Logo

11. Hukuk Dairesi2023/6688 E. 2024/7728 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, adi ortaklık adına düzenlenen bonoya dayalı takip nedeniyle ödenen bedelin iadesi ve borçlu olmadığının tespiti istemiyle açılan davada, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, takip konusu bononun keşidecisi olan adi ortaklığın bir ortağı olması ve takip dayanağı bononun keşidecisi olan adi ortaklığı oluşturan kişilerce birlikte dava açılmaması nedeniyle aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1369 Esas, 2023/1166 Karar

HÜKÜM : Esastan ret; aktif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2021/641 E., 2023/465 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu bononun temlikname kapsamında teminat olarak verildiğini, bononun bedelsiz olduğunu, bonoya dayalı davacıya yönelik icra takibine girişildiğini ve dosya borcunun davacı tarafından cebri icra tehdidi altında ödendiği, dayanak bonoda keşidecinin "... İnş.-... İnş. İş Ortaklığı" olduğunu, tüzel kişiliği olmayan adi ortaklık tarafından düzenlenmiş olan bononun da geçersiz olacağı, ayrıca dava dışı adi ortak tarafından yapılan temlik işleminin adi ortaklığın işleyişi işin gerekli olmayan "olağan üstü" bir işlem olduğu ve Adi Ortaklık Sözleşmesi'nin 9 uncu maddesinde açıkça davacının yazılı iznine bağlandığını, dava dışı adi ortağın yapmış olduğu temlik işleminin yetkisizlik nedeniyle geçersiz olduğunu, davalı tarafından müvekkile bir faktoring işlemi bildirilmediği gibi, takip dosyasına veya takip sebebiyle açılan dava dosyalarına da faktoring sözleşmesinin sunulmadığını, ortada bir faktoring sözleşmesinin bulunmadığını, davacının imzasının olduğu bir faktoring sözleşmesinin bulunmadığını ileri sürerek bedelsizlik sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit kararı verilmesini ve davacı tarafından takip dosyası kapsamında davalıya ödenmiş olan 4.865.250,41 TL'nin, ödeme tarihinden itibaren işletilecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, takip alacaklısı olan davalının, dava konusu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki iş ortaklığı sözleşmesinin onuncu maddesine ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 637 nci maddesine göre iş ortaklığını temsil ve ilzam yetkisinin ortaklardan ... İnşaat Asfalt Nakliyat Tic. Ltd. Şti.'nin temsilcisi olan ...'a ait olduğunu, davacı yanın, müvekkile hitaben gönderdiği kaşeli ve imzalı evrak üzerinde "...İş bu temlik işleminden haberdar olduğumuzu, bilgimiz ve rızamız dahilinde yapıldığını, faktoring sözleşmesi ve temliknameyi ortaklığımız adına imzalayan ...'ın ortaklığımızı tam olarak temsil ve ilzama yetkili olduğunu, iş ortaklığı sözleşmesinin 9. maddesinde ve diğer maddelerinde belirtilen devir ve temlike dair kısıtlayıcı hükümlerin şirketiniz ile yapılacak faktoring işlemleri kapsamında hükümsüz olduğunu ve dikkate alınmaması gerektiğini..." ifadesinin bulunduğunu, davacının sözleşmenin dokuzuncu maddesi kapsamında temlikten bilgisinin ve temliğe rızasının olduğunu, temliknamenin geçerli olduğunu, bononun da geçerli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacının dava konusu adi ortaklığa ilişkin adi ortaklığın feshi ve tasfiye memuru atanmasına yönelik dava açıldığı, tasfiye memurunun bu davaya muvafakat vereceği, bu nedenle dosya sonucunun beklenilmesi gerektiğine yönelik talepte bulunduğu, ancak atanacak tasfiye memurunun görevinin tasfiye amacıyla sınırlı olmasından dolayı bu dava yönünden tasfiye memurunun tasarrufta bulunmasının mümkün olmadığı, davacının açtığı adi ortaklığın feshi ve tasfiye memuru atanmasına yönelik dava sonucunun eldeki davaya bir etkisinin olmayacağı, bu nedenle bu dosyanın sonucunun beklenilmesi talebinin reddine karar vermek gerektiği, davanın bonoya dayalı menfi tespit davası olduğu, dava konusu bononun keşidecisinin ... İnş.-... İnş. İş Ortaklığı olduğu, davanın ise adi ortaklığın ortaklarından ... İnşaat Asfalt ve Tic. Ltd. Şti. tarafından takip alacaklısına karşı açıldığı, keşidecinin sadece davacı olmayıp, davacının da içinde yer aldığı adi ortaklık olduğu, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından, tüm ortaklar tarafından takip ve dava yapılıp açılabileceği, davanın temelini oluşturan icra takibine adi ortaklığı oluşturan her iki şirket ve kefil diğer davalı gerçek kişiler aleyhine girişildiği, tek başına davacı aleyhine girişilen bir icra takibinin de bulunmadığı, bu durumda davacının ayrı bir tüzel kişi olarak dava konusu bonoya dayalı menfi tespit davası açması yönündeki aktif dava ehliyeti bulunmadığı eldeki davanın, takip dayanağı bononun keşidecisi olan adi ortaklığı oluşturan kişilerce birlikte açılmaması ve adi ortaklığı oluşturan diğer ortağın da hasım gösterilmesi nedeniyle açılan davaya diğer ortağın muvafakatini olanaksız hale getirdiği gerekçesiyle davanın HMK 114/1-d maddesi gereğince aktif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 115/2 maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf istemi olarak adi ortaklığın feshine ilişkin açılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğinin belirtildiği, oysaki Yargıtay ilamlarında muvafakate ilişkin hususlarda süre verilmesi gerektiğinin belirtildiği, adi ortaklığın, faktoring sözleşmesi ile ortaklık adına bono düzenlendiği, bu durumda takip konusu borç, ortağın şahsi borcu olmayıp, adi ortaklığın borcu olup, adi ortaklığın borcu nedeniyle ortaklar müteselsilen sorumlu oldukları ve ortaklığın mal varlığı el birliğiyle idare edildiğine göre, birlikte sorumluluk gereği davanın da birlikte açılması gerektiği, davacı taraf her ne kadar adi ortaklığın feshine ilişkin dava dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiş ise de, husumet dava şartlarından olup, feshin sonucunun beklenilmesi Yargıtay ilamında belirtilen muvafakat koşuluna ilişkin olmadığından, tamamlanabilir dava şartı niteliğinde de olmadığından, tamamlanamayan şart yerine getirilemiyorsa o zaman dava artık baştan itibaren usulsüz bir dava niteliğine bürünecek olup, davanın iş davayı takip yetkisi ve aktif husumet ehliyeti bulunmadığından HMK 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesi ve devamı

3. Değerlendirme

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 05.11.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.