"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/67 E., 2023/227 K.
KARAR : Ret, Kısmen Kabul
Taraflar arasındaki 5434 sayılı Kanun kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanması ve yasal faizi ile birlikte tahsili istirdadı davalarında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda asıl davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
1.Davacı vekili asıl davada sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacının askeri öğrenci olarak TSK bünyesinde 5434 sayılı Kanun'a tabi olarak muvazzaf subay (pilot) olarak çalıştığı ve 14.11.2008 tarihinde istifa ederek bu görevinden ayrıldığı, istifa sonrasında özel bir havayolu şirketinde çalışmaya başladığı ve halen burada çalışmaya devam ettiği, davacının 4/a ve 4/c statüsündeki sürelerin birleştirilmesi, yıpranmaya tabi fiili hizmet süresinin tespiti, bu sürenin hizmet süresine eklenmesi ve sigortalılık başlangıç tarihinden ve yaş haddinden geriye çekilerek emeklilik tarihinin tespiti için Kuruma başvurduğu, Bağcılar SGM'nin 12.12.2017 tarih ve 20127946-309673 sayılı yazısı ile davacının 50 yaşını doldurduğunda emekli olabileceğinin bildirildiği, Kurum tarafından yapılan hesaplamanın hatalı olduğu gibi yasalara da aykırı olduğu iddiasıyla davacının hak etmiş olduğu 3 yıl 9 ay 15 gün yani 1365 gün fiili hizmet zammı süresinin tamamının sigorta başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bu sürenin bulunacak emeklilik yaş haddinden de düşülerek emeklilik tarihinin 05.02.2017 olarak tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı vekili birleşen davada sunmuş olduğu dava dilekçesinde asıl dosyada sunulan dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek özetle; davalı Kuruma emeklilik aylığı bağlanması talebiyle 07.03.2018 tarihinde başvuru yaptıkları, Bağcılar SGM tarafından davacının 20.11.2021 tarihinde yaş şartını tamamlayacağı, bu nedenle emekli olamayacağının bildirildiği iddiasıyla davacının emeklilik başvurusu yapacağı tarihin 05.02.2017 tarihinde dolmuş olması sebebiyle Bağcılar SGM'ye emeklilik aylığı bağlanması talebiyle başvurulan 07.03.2018 tarihinden itibaren hesaplanacak emeklilik aylığının faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II.CEVAP
Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın davacının Emekli Sandığı sigortalısı olarak çalışmasından kaynaklandığı, bu nedenle çözüm yerinin idari yargı olduğu, konunun 506 sayılı Kanun'un Geçici 81/a,b ve Ek 5 inci maddelerinde düzenlendiği haliyle ve davacının TSK mensubu olarak çalıştığı göz önünde bulundurularak davacının fiili hizmet süresi zammının prim ödeme gün sayısı hesabında dikkate alındığı, ancak davacının 5510 sayılı Kanun'un 4/1-a maddesi kapsamında yaş haddi indiriminden faydalanmasının mümkün olmadığı, 5510 sayılı Kanun ile itibari hizmet süresi uygulamasının sona erdiği savunmasıyla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi tarafından 29.03.2019 tarihli ve 2018/5 Esas, 2019/82 Karar sayılı karar ile 20.11.1971 doğumlu olan davacının yapmış olduğu yaşlılık tahsis talebine ilişkin işlem dosyasına göre, davacının ilk işe giriş tarihi olan 15.12.1989 tarihi ile 30.10.2017 tarihine kadar olan dönemde adına toplam prim ödeme gün sayısının 11099 gün olduğu, davacının tahsis talep tarihinde 25 yıl. 49 yaş ve 5300 gün emeklilik şartlarından yaş koşulu hariç diğer koşulların gerçekleşmiş olduğu, 506 sayılı Kanun'un Geçici 81 inci maddesinin B-C benderine istinaden 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet süresinin ilk işe giriş tarihi olan 15.12.1989 tarihinden düşürülmesi neticesinde, ilk işi giriş tarihinin 20.11.1971 tarihine denk geleceği, bu tarih itibariyle 25 yıl 49 yaş ve 5300 günün emeklilik şartlarını karşılayacağı, davacının doğum tarihine göre 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet süresinin düşürülmesi sonrasında, emeklilik tarihinin tahsis tarihinden öncesine denk geldiği, tahsis talep tarihi itibariyle emekliliğe karar verileceği, davacının bu tarih itibariyle emekliliğe hak kazandığı anlaşılarak ve Emekli Sandığından sonra 1260 günden fazla gün 4/a sigortalılığının mevcut olduğu, hizmetlerin birleştirilmesi hakkındaki kanun hükümleri çerçevesinde de 1260 gün şartının gerçekleştiği gerekçesiyle davacının 3 yıl 9 ay 15 günlük fiili hizmet zammı süresinin tamamını sigortalılık başlangıç tarihinden geri çekilmesi ile emeklilik yaş haddinden düşürülmesine, birleşen dosya yönünden davacının yaşlılık tahsisinin kabulü ile 07.03.2018 tarihli tahsis talebini takip eden 01.04.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, birikmiş aylıklarının yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV.İSTİNAF
1.İlk Derece Mahkemesinin 29.03.2019 tarihli ve 2018/5 Esas, 2019/82 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
2.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi tarafından 28.04.2021 tarihli ve 2019/1157 Esas, 2021/938 Karar sayılı karar ile hükme esas bilirkişi raporunda davacının fiili hizmet zammı, başlangıç tarihinden geriye çekildiğinde sigortalılık başlangıç tarihinin 15.12.1989 tarihi olduğu, fiili hizmet zammı bu tarihi geriye çektiğinde hizmet başlangıcı 28.02.1986 olacağı, tahsis şartlarının 25 yıl sigortalılık süresi, 49 yaş ve 5300 prim günü olarak belirlendiği, davacının fiili hizmet zammı süresi yaştan indirildiğinde davacının 20.11.1971 olan doğum tarihinin 05.02.1968 olarak kabulü ile 05.02.2017 tarihinde 49 yaşını doldurmuş olduğu, 07.03.2018 tarihli tahsisi talep tarihini takip eden 01.04.2018 tarihinden itibaren yaşılık aylığına hak kazanma koşullarının gerçekleştiği kanaati bildirildiği, Mahkeme kararı ve gerekçesinin yerinde olduğu, delillerin toplandığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 28.04.2021 tarihli ve 2019/1157 Esas, 2021/938 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce 29.03.2022 tarihli ve 2021/8052 Esas, 2022/4537 Karar sayılı ilamla aşağıdaki gerekçeyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur:
