Logo

11. Hukuk Dairesi2024/1576 E. 2025/196 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, davalı kollektif şirketin haklı nedenle feshini isterken; davalı şirket ise, davacının ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, davacı ile şirket ortakları arasındaki anlaşmazlıklar ve güvensizlik ortamında davacının da kusurlu olduğu, şirketin feshi için haklı bir sebep bulunmadığı, davacının ortaklıktan çıkarılması için gerekli koşulların da oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın ve karşı davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/894 Esas, 2023/1644 Karar

HÜKÜM : Davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 1.Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2017/890 E., 20207110 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı şirket vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA VE KARŞI DAVAYA CEVAP

Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; murisinden kalan hisse sebebiyle davalı kollektif şirketin ortağı sıfatını kazandığını, ancak mirasçıların muristen kalan hisseleri ile ortak olduklarına dair şirketin uzun yıllar toplanarak karar almadığını, davalı şirketin, yetkilisi ... tarafından keyfi yönetildiğini, kendisinin ortak olarak toplantılara çağrılmadığını, kâr eden şirketin sürekli ortaklara borçlandırıldığını, şirketin kayıt dışı üretim ve satış yaptığını, davalı şahısların şahsi harcamalarını şirket hesabından yaptıklarını, şirket yetkilisi davalı ...'ın sağlık sorunları nedeniyle tedavi görmesi gerektiğini, şirketi layıkıyla yönetemediğini, müvekkilinin murisi ... mirasçılarının ortaklıktan dışlandıklarını, ortak ve temsilci ...'ın davalı şirketin yaptığı ticaretten kendi adına komisyon alıp, bunu ortaklardan gizlediğini, gerçekte davalı şirkete ait olan taşınmazın halen davalı şirket adına tescil edilmediğini ileri sürerek şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiş, karşı davaya cevabında ise; eldeki davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı Kanun)'nun 245. maddesi gereği açıldığını, 256/1 hükmü gereği açılmadığından feshi ihbara gerek bulunmadığını, bütün ortaklarca oybirliğiyle alınmış bir karar bulunmadığından ortaklıktan çıkarma davasının usule uygun olmadığını savunarak karşı davanın reddini istemiştir.

