"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/2054 E., 2024/2645 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/12 E., 2021/157 K.
Bölge Adliye Mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararı sonrası verilen karar; taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, telefonda komiser ... olarak kendisini tanıtan şahsın "Fetöcü barındırıyorsun, PKK'ya yardım yapıyormuşsun" şeklinde kendisini korkuttuğunu, sonrasında yine bu şahsın telefonu kesinlikle kapatmamasını, yanında kimsenin olmamasını, kimseye cevap vermemesini, operasyon yapıldığını, emlakçıyı ayarladıklarını, emlakçının kendisini arayacağını ve derhal emlakçıyla buluşup dava konusu taşınmazı satması gerektiğini söylediğini, akabinde emlakçı olduğunu söyleyen ... isimli kişinin telefonla aradığını ve "dükkanını satıyormuşsun" dediğini, daha sonra emlakçı ile buluşup taşınmazı çok düşük bir bedelle davalıya temlik ettiğini, satış bedelinin tamamının da ödenmediğini, 270.000,00 TL peşin para verildiğini, kalan kısım için senet düzenlendiğini, tapudaki işlemler sırasında cep telefonunu sürekli açık tutmak zorunda bırakıldığını, satış işleminden sonra evine gelerek kendisini polis olarak tanıtan kimliksiz kişinin satış bedelini kontrol edeceğiz diyerek aldığını, her aşaması şüpheli olan devir sürecinde emlakçının şüphelenmiş olmasına rağmen işlemi gerçekleştirdiğini, temlikin üçüncü kişinin korkutması ile yapıldığını, 270.000,00 TL bedeli iade etmeye hazır olduğunu, taşınmazın geri alınması için oğullarının 350.000,00 TL teklif ettiklerini, ancak davalının 500.000,00 TL istediğini ileri sürerek 697 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu dükkanın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, geçersiz satım nedeni ile alınan 270.000,00 TL ile senedin davalıya iadesine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, taşınmazın satılacağını emlakçı ... aracılığı ile öğrendiğini, davacı ile emlakçıda biraraya gelerek pazarlık yaptıklarını ve 450.000,00 TL bedele anlaştıklarını, 272.000,00 TL bedeli nakit olarak ödediğini, 18.000,00 TL kira bedeli mahsup edilerek kalan 160.000,00 TL'nin de 02.02.2017 vade tarihli bono ile ödendiğini, davacının taşınmazını satmaya kendisinin karar verdiğini, davacının dolandırıcılık suçunun mağduru olmuş olsa bile bu mağduriyetinin sorumlusunun kendisi olmadığını, iyiniyetli olduğunu, taşınmazın bedelini ödeyebilmek için eşinin, damadının ve damadının arkadaşı olan dava dışı ...'in bankadan kredi çektiğini, korkutma nedeniyle sözleşmenin iptali yönünde karar verilecek olursa hükmedilecek tazminat miktarının bu durumlar göz önünde bulundurularak hesaplanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli ve 2017/12 Esas, 2021/157 Karar sayılı kararı ile; ceza dosyası içeriği ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının kendi iradesi ile değil üçüncü kişinin korkutmasıyla dava konusu taşınmazı sattığı, taşınmazın satış tarihi olan 13.01.2017 tarihindeki değerinin KDV hariç 750.000,00 TL (KDV dahil 885.000,00 TL) olduğu, bedeller arasında yaklaşık iki kata yakın fark olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 18.06.2021 tarihli ve 2021/1233 Esas, 2021/1301 Karar sayılı kararı ile; davacının üçüncü kişi tarafından terör örgütü üyesi barındırdığı, terör örgütüne yardım ettiği iddiası ile suçlanarak korkutulmaya maruz kaldığı, telefonda söylenen sözlerin içeriği itibarıyla davacının sübjektif durumuna göre ağır ve derhâl meydana gelebilecek nitelik taşımayıp bu hâli ile illiyet bağı bulunmadığı gibi davacıya yönelik davalı tarafından yapılmış bir korkutma eylemi de bulunmadığı, davacıya "terör örgütü üyesi barındırmakla, terör örgütüne yardım etmekle" suçlayarak hapse gireceğini söyleyen kişi davalı olmadığından somut olayda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 38. maddesinin ikinci fıkrasının da uygulanamayacağı, İlk Derece Mahkemesince davalı ve eşinin, davacının sürekli telefonda konuşması ve aceleci tavırlarının kendilerinin de dikkatini çektiği yolundaki ifadelerinden yola çıkarak korkutmayı bilebilecek durumda olduklarının kabul edilmesinin isabetsiz olduğu, buna göre somut olayda, korkutma (ikrah) koşullarının gerçekleşmediği, bilirkişi tarafından dava konusu taşınmazın değerinin 750,000.00 TL olarak takdir edildiği, 500.000,00 TL olarak istenen satış bedelinin ise pazarlık sonucu 450.