"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/747 E., 2024/1094 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Arpaçay Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/179 E., 2024/15 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... dava dilekçesinde; Kars ili, Arpaçay ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 224 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 5 dönümlük kısmını 20-25 yıldır nizasız ve fasılasız olarak kullandığını, taşınmazın öncesinde de komşu taşınmazları gibi tarım arazisi olarak kullanıldığını, taşınmazın mera niteliğinde olmadığını, kadastro tespitinin üzerinden 10 yıllık süre geçmiş ise de 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesine eklenen “bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yakut devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” hükmü ile geçici 10. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli kararıyla iptal edildiğini, somut olayda taşınmazın mera niteliği ile kayıtlı olması sebebiyle hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, taşınmazın Türk Medeni Kanunu’nun 713. ve 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca zilyetlik yoluyla edinilebileceğini ileri sürerek taşınmazın 5 dönümlük kısmının tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığını, 3402 sayılı Kanun’un 16/b maddesi ve 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesine göre taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup zilyetlikle kazanılamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... Kişiliğini temsilen köy muhtarı Hasan Ayaz cevap dilekçesinde; davaya herhangi bir itirazının olmadığını, davacının 20-25 yılı aşkın zamandır taşınmazı ev, ahır ve tarla olarak kullandığını, taşınmazın uzun yıllardır tarla vasfında ekilip biçilen yerlerden olup davacının malik sıfatıyla kullanımına kimsenin itiraz etmediğini, komşu taşınmazlarının da tarla vasfında olduğunu bildirmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; çekişmeli taşınmazın bulunduğu çalışma alanında kadastro tespitinin 06.12.1979 tarihinde kesinleştiği, davacının 35-40 yıldır malik sıfatıyla taşınmaza zilyet olduğunu iddia etmesi nedeniyle davanın kadastrodan önceki nedene dayalı olduğu ancak 21.12.2022 tarihinde açılan davada 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği, somut olayda taşınmazın Hazine adına kayıtlı olması nedeniyle 4721 sayılı TMK’nın 712 ve 713. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmadığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı istinaf dilekçesinde davasını kadastro öncesi zilyetliğe dayandırmadığını ileri sürmüşse de ön inceleme duruşmasındaki beyanında köylü tarafından daha önce tarla olarak kullanılan taşınmazın zilyetliğini 2000 yılında devralarak malik sıfatıyla kullandığını ve taşınmazın mera olmadığını ileri sürdüğü, davanın kadastro öncesi eklemeli zilyetliğe dayandığı, taşınmazın 1979 yılında kesinleşen kadastro çalışmalarında mera olarak tespit edildiği, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı asıl temyiz dilekçesinde; toplanan delillerle iddialarının kanıtlandığını, köylü tarafından vasfı belirtilmeksizin kendisine gösterilen taşınmazı 2000 yılından bugüne kadar itirazsız kullandığını, davanın kadastro öncesine dayalı zilyetlik değil kadastro sonrası zilyetliğe dayalı tapu iptal-tescile ilişkin olduğunu, 20 yıllık kullanım nedeniyle edinme şartlarının oluştuğunu, bu tür davalarda hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dosyanın incelenmesinden; davaya konu taşınmazın bulunduğu ... köyünde 766 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro çalışmalarının 06.02.1979 tarihinde kesinleştiği, 15.06.2023 tarihli bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen davacının talebine konu 8.237,93 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz bölümünün tesis kadastro paftasındaki 266, 268 ve 269 numaralı mera parselleri, 270 numaralı tarla vasfındaki parsel ve kısmen yol olan kısım ile çakıştığı, davaya konu 224 ada 1 parsel sayılı taşınmazın toplulaştırma sonucunda oluştuğu, kök 266, 268, 269, 270 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitinin de 06.02.1979 tarihinde itirazsız olarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesinde taşınmazın 20-25 yıldır davacı tarafından kullanıldığı, öncesinde de komşu taşınmazları gibi tarım arazisi olarak kullanıldığı iddia edildiğinden, iddianın ileri sürülüş biçimine göre uyuşmazlık, taşınmazın mera ve tarla olarak tespit edildiği kadastro işleminden öncesini ilgilendirmekte olup davanın 21.11.2022 tarihinde açılmış olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreden sonra açıldığı, davacı temyiz dilekçesinde iddianın tespitten sonraki zilyetliğe dayalı olduğunu ileri sürmüş ise de Türk Medeni Kanunu'nun 712 ve 713. maddelerinde öngörülen koşullar oluşmadığından davacının tespitten sonraki zilyetliğine değer verilemeyeceği açıktır.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
.
20.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.