"...1- Asıl dava bakımından, öncelikle belirtilmelidir ki, dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve ... Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)'nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Bilindiği üzere; her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların da, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararlarının kalmaması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Eldeki davada, davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği anlaşılmakta ve mahkemece bu yönden de kabule dair karar verildiği anlaşılmakta ise de, davacının aylık bağlanması için yazılı başvuru şartının henüz gerçekleşmemiş olduğu dikkate alındığında, ileriye etkili olarak hüküm tesisinin, hukukumuzda mümkün olmadığı, bu durumun usul ekonomisi ilkeleri ile de bağdaşmadığı, hususlarının dikkate alnmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Birleşen dava bakımından ise, uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. Maddesi gereğince uygulanması gereken 506 Sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
5434 Sayılı yasanın 10. Kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. Kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
5434 sayılı yasanın 31. maddesinde 'Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet' olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
Eklemek gerekirse; 5434 Sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, ' 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır.' hükmü yer almaktadır.
5434 sayılı Yasada düzenlenen 'tibari hizmet' süresi ise, 35.maddede 'Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir' şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
506 sayılı yasanın ek 5.maddesinde de 'itibari hizmet süresi' kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, '506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.' hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesinde de 'Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60. ve Geçici 81'inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir.' düzenlemesine yer verilmiştir.
Konu, son olarak 5510 sayılı yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren 'Fiili hizmet süresi zammı' başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
5510 sayılı Yasanın 'Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri' başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan 'Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.' hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan '...çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...' ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; 'kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.' hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. Vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı 'fiili hizmet zammının' tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı yasada yer alan 'fiili hizmet zammının', iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı yasanın 11. Kısmında 35 vd. Maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan 'itibari hizmet' sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş 'fiili hizmet zammının', 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken 'itibari hizmet' süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan 'fiili hizmet zammının' kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. Ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Eldeki dava bakımından ise, 07.03.2018 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılan davacı hakkında, 5510 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 2. Fıkrası gereği uygulanması gereken 2829 sayılı Yasa kapsamında uygulama yapılırken son 7 yıllık süre içerisinde en fazla 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerinin geçtiği anlaşılmakla, tahsis şartları bakımından 506 sayılı Yasanın 60 ve geçici 81. maddeleri hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakta olduğundan, 18 yaşından sonra ve ilk kez Emekli Sandığı kapsamına alındığı 15.12.1989 tarihine göre, 07.03.2018 tahsis talep tarihi itibari ile 28 yıl 2 ay 22 gün, 23.05.2002 tarihi itibari ile de 12 yıl 5 ay 8 gün sigortalılığına ve 11099 gününün bulunmasına göre, geçici 81. maddenin ilk fıkrasının (B) bendinin (ı) alt bendi gereğince 25 yıl sigortalılık süresi, 5525 gün ve 52 yaş şartlarına tabi olduğu belirgin olup, 20.11.1971 doğumlu davacının 52 yaşını doldurduğu 20.11.2023 tarihinden 3 yıl 9 ay 15 günlük fiili hizmet zammının geriye çekilmesi gerektiği dikkate alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de; aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faizler bakımından, 5510 sayılı Yasa’nın 42. maddesinin 'Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.' hükmü uyarınca, Kurum'un, yaşlılık aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren faiz alacağı ile sorumlu tutulacağı nazara alındığında, mahkemece bu durumun dikkate alınmaması ve infazda tereddüt uyandıracak şekilde karar verilmesi de, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..."
