"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/727 Esas, 2023/1995 Karar
HÜKÜM : Davanın kabulü
İLK DERECE MAHKEMESİ: Osmancık 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
SAYISI : 2018/411 E., 2019/493 K.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar; Yargıtayca duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 21.01.2025 günü hazır bulunan davacı vekili Avukat ... Kalıpçı ile davalı vekili Avukat ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkilinden aldığı 410.000,00 USD borç hakkında düzenlenen 21.10.2011 tarihli protokol uyarınca müvekkilinin alacağının olduğunu ileri sürerek 410.000,00 USD alacağın 725.000,00 TL’sinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; aynı protokole dayanılarak davacı tarafından açılan dava nedeniyle derdestlik itirazında bulunduklarını, yine 21.10.2011 tarihli protokolde bahsi geçen bonolara istinaden Osmancık İcra Müdürlüğü’nün dosyası ile icra takibi başlatıldığından aynı alacak için bu davanın açılamayacağını, sunulan protokoldeki imzanın müvekkili şirketin yetkilisine ait olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, dosyaya sunulan 15.08.2019 tarihli sulh sözleşmesindeki imzanın davalı tarafça inkâr edildiği, Adli Tıp Kurumu raporunda sulh sözleşmesindeki imzanın davalı şirket yetkilisi ...'ın eli ürünü olduğunun belirtildiği, ...'ın her ne kadar kısıtlı olduğundan bahsedilmişse de, kısıtlılık kararının mahkemenin 30.07.2018 tarihli kararı ile ortadan kaldırılmasına karar verildiği, 27.07.2022 tarihinde ise doğrudan ek karar ile davalı şirket temsilcisinin kısıtlılığının kaldırıldığı, davalı şirket temsilcisinin akıl hastalığı ya da akıl zayıflığına yönelik bir iddia bulunmadığı, davanın 20.02.2018 tarihinde açılmasına rağmen, aşamalarda bu yöne ilişkin hiçbir itiraz veya savunmada bulunmayan davalı vekilinin işbu beyanının, ancak Adli Tıp Kurumu raporu geldikten sonra rapora itiraz kapsamında ileri sürülmüş olması, davalı şirket temsilcisinin işlem yapma ehliyetine ilişkin akıl hastalığı ya da akıl zayıflığına yönelik bir durumun bulunmaması, davaya konu belge tarihi ve dosyadaki yapılmış aşamadaki işlemler nazara alındığında, en azından 27.07.2022 tarihinden sonra kısıtlılığı her açıdan kalkmış bulunan davalı şirket yetkilisi asilin, asil olarak zımnen kısıtlılık açısından belgeye onay verildiğinin kabulü gerektiği, davalı vekilinin bütün aşamalar tamamlandıktan sonra kısıtlılığa yönelik beyanına itibar edilmediği, 15.08.2019 tarihli sulh sözleşmesinin 2. ve 10. maddesi ile sulh sözleşmesi istinaden ek sözleşme başlıklı davalının imzası bulunan tarihsiz belge değerlendirildiğinde, sulh sözleşmesindeki toplam tutarın 12 eşit taksitte ödeneceği ve ilk üç taksitin zamanında ödenmemesi halinde sulh sözleşmesinin 8. maddesinde Koray ve ...'in vaad ettiği toplam tutarın %25'inden feragat etmeyeceğinin belirtildiği, bu itibarla, davalının sulh sözleşmesiyle borcu kabul ettiği ancak sulh sözleşmesine göre yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne 725.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Dava ve Hukuki Nitelendirme
Dava, alacak istemine ilişkindir.