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, buna göre açık bir oransızlık bulunmadığı, piyasa koşullarında satıcının nakit ihtiyacının aciliyetine göre çok daha düşük fiyatlarla taşınmaz satışının olabileceğinin kabul edildiği, davacının zor durumda kalması, deneyimsizliği ya da düşüncesizliğinin söz konusu olmadığı, olduğu kabul edilse bile davalının bu durumdan yararlanma kastıyla hareket ettiğine dair kanıt bulunmadığı, iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olan davalının ediniminin korunması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.06.2021 tarihli kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 22.02.2022 tarihli ve 2021/6932 Esas, 2022/1396 Karar sayılı kararı ile; 1943 doğumlu olan davacının maliki olduğu 697 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu dükkanı 13.01.2017 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, Çorum 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.12.2019 tarihli 2018/178 Esas, 2019/403 Karar sayılı kararında; sanık ...'nın katılan ...'e (davacı) yönelik "kişinin kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması suretiyle dolandırıcılık" suçunu işlediği sabit olduğundan, sanığın bu suçtan dolayı mahkumiyetine karar verildiği ve kararın 10.01.2020 tarihinde kesinleştiği, kesinleşen Ceza Mahkemesi kararının gerekçesinde olayın; 12.01.2017 tarihinde davacı ...'ün kullanmakta olduğu ev telefonunu arayan erkek bir şahsın kendisini komiser ... olarak tanıtarak katılana hitaben "seni araştırdık, evinde FETÖ'cü barındırıyormuşsun, PKK'ya yardım yapıyormuşsun, senin yurt dışına çıkışına yasak koyacağız, Diyarbakır ceza evine gireceksin" dediği ve "yanında kimsenin olmamasını, telefonu kapatmamasını, kendisinden başka kimseye cevap vermemesini, birazdan kendisini emlakçının arayacağını, gönderecekleri emlakçıya dükkanını satmasını..." söylediği, davacının da kendisini arayan kişinin komiser olduğuna ve söylediklerine inanarak telefondaki şahsın söylediklerini kabul ettiği, ... İnşaat Emlak ünvanlı iş yerini işleten ...'ün davacıyı arayarak kendisi ile görüştüğü, akabinde emlakçı ile katılanın buluşarak emlakçının iş yerine gittikleri, orada dava konusu taşınmazın satılması hususunda görüşme yapmaya başladıkları, ...’ün ... (davalının eşi) ile iletişime geçtiği, akabinde ...’nın, eşi olan ... (davalı) ile birlikte emlakçının ofisine geldikleri, orada tarafların katılana ait taşınmazın 450.000,00 TL karşılığında davalıya satılması konusunda anlaştıkları, davalının 272.000,00 TL'yi nakit olarak elden davacıya ödediği, kalan kısım için de senet tanzim ettikleri, bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazın satış ve dava tarihindeki değerinin KDV hariç 750.000,00 TL (KDV dahil 885.000,00 TL) olarak tespit edildiği anlaşılmakta olup ceza dosyasındaki olgular ile eldeki davada dinlenen tanık beyanlarına göre davacının kendi iradesi ile değil üçüncü bir kişinin korkutması ile dava konusu taşınmazı devrettiği, davacının korku ve panik içinde hareket ettiği, nitekim davalı ... 'ın "... amcanın sürekli olarak telefonla görüşmesi ve aceleci tavırları bizim de dikkatimizi çekti ancak bize hiçbir şey söylemedi." ve davalı tanığı olarak ifadesi alınan davalının eşi ...'ın "O gün ...'ün sürekli olarak telefonla görüşmesi dikkatimizi çekti ancak bize hiçbir şey söylemedi." şeklindeki beyanları ve bedeller arasında yarı yarıya yakın fark olması hususları yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, edimler arasında açık bir oransızlık bulunduğu, 1943 doğumlu olan davacının içinde bulunduğu durum ve yaşı dikkate alındığında zor durumda kaldığı, davalının da bu durumu anlayabilecek konumda olduğu, aşırı yararlanmanın hem objektif hem de sübjektif unsurlarının olayda gerçekleştiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.09.2022 tarihli ve 2022/1673 Esas, 2022/2007 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, karar davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu 22.05.2024 tarihli ve 2023/1-889 Esas, 2024/279 Karar sayılı kararı ile; ... isimli şahsın dava konusu taşınmazın devredildiği 13.01.2017 tarihi itibarıyla 74 yaşında olan davacı ...'e karşı terör örgütlerine yardım ettiğinden bahisle ceza evine gireceği, yurt dışına çıkış yasağı koyulacağı gibi kişilik haklarına yönelik korkutma eyleminde bulunduğu, davacının sübjektif durumu dikkate alındığında kendisine yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı olduğu, hukuka aykırı olan korkutma eylemi sebebiyle taşınmazını davalıya sattığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla somut olay bakımından üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen korkutma eylemi sebebiyle satış sözleşmesinin gerçekleştiği açıktır. Öte yandan, her ne kadar direnme kararında taşınmazın taraflar arasındaki pazarlık sonucu 450.000,00 TL'ye satışı konusunda anlaşıldığı, bu nedenle aşırı yararlanmanın objektif koşullarından edimler arasındaki aşırı oransızlık koşulunun gerçekleşmediği belirtilmiş ise de bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere taşınmazın sözleşmenin yapıldığı tarih itibarıyla KDV hariç değerinin 750.000,00 TL (KDV dahil 885.000,00 TL) olduğu, buna göre neredeyse %50'lik bu farkın açık bir oransızlık teşkil ettiği ortadadır. Yine davalı ve eşinin kollukta alınan ifadeleri, tanık beyanları ve dosya içeriği ile davacının korkutulması suretiyle içinde bulunduğu zor durum ve yaşı dikkate alındığında aşırı yararlanmanın sübjektif koşulunun da gerçekleştiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazın sözleşmenin yapıldığı tarih itibarıyla KDV hariç değerinin 750.000,00 TL olduğu, anlaşılan bedelin 450.000,00 TL olup, aradaki farkın, oransızlık teşkil edip, davalı ve eşinin kollukta alınan ifadeleri, tanık beyanları ve dosya içeriği ile davacının korkutulması suretiyle içinde bulunduğu zor durum ve yaşı dikkate alındığında, aşırı yararlanmanın sübjektif koşulunun da gerçekleştiği, davacının, taşınmazını satış sureti ile devir etmesinin uhdesinde meydana gelen üçüncü kişinin korkutulması ile gerçekleştiği, ayrıca davacıya ödenen bedel ile taşınmazın tasarruf tarihindeki rayiç değeri arasında aşırı orantısızlık olup, davacının sübjektif durumundan yararlanılması ile devrin gerçekleştiği, davacı uhdesinde gerçekleşen korkutulma ve aşırı yararlanma nedeniyle devir işleminin hukuken geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle:
Müvekkilinin üçüncü kişi olduğunu, korkutmayı bilecek konumda olmadığını, davacı aleyhine tazminata hükmedilmemesinin hatalı olduğunu; satış bedeline faiz işletilmeden verilmesinin müvekkilinin zararına olduğunu, davanın reddini istedikleri için bu yönde bir taleplerinin dava devam ederken olmadığını; bedele satış tarihinden itibaren yasal faiz hükmedilmesi ya da güncelleme yapılması gerektiğini; tapu iptali ve tescile karar verilmesinin de doğru olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davacı mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde özetle:
450.000,00 TL üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine hükmedildiğini, taşınmazın değerinin 885.000,00 TL olduğunu ileri sürerek eksik harç ve vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki dava, gabin hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin tüm itirazlarının, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
Dosya içeriğinden; dava konusu taşınmazın keşfen saptanan dava tarihindeki değerinin 750.000,00 TL olduğu, İlk Derece Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli kararı ile davanın kabulüne ve davacı taraf lehine 750.000,00 TL üzerinden nispi vekalet ücretine karar verildiği, kararın davacı tarafça temyiz edilmediği görülmüştür.
Somut olayda, davalı taraf aleyhine 750.000,00 TL üzerinden nispi vekalet ücretine ve nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile daha az vekalet ücreti ile nispi karar ve ilam harcına hükmedilmiş olması doğru değildir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hükme ilişkin kısmının düzeltilerek onanması, HMK'nın 370/2 hükmü gereğidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekilinin temyiz itirazının değinilen yön itibariyle kabulü ile; Bölge Adliye Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinde yer alan “… 450.000,00…” ifadesinin hükümden çıkartılması, yerine “… 750.000,00…” ifadesinin eklenilmesi, aynı bentte yer alan “… 30.739,50…” ifadesinin hükümden çıkartılması, yerine “…51.232,50” ifadesinin eklenilmesi, aynı bentte yer alan “… 15.625,62…” ifadesinin hükümden çıkartılması, yerine “…36.118,62…” ifadesinin eklenilmesi, hüküm fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan “… 71.500,00…” ifadesinin hükümden çıkartılması, yerine “…116.500,00 …” ifadesinin eklenilmesi suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi