"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2235 Esas, 2023/2314 Karar
HÜKÜM : Yeniden hüküm kurulmak suretiyle dava kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Niğde 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2022/283 E., 2023/188 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, Yargıtayca duruşma istemli olarak davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne, dava konusu meblağ 358.160,00 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince duruşma isteğinin reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalılar arasında gerçekleşen un alım satımından dolayı keşidecisi ... ... olan iki adet bonoya dayalı başlatılan takibe itiraz sonucu, senedin bono vasfında olmadığında karar verilmesi üzerine eldeki davanın açıldığını, taraflar arasında bu alım satıma ilişkin faturalar bulunduğunu, ancak kendilerine ödeme yapılmadığını ileri sürerek iki adet bono toplamı 320.000,00 TL'nin ödeme tarihlerinden başlayacak ticari faizi ile birlikte davalılardan müşterek müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının un ticaretine dayalı fatura alacağı olarak senet düzenlendiğini iddia ettiğini, ancak senedin bono vasfını haiz olmaması yazılı delil başlangıcı sayılmasına göre alacağın diğer delillerle ispat edilmesi gerektiğini, davacı tarafından müvekkillerine dava konusu senet miktarlarını kapsayacak şekilde 320.000,00 TL değerinde teslim edilmiş un bulunmadığını, davacının teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini, ticari defterlerin incelenmesinde de bu hususun anlaşılacağını, müvekkillerine imzalatılan senedin bedelsiz olduğunu, davacının alacak talebinin zaman aşımına uğradığını, artık sadece yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek senetlerin esasen 2004-2005 yıllarında müvekkillerine imzalatıldığını, davacı şirketin hiçbir alacağı olmamasına rağmen şirket yetkilisi ile akrabaların arasının bozulmasından dolayı şahsi saik ile takibe konulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın kambiyo vasfında olmayan senetlerin dayanağı olduğu ileri sürülen ticari alış verişten doğmuş alacağın karşı taraftan tahsili istemine ilişkin olduğu, davalının senetteki imzayı inkar etmediği, kesinleşmiş ilamla kambiyo vasfı olmadığı sabit olan, dolayısıyla illetten mücerret sayılamayacak adi senet niteliğindeki belgeye dayanak alacağın, ticari bir alış verişten kaynaklı olduğunu yani iddia olunan borcun temelindeki hukuki ilişkiyi davacı tarafın ispatla mükellef olduğu, dava konusu alacak senetle ispat sınırının üzerinde kaldığından ticari alım satım ilişkisinin tanıkla ispatının mümkün olmadığı, kambiyo senedi vasfında olmayan, adi senet niteliğindeki belgelerin delil olabilmesi için, dava konusu alacak ticari defterlere kayıt edilmiş ise ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili mevzuat hükümleri uyarınca uyuşmazlığın çözümü gerektiği, 01.01.2017 düzenleme tarihli 160.000,00 TL bedelli 01.01.2018 vade tarihli senet ile 01.03.2017 düzenleme tarihli 160.000,00 TL bedelli 01.03.2018 vade tarihli senede ve bu senetlere dayanak ticari alım satım sözleşmesine ve bu sözleşmeden doğan herhangi bir alacaklı borçlu ilişkisine her iki tarafın da 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin ticari defterlerinde yer alan muhasebe kayıtlarında rastlanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların senetteki imzayı inkar etmedikleri gibi davacı şirket ile geçmişe dayalı ticari ilişkileri olduğunu kabul ettikleri, dava konusu edilen bonoların kambiyo senedi vasfını taşımadığı, adi yazılı belge hükmünde olduğu, davalıların, senetleri boş olarak imzaladıklarını iddia ettiğinden borçlu olmadıklarını ispat külfeti altında oldukları, dosyaya bu yönde delil sunulmadığı, cevap dilekçesinde yemin deliline dayanılmadığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 117 nci maddesinin birinci fıkrasına göre borçlunun temerrüdünün borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluştuğu, davalılar hakkında 21.01.2020 tarihinde takip yapıldığından bu tarih itibariyle temerüdün oluştuğu, davacı tacir olduğundan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 19 uncu maddesi uyarınca ticari faiz uygulanması gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılmak suretiyle yeniden hüküm tesisine, buna göre davanın kabulü ile 320.000,00 TL alacağın 21.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ İNCELEMESİ
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı taraf alacağı alacağına karşılık davalılarca tanzim edildiği iddia olunan, kambiyo vasfını yitirdiği kesinleşmiş mahkeme ilamı ile sabit olan senette yazılı tutarın tahsili talebine yönelik alacak davasıdır.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.6102 sayılı Kanun'un 776 ncı maddesi.