B.Değerlendirme ve Gerekçe
1.Alacak istemiyle açılan davada, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafça temyiz edilmiştir. Davacı tarafça istinaf aşamasında dosyaya 15.08.2019 tarihli sulh sözleşmesi sunulmuş ise de Bölge Adliye Mahkemesince bu belge değerlendirilmeksizin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi doğru olmadığından, Dairemizin 23.02.2022 tarihli 2020/5214 E. 2022/1211 K. sayılı kararıyla mahkeme kararı bozulmuş ve dosya mahalline geri gönderilmiştir. Mahkemece, yapılan incelemede nihai olarak, sulh sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek protokolün geçerli olduğu, sözleşmeye zımnen onay verildiğine kanaat getirilmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde; davalı şirket yetkilisi ...'ın hükümlü olduğu gerekçesiyle 02.05.2018 tarihli mahkeme kararıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 407. maddesi gereğince kısıtlandığı, İskilip Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararıyla kısıtlı ... hakkında 11.05.2018 ile 07.11.2018 tarihleri arasında infazın ertelenmesine karar verildiği, bu dönemde kısıtlının hapis hali geçici olarak ortadan kalktığından kısıtlılık halinin de bu dönemde ortadan kalktığının mahkeme kararıyla tespit edildiği, TMK'nın 471. maddesine göre, mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayetin hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı, hükümlünün 11.06.2021 tarihinde hükümlülük halinin sona erdiği, bu sebeple Osmancık Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.07.2022 tarihli 2018/146 E. 2018/237 K. sayılı kararıyla vesayetin son bulduğunun tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
TMK'nın 407. maddesi, "Kısıtlama" ana başlığı altında "Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza" madde başlığıyla düzenlenmiş olup, kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği üzerine kısıtlanır veya kendisine kayyım atanır. Toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi, isteği bulunmasa dahi kişiliğinin veya malvarlığının korunması bakımından gerekli görülmesi hâlinde kısıtlanabilir. Cezayı yerine getirmekle görevli makam hapis cezasının infazına başlandığını derhâl vesayet makamına bildirir. Aynı Kanun'un "İlan" madde başlığıyla düzenlenen 410. maddesine göre, kısıtlama kararı, kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur. Kısıtlama, iyiniyetli üçüncü kişileri ilândan önce etkilemez.
Somut olayla ilgili olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndaki (TTK) hükümlere bakılacak olursa; 629. maddesi uyarınca, müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanun'un anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile uygulanır. Buna göre, 363/2 hükmü uyarınca da, yönetim kurulu üyelerinden birinin iflasına karar verilir veya ehliyeti kısıtlanır ya da bir üye üyelik için gerekli kanuni şartları yahut esas sözleşmede öngörülen nitelikleri kaybederse, bu kişinin üyeliği, herhangi bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden sona erer.
Yasal düzenlemeler ve dosya kapsamı gözetilerek, davalı şirket yetkilisi ...'ın kısıtlılık halinin süresi, kısıtlılık kararının ilan edilip edilmediğinin tespiti ile kısıtlının katıldığı hukuki işlemlerin sıhhatinin bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğinden, mahkemece hatalı değerlendirme ile sonuca varılması doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
2.Bununla birlikte, davacı tarafça dosyaya sunulan sulh sözleşmesinin davalı tarafa tebliğ edildiği ve bu belgeyle ilgili davalı tarafça itiraz ileri sürüldüğü, ancak tarihsiz-sulh sözleşmesine ek sözleşmenin davalı tarafa tebliğ edilip bu belgeyle ilgili beyan ve itirazlarını sunmasına imkan verilmediği, ek sözleşmedeki ... adına atılı imzanın sıhhatinin de araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim temyiz dilekçesinde davalı taraf bu belgedeki imzaya da itiraz etmektedir. Sulh sözleşmesinin 8. maddesinde; "... ve ... bu anlaşma sonucunda toplam tutarların %25'inden feragat edeceğini beyan etmiştir." düzenlemesine yer verilmiş; ek sözleşmede ise, sulh sözleşmesinde 12 taksit halinde ödenmesi kararlaştırılan tutarın ilk 3 taksidi zamanında ödenmezse ... ve Koray Uyseler'in feragatinin geçersiz olacağına hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece sulh sözleşmesi geçerli kabul edilerek davacının alacak talebi kabul edilmiş ise de, bir kısım alacaklardan feragata dair ilgili hükümler değerlendirilmemiştir. Bu durumda, mahkemece öncelikle, ek sözleşmedeki ... adına atılan imzanın da kendi eli ürünü olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, imzanın ...'in eli ürünü olduğuna kanaat getirilir ise, feragate ilişkin hükümlerin ayrıca değerlendirilerek sonuca varılması gerektiğinden, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
V.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın BOZULMASINA, takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.