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkeme tarafından yukarıda tarih ve sayısı belirtilen karar ile taraflarca yasal süre içerisinde bildirilen ve uyuşmazlığın esasına etki eden tüm delillerin celp edildiği, dosyaya celp edilen 14.04.2023 havale tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespit ve değerlendirmelerin, dosyadaki bilgi ve belgeler ile uyumlu, hükme esas almak için yeterli ve denetime elverişli bulunduğu, buna göre asıl dava bakımından, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespiti ve aylık bağlanması için Kuruma yazılı başvurunun yapılmamış olduğu göz önünde bulundurularak, bu dava bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği, birleşen dava bakımından ise davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 15.12.1989 olduğu, 07.03.2018 tarihli tahsis talebine göre emeklilik koşullarının 25 yıllık sigortalılık süresi, 52 yaş ve 5525 prim ödeme gün sayısı olduğu, tahsis talep tarihinde 28 yıllık sigortalılık süresinin mevcut olduğu, prim ödeme gün sayısının 11099 olduğu, doğum tarihi 20.11.1971 olan davacının 52 yaşını dolduracağı 20.11.2023 tarihinden 3 yıl 9 ay 15 günlük fiili hizmet zammının geriye çekilmesi neticesinde yaşlılık almaya hak kazandığı tarihin 05.02.2020 tarihi olduğu, buna göre Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih veya dava tarihi itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması ve yargılama aşamasında gelir/aylık bağlama koşulları gerçekleşen sigortalı yönünden tahsis talep günü itibarıyla şartlar oluşmamakla Kurumun dava açılmasına sebep olan herhangi bir haksız işleminin de söz konusu bulunmadığı gözetilerek yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılması gerektiğine ilişkin güncel Yargıtay içtihatları (Yargıtay 10. HD. 2023/11745 E., 2023/10587 K. sayılı ilamı bu yöndedir) ile bozma ilamında belirtilen 5510 sayılı Kanunun 42 nci maddesi gözetildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile asıl dava bakımından açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, birleşen dava bakımından davacıya 01.03.2020 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin ve hak edilen aylıkların 01.06.2020 tarihi başlangıç kabul edilerek, her bir aylık için hak kazanılan tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
VI.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl dava yönünden dava açmakta korunmaya değer güncel bir yarar bulunduğu, Yargıtay (kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin talepleri yönünden kararları bulunduğu, benzer bir kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından da onandığı, fiili hizmet zammı süresinin hem sigortalılıktan hem yaştan düşülmesi gerektiği, Kurum uygulamalarına göre bile 05.02.2018 tarihinden itibaren tahsise hak kazandığı iddiasıyla temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde özetle; önceki itiraz ve temyiz nedenlerini tekrar ettikleri, tahsis koşullarının davanın devamı sırasında gerçekleşmesi nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği, davanın açılmasına Kurumun neden olmadığı, davacının fiili hizmet zammının hem yaş hem sigortalılıktan çekildiği iddiasıyla temyiz isteminde bulunmuştur.
C.Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Davalar, 5434 sayılı Kanun kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanması ve yasal faizi ile birlikte tahsili istirdadı davasıdır.
2.İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun Geçici 7 ile 40; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 31 ilâ 36 ve Geçici 205; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun Geçici 81, Ek 5, Ek 6, Ek 39 ve Geçici 81 ile 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 4 ve 8 inci maddeleri ilgili hükümlerdir.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; taraf vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
24.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.