Logo

1. Hukuk Dairesi2024/791 E. 2025/1851 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından kızı üzerine satış yoluyla devredilen taşınmazın aslında inançlı işlemle devredildiği iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından ilk savunmasında inanç sözleşmesinin varlığı kabul edilmiş olup, daha sonra ıslah yoluyla bu ikrardan dönülmesinin HMK 179/2 gereğince mümkün olmadığı ve davalıya emaneten temlik edildiği sözleşmede açıkça belirtilen taşınmazın inançlı işlem olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1532 E., 2023/1883 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/730 E., 2022/906 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davaya konu 1537 parselde kayıtlı 19.400 m2 yüz ölçümlü tarla vasıflı taşınmazdaki 1/4 hissesini davalı kızı ...'a devrettiğini, bu devir işleminin sebebinin davalı kızı ... ve diğer çocukları ... ile ...'in birlikte imza ettikleri, kendisinin (davacının) ve eşi ...'in de tanık sıfatıyla imza ettiği 26.03.2013 tarihli satış sözleşmesi olduğunu, sözleşmeye göre kendisinin (davacının) eşi ...'in borçlarına kefil olduğunu, taşınmazı muhtemel haciz işlemlerinden kurtarabilmek maksadıyla davalı kızı ...'a “EMANETEN” verdiğini, davacının ölümü halinde de dava konusu taşınmazdaki hissesinin 1/12 hissesini üzerinde bırakarak kalan 2/12 hisseyi eşit olarak kardeşleri ... ve ...'e hiçbir hak talebinde bulunmadan devredeceğinin yazıldığını, taşınmazın davalı ... ve kardeşleri ... ile ... arasında fiilen taksim edilmiş vaziyette kullanılmakta olduğunu, taşınmaz üzerinde hem davalı ...'ın hem de kardeşi ...'in ikamet ettikleri evlerinin bulunduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına kayıtlı olan 1/4 hissesinin tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile dava konusu taşınmaz hissesinin belirlenecek rayiç değerinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; dava konusu taşınmazın üzerinde (yaklaşık 4850 metre) fiilen ikamet ettiği ev ile davacı ve davacının oğlu ...'in zaman zaman kullandığı bir ev bulunduğunu, kendisinin kullandığı arsa üzerine ev yaptığını, 170 adet üzüm asması ve 70 adet muhtelif meyve ağacı dikerek burayı ihya ettiğini, davanın sebebinin, kardeş ...'in davacı anne ...'e ait gayrimenkulleri sattırıp bedelini harcayıp bitirdiği gibi, şimdi de dava konusu taşınmazı davacı anne ...'in üzerine geri çevirmek ve sonra da bu gayrimenkulü sattırıp parasını harcamak istemesinden kaynaklandığını, davacı annenin yaşlı, güçsüz ve akıl sağlığının zayıf olduğunu, tamamıyla oğlu ...'in kontrolü altında bulunduğunu, davacı annenin oğlu ...'in etkisinde ve baskısı altında davalıya manevi baskı yaptığını, davacının usulen bu davayı açma ehliyetinin ve menfaatinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla

; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde dava konusu 43274 ada 9 parsel (eski 1537 parsel) sayılı taşınmazın 1/4 hissesinin davacı anne tarafından davalı çocuğuna 04.07.2003 tarihinde satış suretiyle devredildiği, davacının inançlı işlemle devir edildiği iddiasıyla eldeki davayı ikame ettiği, davacı tarafça dava dilekçesi ekinde fotokopisi ibraz edilen ve aslı ibraz edilemeyen davacının tanık olarak, davalının taraf olarak imzaladıkları 26.02.2012 tarihli adi yazılı belge içeriğinden taşınmaz hissesinin inanan davacı tarafından inanılan davalıya inançlı işlemle devredildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar belge aslı ibraz edilmemişse de davalı tarafça cevap dilekçesindeki ikrar mahiyetindeki beyanlarla belgenin ve içeriğinin kabul edildiğinin anlaşıldığı, sonradan cevap dilekçesi ıslah edilse de ikrar mahiyetindeki belgenin kabulüne dair durumun ıslahla geçersiz kılınamayacağı, (HMK m.179/2); dava konusu taşınmazın inançlı işlemle davalıya devredildiği anlaşıldığından aksi yöndeki savunmalara ve tanık beyanlarına itibar edilmediği, davalı taraf inanç sözleşmesinin devir işleminden sonra yapılamayacağı savunmasını ileri sürse de inançlı işlemlerin dayanağı İçtihadı Birleştirme Kararında bu yönde bir kısıtlamanın olmadığı ve devir işleminden sonra yapılan inanç sözleşmesinin geçerli olduğu, sözleşme tarihi ve dava tarihi nazara alındığında zamanaşımı süresinin de dolmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın inançlı işleme dayanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olduğu, davalı tarafın cevap dilekçesinde 26.03.2013 tarihli inanç sözleşmesi niteliğinde olan belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu ve içeriğini kabul ettiği, 08.02.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile inanç sözleşmesinin aslının sunulmaması nedeniyle cevap dilekçesini ıslah edip bu belgenin içeriğini ve belgedeki imzayı inkar ettiği, Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği gibi davalının cevap dilekçesinde 26.03.2013 tarihli belgeyi ve içeriğini ikrar ettiği, 26.03.2013 tarihli belge altındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, bu durumda ikrardan ıslah yoluyla dönülmesinin HMK'nın 179/2. maddesi itibariyle mümkün olmadığından Mahkemenin buna ilişkin kabulünün yerinde olduğu, söz konusu belge incelendiğinde davacının eşinin borçları nedeniyle haciz gelmesinden çekinildiği için davaya konu taşınmazını geri verilmek üzere bedelsiz olarak davalıya emaneten temlik ettiğinin açıkça yazıldığı, sonrasında davacının payının 3/12 pay kabul edilerek imar uygulaması yapılıp taşınmazın bölünme imkanı olduğunda, 1/12 payının davalı üzerinde bırakılacağı, 1/12 payının dava dışı davacının oğlu ...'e verileceği, 1/2 payının da yine dava dışı davacının kızı ...'a verileceğinin belgeye derc edildiği, davacının bu sözleşmeyi de tanık olarak imzaladığı, söz konusu sözleşmenin inançlı işleme ilişkin kısmı geçerli olup mülkiyetin nakline ilişkin pay devrine esas kısmının ise resmi şekil şartına uymadığından geçersiz olduğu, kaldı ki davalının bu belgeyi tanık olarak imzalaması nedeniyle de ariyeten geçersiz olduğu, bu durumda davacının inanç sözleşmesi gereğince verdiği payı talep etmesi mümkün olmakla Mahkemenin davanın kabulüne karar vermesinin yerinde olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesi ile; davacının dava açma ehliyeti ve menfaatine sahip olmadığını, dava açıldıktan sonra davanın vasfının Mahkemece değiştirildiğini, zamanaşımı def'ilerinin dikkate alınmadığını, 26.03.2013 tarihli kağıt parçasının hukuken bir değeri olmadığı için davacı tarafın tanık dinletmesine muvafakatları bulunmadığını, herkesin iddiasını ispat etmesi ve davada dayandığı iddiaların dayanaklarını göstermesi gerektiğini, davacı iddiasını ispat edemediği gibi dayandığı fotokopi kağıdının aslını Mahkemeye sunmadığını, kesin ihtarat içeren süre geçtikten sonra avansı yatırılan bilirkişi ve keşif delilinin davaya dayanak edildiğini, Yerel Mahkemenin bizzat kendisinin yemin delilini davacıya hatırlattığı ancak sonraki celsede bu yemin delilinden hukuka aykırı bir şekilde döndüğünü, dava değerinin yanlış hesaplandığını, temlikten sonra inançlı işlem yapılmadığının göz ardı edildiğini, 26.03.2013 tarihli kağıt parçası muteber sayılsa dahi 14. satırdaki imar uygulamasının gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddinin gerektiğini, işitme problemi olan tanıklarının işitme probleminin giderilmesi yönünde çaba sarf edilerek dinlenmesi gerektiği halde dinlenmediği gibi, yerine ikame olarak tanık göstermelerine izin verilmediğini, İstinaf Mahkemesi kararının çelişkili olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu eski 1537 parsel ( yeni 43274 ada 9 parsel) sayılı taşınmazdaki 1/4 pay davacı ... adına kayıtlı iken davacının 04.07.2003 tarihinde satış yolu ile davalı kızına temlik ettiği, söz konusu devir işleminin davalının taraf, davacının ise tanık olarak imzaları bulunan 26.03.2013 tarihli sözleşme gereğince yapıldığı ileri sürülmek suretiyle eldeki temyize konu davanın açıldığı, söz konusu belge incelendiğinde davacının, eşinin borçları nedeniyle haciz gelmesinden çekinildiği için davaya konu taşınmazını geri verilmek üzere bedelsiz olarak davalıya emaneten temlik ettiğinin açıkça yazıldığı, sonrasında davacının payının 3/12 pay kabul edilerek imar uygulaması yapılıp taşınmazın bölünme imkanı olduğunda, 1/12 payının davalı üzerinde bırakılacağı, 1/12 payının dava dışı davacının oğlu ...'e verileceği, 1/2 payının da yine dava dışı davacının kızı ...'a verileceğinin belgeye yazıldığı anlaşılmaktadır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup özellikle 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlediği, 16. maddesinde taşınmazın aynına ilişkin davalarda taşınmaz değerinin nazara alınacağını ve yine buyurucu nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngördüğü, bu nedenle dava değerinin belirlenmesi yönünden keşif yapılmasının zaten gerekli olduğu gözetilerek davalı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 39.174,88 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

09.04.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.