anlamının çıkarılamayacağını, kadastro işlemleri ile tapu işlemlerinin bir bütün olduğunu, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumlu olduğunu, hal böyle olunca 2005 yılında yapılan kadastro çalışmalarında davacının tapu kaydının kapsadığı yerin adına tespit edilmemesi nedeniyle oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklanması sebebiyle TMK'nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davacıların tapu iptali ve tescile yönelik taleplerinin hak düşürücü süre nedeniyle reddine, davacıların TMK'nın 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat istemlerine yönelik davanın kabulü ile 949.367,43 TL tazminatın mülkiyetin kaybedildiği 01.02.2005 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine, davalı ... Defterdarlığına yönelik davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı ... adına asaleten, davacı ... adına vesayeten davacılar vekili ile davalı Hazine temsilcisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, bu nedenle Yerel Mahkemenin tapu iptali ve tescil talebi yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun olduğu; ancak mülkiyet hakkı olmayan kişinin bu hakka dayalı tazminat isteminde bulunamayacağı belirlendiği halde yazılı şekilde tapu iptali ve tescil istemi yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmişken tazminat istemi yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olduğundan ve toplanan delil durumuna göre bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulüne, kararının kaldırılmasına, HMK'nın 353/1-b.2 hükmü uyarınca davanın tapu iptali ve tescil ve tazminat istemlerinin her ikisini kapsar şekilde hak düşürücü süre nedeniyle reddine, davalı ... Defterdarlığına yönelik davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı ... adına asaleten, davacı ... adına vesayeten davacılar vekili temyiz dilekçesinde; çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin dayandıkları tapu kaydından anlaşılacağı üzere 1959 yılından beri tapu kayıt maliki olan davacıların babası ...'e ait olduğunu; ancak taşınmazın kadastro işlemleri sırasında mülkiyet hakkını ihlal edecek biçimde Hazine adına kaydedildiğini, toplanan delillere göre çekişmeli taşınmazın davacıların babasına ait olduğunun ve babalarının vefatından sonra çocukları tarafından kullanıldığının ispat edildiğini, 1959 yılından kadastro tespitine kadar 45 yıldır taşınmaz üzerinde davacıların mülkiyet haklarının davasız ve aralıksız devam ettiğini, Hazine adına yapılan tescil işleminin dayanağı kadastro tespiti esnasında gerekli araştırmalar yapılmadığından tescilin geçerli bir hukuki dayanağı olmadığını, bu sebeple yolsuz tescil gerçekleştiğinden hak düşürücü süreden de bahsedilemeyeceğini, öte yandan Kadastro Kanunu'na aykırı şekilde taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, yapılan kadastro çalışmasının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22. maddesinde belirtilen mükerrer kadastro yasağına da aykırı olduğunu, davanın kabulü gerektiğini belirterek kararı temyiz etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu Siirt ili, Eruh ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 164 ada 5 parsel sayılı taşınmazın yörede 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 7. maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmasında sınırlandırma esnasında hiç kimsenin kullanmadığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında sayılan yerlerden olduğu, emek ve masraf yapmak suretiyle tarıma elverişli hale getirilebileceği gerekçesiyle Kadastro Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca ham toprak vasfı ile senetsizden Hazine adına 23.11.2004 tarihinde tespit edildiği, askı ilanının 30.12.2004-31.01.2005 tarihleri arasında yapıldığı, kadastro tespitinin 01.02.2005 tarihinde kesinleştiği ve bu tarihte taşınmazın tapuya tescil edildiği, eldeki davanın ise 27.01.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan eldeki davada, tespitin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık hak düşücü sürenin dolduğunun, öte yandan mülkiyet hakkı olmayan kişinin bu hakka dayalı tazminat isteminde bulunamayacağının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebepler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.