3. 6098 sayılı Kanun'un 117 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1.İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Kanun'un 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Bölge Adliye Mahkemesince, temerrüt başlangıç tarihi icra takip tarihi olarak belirlenerek buna göre hüküm kurulmuşsa da, dava konusu alacağa müstenid bonolarla ilgili yapılan icra takibinin iptaline dair Aksaray İcra Hukuk Mahkemesinin 07.10.2010 tarihli ve 2020/43 E., 2020/323 K. sayılı kararı derecattan geçmekle 14.06.2021 tarihinde kesinleşmiş olduğundan, davalıların eldeki dava tarihi itibarı ile temerrüde düşürüldüğünün kabulüne göre hüküm kurulması gerekirken, temerrüt tarihi ile ilgili olarak iptal edilmiş icra takip tarihi esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bend uyarınca davalılar vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan “1- Davanın KABULÜ ile, 320.000,00 TL alacağın 21.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken alınarak davacıya ödenmesine” ibaresinin çıkartılarak yerine “1-Davanın KABULÜ ile, 320.000,00 TL alacağın 10.11.2022 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken alınarak davacıya ödenmesine” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 16.12.2024 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava konusu alacağın dayanağını oluşturan belgelerin lehtar kısmında, lehtarın tam unvanının yer almaması sebebiyle kambiyo senedi vasfında olmadığı, bu nedenle İcra Hukuk Mahkemesinin takibin iptaline yönelik kararının kesinleştiği, davacı tarafından senetlerde yer alan tutarın tahsili için iş bu davanın açıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Kambiyo vasfına taşımayan senetler adi senet niteliğinde olup, Mahkemece de senetlerin adi yazılı belge hükmünde bulunduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Tarafların imzasını taşıyan bu belge kapsamında alacağın ödeneceği tarihin belirli olduğu anlaşılmakla artık bu tarih itibariyle borçlunun temerrütü gerçekleşmiştir. Zira taraf borcunun ifa edileceği gün adi yazılı belgede belirlenmiştir. Belirli vadeli işlemlerde borçlanılan edimin ifa edilmesi halinde temerrüt kendiliğinden oluşur, artık ihtar gerekli değildir. (BK.m:117)
Ancak somut olayda davacı dava konusu belgelerde belirtilen ödeme tarihinden itibaren faiz talep etmiş olmakla birlikte, Bölge Adliye Mahkemesi takip tarihi itibariyle temerrüdün gerçekleştiğinden bahisle senette yer alan ödeme tarihlerinde değil, takip tarihinden itibaren faize karar vermiş, iş bu karar davacı tarafından temyiz edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle faiz yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olduğunu düşündüğümden temyiz edenin sıfatı da dikkate alınarak sayın çoğunluğun Düzeltilerek Onamaya ilişkin kararına katılmamaktayım.
Diğer taraftan TTK'nın 700 ve devamı maddelerinde hüküm altına alınan "aval", kambiyo senetlerire özgü bir müessese olup alacağın dayandığını teşkil eden senetlerden 01.03.2017 düzenleme tarihli senette davalılar müşterek borçlu olarak ödeyecek bölümde yer almak suretiyle senedi imzalamışlardır.
01.01.2017 düzenleme tarihli diğer senette ise davalılardan ... "kefil" kısmında yer almaktadır. TTK'nın 702/2 nci maddesi hükmüne göre "Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.", bu düzenleme dikkate alındığında kambiyo senedi vasfında olmayan senette avalist olarak yer alan davalı ...'in bu senetteki miktardan dolayı sorumluluğundan söz edilemez. Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu yönden bozulması gerekirken yazılı şekilde Düzelterek Onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.