"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/579 Esas, 2023/2132 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2018/1451 E., 2019/1425 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ...’ın Aktif İletişim ve Yazılım Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. (Aktif İletişim)’nin ortağı ve yetkilisi olduğu dönemde davalı bankadan kredi kullandığını, kredi alımında imzalanan genel kredi sözleşmesi ve takibe konu belgenin bazı bölümlerinin boş bırakıldığını ve belgeleri şirket yetkilisi sıfatıyla imzalandığını, kredi borcunun sözleşme koşullarına uygun şekilde ödendiğini ve borcun kalmadığını, bu kredilerle ilgili davalı tarafından herhangi bir ihtar veya takip işlemi yapılmadığını, müvekkilinin 11.05.2011 tarihinde şirket ortaklığı ve müdürlük görevinden ayrıldığını, 26.04.2017 tarihinde şirketin yeni ortağı ve müdürüın yeni bir kredi sözleşmesi imzaladığını ve bu kredi ile müvekkilinin bir ilgisinin olmadığını, şirketin 26.04.2017 tarihli kredi borcunu ödememesi üzerine ihtar gönderildiğini, müvekkilinin bu ihtara itiraz ettiğini ileri sürerek müvekkilinin dava dışı Aktif İletişim'in 26.04.2017 tarihli kredisiyle ilgili borçlu olmadığının tespitini İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/2856 E. sayılı takip dosyasının iptalini ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının takibe konu bonodaki imzayı inkar etmediğini, bononun mücerret bir borç ikrarı olduğunu, davacının kredi ilişkisi başladıktan sonra şirketten ayrılmasının bankaya karşı sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, bonoya dayalı borcun ortaklık ilişkisine bağlı bir borç olmadığını, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, davacının bonodan kaynaklı borcu ödediği takdirde bononun iadesini talep etme hakkının bulunduğunu, ancak borç ödenmediği için bononun iadesi yönünde bir talebin yapılmadığını, ayrıca takibin tedbiren durdurulmasının kabul edilemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince senette teminat senedi olduğuna dair bir açıklamanın bulunmadığı, dosyaya davalı banka tarafından bu hususun kabul edildiğine ilişkin herhangi bir yazışmanın sunulmadığı, bonodaki imzanın davacı tarafından inkar edilmediği, bu nedenle bononun gerçeğe aykırı doldurulduğunu ispat yükünün davacı tarafa ait olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 'nun 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen iddiaların ve savunmaların yazılı delille kanıtlanması gerektiği, bononun sebepten mücerret olması nedeniyle ispat yükünün senedin genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini iddia eden davacıya düştüğü, davacının takip konusu senedin davalı banka ile dava dışı Aktif İletişim arasındaki 02.02.2009 tarihli genel kredi sözleşmesine dayanılarak teminat amacıyla verildiğini ve gerçeğe aykırı doldurulduğunu yazılı delille kanıtlayamadığı, ayrıca takip ve dava konusu bononun davacı tarafından avalist sıfatıyla imzalandığı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 702/2 hükmünce aval verenin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir nedenle geçersiz olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğu, bu nedenle aval veren davacının taahhüdünün geçerliliğini koruduğu, gerekçesiyle davanın reddine, ayrıca verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığı ve davalı alacaklının alacağının gecikmesi gibi bir durum söz konusu olmadığından davalının tazminat talebinin de reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince istinaf edilmiştir.
IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 03.02.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.