II. CEVAP VE KARŞI DAVA

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; şirketin fesih ve tasfiyesi koşullarının oluşmadığını, davacının murisi hayatta iken de şirketin ortaklara borçlandığını, şirketin nakit ihtiyacını sağlamak için zaman zaman ortaklara borçlanma yoluna gidildiğini, şirket yetkilisinin şirketi yönetmeyecek derecede ciddi sağlık sorunlarının bulunmadığını, davacının kusurlu olduğunu, şirkette kayıt dışı üretim ve satış yapılmadığını, şirket satışlarından şirket yetkilisinin komisyon almadığını savunarak davanın reddini istemiş, karşı dava dilekçesinde; ... dışındaki diğer ortaklarla birlikte alınan 15.01.2016 tarihli kararla, karşı davalının ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiğini ileri sürerek bu karar doğrultusunda karşı davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davada; davalı şirket dışındaki diğer davalı ortakların pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı, asıl davanın davalı şirket yönünden değerlendirilmesinde ise; dinlenen tanık anlatımları, banka kayıtları, bilirkişi heyeti raporu ve diğer delillerden, davalı şirketin kötü yönetilmediği, davalı ortak ve yönetici ...'ın davalı şirketin yönetiminde zaaf, kötüniyet veya basiretsizlik göstermediği, kayıt dışı alım ve satımın veya adı geçenin haksız olarak şirketten komisyon aldığının ya da şirket ortaklarının şahsi harcamalarının şirketten karşılandığının ispat edilemediği, davacı ile şirket ve şirketin diğer ortakları arasında yaşanan geçimsizliklerde davacı tarafın da (davacının şirket toplantılarına katılmaması, davacının diğer ortaklara karşı ispat edilemeyen ithamlarda bulunması ve davacının eşinin davacının şirketteki hak ve alacaklarından dolayı şirket çalışanlarına küfürlü konuşması gibi) kusurunun bulunduğu, şirketin feshini gerektiren haklı bir sebebin ispatlanamadığı, karşı davaya gelince; kollektif şirketin feshini gerektiren haklı sebeplerin yasada örnekleme yoluyla sayılması ve sınırlı olmaması, ortaklar arasında güvensizlik ortamının ve ihtilafların oluşmasına yol açılmasının da bir ortaktan kaynaklanan ve feshi gerektiren haklı sebep olarak görülmesi, şirket içerisindeki davacı ile diğer ortaklar arasındaki güvensizlik ortamının ve ihtilafların oluşmasında davacı tarafın da (şirket toplantılarına katılmamak, diğer ortak ve yöneticilere ispatlanamayan ağır ithamlar yöneltmek, davacının eşinin şirket çalışanlarına küfürlü sözler sarfetmesi gibi) sebeplerle kusurunun, hatta ağır kusurunun bulunduğu sonucuna varılması karşısında, 6102 sayılı Kanun'un 255/3 hükmü gereğince diğer ortakların her birinin davacı ...'nun çıkma payı karşılığında davalı şirketten ihracına karar verilmesini dava yoluyla isteyebileceği, ilgili kollektif şirketin de bir ortağının bu sebeplerle ihracını isteme hakkına sahip olup olmadığı yasada açıkça yer almamasına rağmen, ticari faaliyetleri yönünden varlık ve devamlılık amacı taşıyan ve ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan ilgili şirketin de işin doğası gereği bu hakka sahip olduğu sonucuna varılması karşısında, karşı davalının çıkma payı karşılığında şirketten çıkarılması koşullarının oluştuğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda çıkma payının 998.282,11 TL olarak belirlendiği, karşı davacılar vekilinin talebi üzerine hakkaniyet ve adelet prensipleri, davalı şirketin ekonomik mahfına sebebiyet vermeme gayesi ve tarafların menfaat dengesi göz önünde bulundurularak, belirlenen çıkma payının hüküm fıkrasında gösterildiği şekilde kısım kısım ödenmesine karar verildiği gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne, karşı davalı ...'nun karşı davacı şirket ortaklığından ihracına, hissesinin karşı davacı şirkete devrine 998.282,11 TL çıkma payı alacağının, takdiren 448.282,11 TL'lik kısmının 6102 sayılı Kanun'un 262. maddesi gereğince, ...'nun ayrılmasından sonra düzenlenecek ilk bilanço tarihinde karşı davacı ... Ziraat Mak. San. ... Kollektif Şirketi tarafından kendisine ödenmesine, kalan 500.000 TL alacağın ise ilk ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl sonra ve ilk ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte karşı davacı ... Ziraat Mak. San. ... Kollektif Şirketi tarafında karşı davalı ...'na ödenmesine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden; kollektif şirketin feshi istemiyle açılan davada husumetin feshi istenilen kollektif şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli iken, pasif husumet ehliyeti bulunmayan kollektif şirketin ortaklarına da husumet yöneltilmesinin doğru olmadığı hususu gerekçede yer almasına rağmen hükümde yer almadığından çelişki oluştuğu, bu durumda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık yönünden kabulü gerektiği, ayrıca davalı şirketin sermayesini kaybetmediği ve sürdürülebilirliğinin devam ettiğinin belirlendiği, davalı şirket müdürü ve ortağı olan davalı ...'ın şirketi keyfi ve kötü yönettiğine, bu bağlamda kendi şahsi harcamalarını şirket hesabından karşıladığına, şirket adına olan taşınmazı şirket adına kayıt ve tescil ettirmediğine, davalı şirketin ticari faaliyetlerinden komisyon aldığına dair iddiaların somut delillerle kanıtlanmadığından asıl davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, davalı şirketin hangi ortağa ne kadar borcunun olduğu detaylandırılmadığından herhangi bir değerlendirme yapılamadığı, dolayısıyla ticari faaliyetine sağlıklı bir şekilde devam eden davalı kollektif şirketin feshine karar verilmesinin adil ve hakkaniyete uygun görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun reddi gerektiği, karşı dava yönünden ise; İlk Derece Mahkemesince, gerek davalı şirketin diğer ortaklarının gerekse davalı kollektif şirketin karşı davada aktif husumet ehliyetlerinin bulunduğunun kabulünün yerinde olduğu, davalı-karşı davacı kollektif şirket ortaklığından çıkarılma davasının kabulüne dair verilen kararın gerekçesinde davalı ile şirket ve şirketin diğer ortakları arasında yaşanan geçimsizliklerde davalı tarafın da, şirket toplantılarına katılmaması, davalının diğer ortaklara karşı ispat edilemeyen ithamlarda bulunması ve davalının eşinin davalının şirketteki hak ve alacaklarından dolayı şirket çalışanlarına küfürlü konuşması nedenleriyle kusurunun bulunduğunun kabul edildiği, ancak davalının eşinin küfrettiği iddia olunan davacı şirket çalışanı ...'in İlk Derece Mahkemesince alınan yeminli beyanında, adı geçenin kendisine küfrettiğine dair bir beyanda bulunmadığı, dolayısıyla bu yöndeki gerekçenin yerinde olmadığı, kaldı ki davalının eşinin davalı şirket çalışanına karşı küfürlü konuşmuş olması halinde dahi davalıya bu sebeple kusur atfedilemeyeceği, diğer yandan, karşı davalının, davacı şirketçe çağrıldığı tek ortaklar kurulu toplantısı olan 10.06.2017 tarihli toplantıya katıldığı, esasen karşı davalı ortaklık sıfatını kazandıktan sonra bu toplantıdan başka bir ortaklar kurulu toplantısının da yapılmadığı gözetildiğinde, davalının ortaklar toplantısına katılmadığına dair mahkeme gerekçesinin de yerinde olmadığı, davalının ithamlarının davacı şirket ortaklığından çıkarılması için haklı neden olarak kabulünün de haksızlığa yol açacağı, bu durumda, davalının davacı kollektif şirket ortaklığından çıkarılması için mahkeme gerekçesinde kabul edilen sebeplerin gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, asıl dava yönünden; davalı kollektif şirketin feshi istemiyle davalı şirket ortakları hakkında açılan davanın davalı şirket ortaklarının pasif husumet yokluğundan reddine, davalı şirket hakkında açılan davanın reddine, karşı davanın reddine karar verilmiş, karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, davalı kollektif şirketin haklı nedenle feshi, karşı dava ise davacı ortağın kollektif şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 355. vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi aynı Kanun'un 369/1 hükmü ve 371. maddesinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalı-karşı davacı şirkete yükletilmesine, aşağıda yazılı harcın istek halinde davacı-karşı davalıya iadesine, 16.01.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.