Logo

11. Hukuk Dairesi2024/1494 E. 2024/9481 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalının kendisini kandırarak imzalattığı senet nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve senedin iptali talebi üzerine açılan davada, hak düşürücü süreye uyulup uyulmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesi uyarınca aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadığı, davalıya ihtarname göndermediği ve savcılık başvurusunun da süreyi kesmediği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin davanın usulden reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI :2022/974 Esas, 2023/1193 Karar

HÜKÜM :Davanın usulden reddine

İLK DERECE MAHKEMESİ :Göksun Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI :2020/402 E., 2022/77 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 1992 yılında kendi adına ... Ekmek Fabrikası adına işletme kurduğunu, 2012 yılının üçüncü ayında işletmesinin davalı ortaklığı ile ... Unlu Mamulleri Tem. Gıda Tur. San. Tic. Ltd. Şti. adıyla şirketleştiğini, şirkette müvekkilinin hissesinin %50, davalının hissesinin %50 olarak belirlendiğini, şirketin imza yetkisinin 10 yıllık süre boyunca davalı adına olduğunu, müvekkilinin okuma yazma bilmemesi nedeniyle davalının müvekkilinden habersiz imza yetkisini usulsüzce kullanmak suretiyle müvekkili adına olan %50'lik hissenin %45'ini kendi adına geçirdiğini, davalının daha sonra bununla da yetinmeyip müvekkili adına kayıtlı %5'lik hisseyi de kendi nezdine geçirerek şirketin tüm paylarına sahip olduğunu, davalının şirketin kurulmasından itibaren müvekkiline karşı dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğini, davalının, müvekkilinin okuma yazması olmamasından yararlanarak herhangi bir karşılık veya gerekçe öne sürmeksizin müvekkiline 250.000,00 TL'lik senet imzalattığını, müvekkili tarafından kardeşi davalı hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan Göksun Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, davalı tarafından müvekkilinden alınan tanzim ve vade tarihi olmayan 250.000,00 TL'lik senedin herhangi bir alacağı ihtiva etmediğini, müvekkiline 2012 yılı içerisinde imzalattırılarak alındığını, müvekkilinin o sırada ameliyat olduğunu, ameliyat masraflarının çok yüksek tutabileceği ifade edilerek kardeşi olan davalı tarafından karşı karşıya kaldığı zor durum içerisinde icbar kullanılmak suretiyle imzalattırıldığını, müvekkilinin normalde parmak izi kullanıp imza kullanmadığını, senedin 8 yıldan beri davalıda emaneten bulunduğunu ileri sürerek söz konusu senet nedeniyle müvekkilinin borcunun bulunmadığının tespiti ile senedin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle zamanaşımı def'inde ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, davacının dava konusu ettiği senetteki imzayı kabul ve ikrar ettiğini, senede karşı ileri sürülecek her türlü iddianın senetle ispat edilmesinin zorunlu olduğunu, davacının şirketteki hisselerini hisse satış sözleşmeleri ile müvekkiline sattığını, davacının imza kullanmayıp parmak izi kullandığı iddiasının ise gerçekle hiçbir ilgisinin olmadığını savunarak davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, yakın hısımlar arasındaki bir hukuki işlem senede bağlanmış ise, bu senede karşı ileri sürülecek savunmaların tanıkla ispat edilemeyeceği, ancak senetle ispat edilebileceği, ispat yükü kendisinde olan davacı tarafça senede karşı senetle ispat yükümlülüğü yerine getirilmediğinden ispatlanamayan davanın reddine, davada verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından davalının tazminat talebinin de reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, davaya konu tanzim ve vade tarihi olmayan bononun tanzim tarihinin 2012 yılı olduğunu davacının dava dilekçesinde kabul ettiği, davacının bononun ameliyat masraflarının çok tutacağı bahanesiyle kendisinden 2012 yılında alındığını beyan ettiği, davacının dava dilekçesinde belirttiği vakıalarla bağlı olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi gereğince aldatma sonucunda sözleşme yapan davacı tarafın yanılma ve aldatılmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığını davalıya usulüne uygun olarak bildirmediği, davacının Göksun Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuru tarihinin de 2020 yılı olması karşısında sürenin kesildiğinden bahsetmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davanın hak düşürücü süre dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince ve katılma yoluyla davalı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ İNCELEMESİ

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 200 üncü, 201 inci, 203 üncü, 369 uncu, 370 ve 371 inci maddeleri, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 72 nci maddesi, 6098 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesi.

3. Değerlendirme

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin ve katılma yoluyla davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372 nci maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davacıya yükletilmesine, temyiz harcı peşin alındığından davalıdan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 26.12.2024 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.