Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5900 E. 2025/1075 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın hayatta iken kız çocuklarını mirastan mahrum bırakmak amacıyla bazı taşınmazlarını erkek çocukları adına tescil ettirdiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddinin doğru olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Murisin taşınmazları kadastro çalışmaları sırasında davalılara hibe yoluyla devrettiğinin tespit edilmesi ve bu nedenle 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtilen muris muvazaası hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilerek, davanın reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI: 2024/1296 E., 2024/1487 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Durağan Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI: 2023/131 E., 2024/76 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; murisin hayattayken tamamı kendine ait olan taşınmazları kız çocuklarına mirasında pay bırakmamak adına erkek çocukları adına tespit ve tescil ettirdiğini ileri sürerek Sinop ili, Durağan ilçesi, ... köyünde davalılar adına kayıtlı bulunan 111 ada 5 parsel, 114 ada 19-30-32-33-70 parsel, 125 ada 2-7-33 parsel,137 ada 7 parsel, 154 ada 5-29-35 parsel, 155 ada 10 parsel, 157 ada 6 parsel, 159 ada 34 parsel, 202 ada 3 parsel, 207 ada 1 parsel, 216 ada 1 parsel sayılı taşınmazların mevcut tapu kayıtlarının kısmen iptali ile iptal edilen kısmın davacı müvekkillerin miras payları oranında adlarına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili; davacı tarafın 2004 yılında gerçekleştirilen bağışlara, 2012 yılında tutulan kadastro tutanaklarına karşı 10 yıllık (ve 5 yıllık) dava açma sürelerini geçirdiğini, muris babalarının 2020 yılında vefat ettiğini eldeki davanın 2023 yılında açıldığunı 1 yıllık dava açma sürelerini geçirdiklerini, hak düşürücü ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, dava konusu taşınmazların davalılar adına tapu kayıtlarının oluşmasının dayanağının kök mirasbırakanın tapulama sırasında tapulama teknisyeni huzurunda bu yerlerin davalılar adına tespitine muvafakatini içeren tek taraflı beyanı olduğunu, taşınmazın davalıya devrini sağlayan bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından muris muvazaasına ilişkin 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının eldeki davada uygulanamayacağını, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibari ile dolduğu belirlenerek davanın hak düşürücü süre yönünden usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıların çekişmeli taşınmazların öncesinde kök murise ait olduğu ve muvazaalı işlem ile davalılara taşınmazların devredildiği iddiasıyla kadastro öncesi nedene dayalı olarak dava açıldığı, Mahkemece tespitten önce taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığı ve muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği, dava tarihi itibari ile çekişmeli taşınmazların tespit tarihlerinin hak düşürücü süre gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı belirlenerek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; murisin kadastro tespitinden sonra ölmesi halinde mirasçılarının muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescili davası açması bakımından herhangi bir süreye tabi olmayacaklarını, murisin kadastro evvelinde yahut sonrasındaki ölümü halinde bir tespit yapılarak zamanaşımının değerlendirilmesi gerektiğini, dava konusu edilen taşınmazlara yönelik olarak, muris Emin Akpınar'ın kadastro tespitinden çok sonra vefat ettiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Kadastro sonucu Sinop ili, Durağan ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 111 ada 5 parsel, 114 ada 19-30-32-33-33-70 parsel, 125 ada 2-7-33 parsel,137 ada 7 parsel, 154 ada 5-29-35 parsel, 155 ada 10 parsel, 157 ada 6 parsel, 159 ada 34 parsel, 202 ada 3 parsel, 207 ada 1 parsel, 216 ada 1parsel sayılı taşınmazlara ilişkin kadastro kesinleşme tarihlerinin 07.08.2012 olduğu, murisin ise tespitten sonra 20.06.2020 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Buna göre 3402 sayılı Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin olayda uygulanamayacağı tartışmasızdır.

Bununla birlikte; bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Böyle bir durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nda açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararları konuları ile sınırlı, gerekçeleri ile aydınlatıcı ve sonuçları ile bağlayıcı kararlardır. Hukuk Genel Kurulunun 20.02.1963 tarihli ve 19634/71 Esas, 1963/21 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi “Bir konunun İçtihadı Birleştirme Kararı ile aydınlanması, ameli sonuç bakımından, o konuda yeni bir yasa çıkarılması anlamına gelmektedir”. Yine Hukuk Genel Kurulunun 29.11.2006 tarihli ve 2006/1-734 Esas, 2006/761 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; “nasıl ki yasa hükümleri uygulanırken tefsirleri ve asıl amaçlarının belirlenmesi gerekmekte ise yine yasa hükmünde olan İçtihadı Birleştirme Kararlarının da tefsiri mümkün olup bu durum sonuçları ile bağlayıcı olan İçtihadı Birleştirme Kararlarının genişletilmesi veya değiştirilmesi anlamına gelmemektedir.” Bu açıklamalardan yorum yolu ile içtihatları birleştirme kararının içeriklerinin genişletilip değiştirilemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Bir başka ifade ile 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı muris tarafından kendisine ait taşınmaz malı mirastan mal kaçırmak amacıyla diğer mirasçılardan bir veya bir kaçına tapu müdürlüğünde resmî memur huzurunda yapılan satış ile ilgili olup 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için; dava konusu yapılan taşınmazların muris adına tapuda kayıtlı olması, satış işleminin tapu müdürlüğünde resmî memur huzurunda yapılmış olması gerekir. Ancak bu iki koşulun varlığı hâlinde sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararını uygulama olanağı söz konusu olabilecektir.

Diğer taraftan, İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde muris muvazaasının oluşabilmesi için taşınmazın tapu sicilinde kayıtlı olması yanında murisin tapu memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olması koşulunun ne anlama geldiğinin saptanması gerekmektedir. Buradaki kastedilen irade açıklaması murisin bizzat tapu memurunun önüne giderek beyanda bulunması değil, her ne biçimde ve her ne yolla olursa olsun murisin iradesinin resmî memura ulaştırılması ve bu iradenin tapudaki muvazaalı devir işlemine esas olmasıdır. (YHGK’nın 09.11.2022 tarih, 2020/1-570 Esas, 2022/1472 Karar sayılı kararı)

Somut olaya gelince; hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de; davaya konu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında muris tarafından davalılara hibe yoluyla devredilmesi nedeniyle 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı somut olaya uygulanamayacağından sonucu itibariyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile yukarıda açıklanan gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.