"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2024/525 E., 2024/611 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 141 ada 13 parselde kayıtlı bulunan 1, 2 ve 3 nolu bağımsız bölümleri davalı şirkete sattığını, bedelin 950.000,00 TL olması hususunda anlaştıklarını, 250.000,00 TL'nin nakit olarak ödendiğini, kalan 700.000,00 TL için ise davalı şirket tarafından davacı emrine yedi adet çek verildiğini, ancak ödeme tarihleri gelmeden 15 Temmuz darbe girişiminin meydana geldiğini, davalı Şirketin malvarlığına el konulup şirket yönetiminin TMSF'ye devredildiğini, bedeli ödenmeyen çekleri kayyum heyetine teslim ettiğini, taşınmazın sözleşmeye uygun olarak davalıya devredilmesine rağmen, sözleşme ile belirlenen bedelin davalı tarafından ödenmeyerek sözleşmeye aykırı davranıldığını, tüm bu nedenlerle dava konusu tapunun iptali ile davacı adına tescili için işbu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu, davacının, tapu iptali ve tescil kararı verildiği takdirde kendisine ödenmiş olan 250.000,00 TL'lik bedeli taşınmaz üzerinde bulunan hacizlere ait icra dosyalarına haciz sırasına göre ödemeyi kabul ettiğini, tapu devrinden sonra taşınmazlar üzerinde bir çok haciz işleminin tesis edildiğini, davacının, devir tarihi itibarıyla taşınmazı herhangi bir haciz kaydı olmadan teslim ettiğini, dolayısıyla dava konusu taşınmazların üzerindeki hacizlerden ari olarak hacizlerin de terkinine karar vermek sureti ile tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile hacizlerden ari olarak adına tesciline, olmadığı takdirde ödenmeyen çek bedeli tutarı olan 700.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 13.10.2020 tarihli dilekçesinde özetle; sözleşmeye aykırılık nedeni ile hacizlerden ari olarak tapu iptali ve tescil davalarındaki hacizlerden ari talebinden vazgeçtiklerini belirtmiştir.
II. CEVAP
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talebin 15 Temmuz 2016 tarihinden önceki bir işleme dayandığını, iddia edilen hususların şirket kayıtlarındaki bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkacağını, bu hususta kendilerinin tasarrufu öncesi gerçekleşen bir sözleşmeye dayanarak açıklama yapmanın mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Düzce 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.12.2021 tarihli ve 2019/363 Esas, 2021/366 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesi kapsamında davacının taşınmazın devrini gerçekleştirerek edimi tam olarak ifa ettiği, davalının ise satış bedelinin bir kısmını ödediği, taşınmaz üzerinde davalının borçları nedeniyle çok sayıda hacizler olduğu, kısmi ifanın olması nedeniyle davacının tapu iptali talebinin yerinde görülmediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, alıcı davalının edimini tam olarak ifa etmediği, davacının satış bedeli bakımından alacaklı olduğu gerekçesiyle ödenmeyen satış bedeli olan 700.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 06.04.2022 tarihli ve 2022/440 Esas, 2022/514 Karar sayılı kararıyla; davacı vekili taşınmazın bir kısım bedelinin ödenmediğini, bu sebeple iadesini talep etmiş ise de satış akdinin geçerli bir şekilde kurulduğu ve geçersizliğine dair bir neden de ileri sürülmediğine göre sadece bir kısım bedelin ödenmediğinden söz ederek taşınmazın yeniden davacı adına tescilini istemesinin mümkün olmadığı, Mahkemece tapu iptali ve tescil isteğinin reddedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı vekili taşınmazın kalan bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de 7 adet çekin dosyaya sunulduğu, yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda da bu çeklerin davalının yasal defterine 05.05.2016 tarihinde kaydedildiğinin anlaşıldığı, bu durumda Mahkemece alacak isteğinin kabulüne karar verilmesinin de yerinde olduğu, öte yandan davacı vekili tapu iptali ve tescil davası için ödediği harcın iadesi isteğinde bulunmuş ise de öncelikli isteği tapu iptali ve tescil olduğuna göre Mahkemece bu harcın tamamlatılmasının da yerinde olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Dairenin 28.03.2024 tarihli ve 2023/4101 Esas 2024/2610 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının kayden maliki olduğu 141 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki mesken nitelikli 1, 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin davacıya vekaleten ... tarafından 09.08.2016 tarihli satış işlemi ile davalı Şirkete temlik edildiği; davacının, satış bedelinin 950.000,00 TL olduğu hususunda tarafların anlaştıklarını, 250.000,00 TL'nin nakit olarak ödendiğini, kalan 700.000,00 TL için davalı Şirket tarafından 7 adet çek düzenlendiğini, bu arada 15.07.2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi sonrası davalı Şirketin kapatılarak malvarlığının TMSF'ye devredildiğini ileri sürerek eldeki temyize konu davayı açtığı, dosya kapsamında mali müşavir bilirkişiden alınan raporda davalı Şirket tarafından düzenlenen 20.12.2016 ila 20.04.2017 vade tarihli senetlerin 05.05.2016 tarihinde şirket defterine kaydedildiği, çekişmeli taşınmazların ise 09.03.2016 tarihinde davalının yasal defterlerine kaydedildiği hususlarının tespit edildiği, çeklerin günü gelmeden davalı Şirkete el konulduğu ve yönetiminin TMSF'ye geçtiğinin anlaşıldığı, bilindiği üzere 7091 sayılı Kanun ile kanunlaşan 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinde; "20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık) her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mâli külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.... Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları re'sen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.”, yine 7082 sayılı Kanun'la kanunlaşan 675 sayılı KHK'nın Dava ve Takip usulü başlıklı 16. maddesinde ise; "20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17.08.2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15.08.2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara re'sen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.” düzenlemelerinin yer aldığı, somut olayda davalı Şirketin 7082 sayılı Kanun'un 16. maddesinde bahsi geçen olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılarak malvarlığına el konulan ve TMSF'ye devrolunan şirket olduğu değerlendirildiğinde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan Düzce 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı Şirketin 7082 sayılı Kanun'un 16. maddesinde bahsi geçen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılarak malvarlığına el konulan ve TMSF'ye devrolunan şirket olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın reddine gerekçe yapılan 7082 sayılı Kanun'un 16. maddesinin lafzi yorumu ile de sabit olduğu üzere dava şartı yokluğundan reddedilecek davaların 17.08.2016 tarihinden önce açılan davalar olup bu kapsamda Hazine ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalar olduğunu, dosya kapsamında inceleme yapıldığında davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının kayden maliki olduğu 141 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki mesken nitelikli 1, 2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin davacıya vekaleten ... tarafından 09.08.2016 tarihli satış işlemi ile davalı Şirkete temlik edildiği, davacının, satış bedelinin 950.000,00 TL olduğu hususunda tarafların anlaştıklarını, 250.000,00 TL'nin nakit olarak ödendiğini, kalan 700.000,00 TL için davalı Şirket tarafından 7 adet çek düzenlendiğini, bu arada 15.07.2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi sonrası davalı Şirketin kapatılarak malvarlığının TMSF'ye devredildiğini ileri sürerek eldeki temyize konu davayı açtığı, dosya kapsamında mali müşavir bilirkişiden alınan raporda davalı Şirket tarafından düzenlenen 20.12.2016 ila 20.04.2017 vade tarihli senetlerin 05.05.2016 tarihinde şirket defterine kaydedildiği, çekişmeli taşınmazların ise 09.03.2016 tarihinde davalının yasal defterlerine kaydedildiği hususlarının tespit edildiği, çeklerin günü gelmeden davalı Şirkete el konulduğu ve yönetiminin TMSF'ye geçtiği anlaşılmaktadır.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Alınması gereken karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 1.350,60 TL bakiye temyiz yoluna başvurma harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.