Logo

11. Hukuk Dairesi2024/2761 E. 2025/980 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, davalı ile yaptığı protokol gereği Cezayir'de kurulacak bir şirketin hisselerini devralmak için yaptığı ödemelerin, protokol hükümleri yerine getirilmediği için iadesini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın, şirket ortağı olmayan davacı ile davalı arasında akdedilen ve uyuşmazlık halinde Türk mahkemelerinin yetkili olduğunu belirten protokolden kaynaklanması ve hisse devri alacağının şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkisine girmemesi gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi’nin yetkisizlik kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1249 Esas, 2024/120 Karar

KARAR : Davanın Usulden reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2021/675 E., 2022/288 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında akdedilen protokol gereğince Cezayir piyasasında Pvc ve alüminyum profilden pencere, panjur, kapı üretim tesisleri kurulacağını, ithalat ihracat bakımından Türkiye'de bayilikler oluşturulacağını, Cezayir'de kurulan ve davalı adına olduğu beyan edilen ... Alluminium isimli şirketin %24,5 hissesinin de müvekkiline devrolunacağını, bu protokol gereği müvekkili tarafından davalıya elden 25.000,00 USD ve davalının sahibi olduğu Çolakoğlu Proje Dekor Alüminyum A.Ş. hesabına da 70.000,00 euro ödendiğini, ancak zaman içinde ne Cezayir'de üretim işinin başladığını, ne bayilikler kurularak ihracat ve ithalat yapılabildiğini, ne de şirket hissesinin müvekkiline devrildiğini, müvekkilinin iş kurmak amacıyla para vermesine rağmen ortada bir işin, üretimin ve şirketin olmayışı nedeniyle aldatıldığını düşündüğü için haksız yere kendisinden alınan bedelin iadesini talep ettiğini, bu bedel yönünden icra takibi başlatıldığını, davalının ise bu takibe itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek şimdilik 10.000,00 TL'nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın kısmi dava olarak açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, taraflar arasında akdedilen protokol gereğince davacı tarafından müvekkiline ödeme yapıldığını, müvekkili ile davacının fiziken Cezayir'e para sokulması durumunda değerinin düşmeyeceği yönünde bilgi sahibi olduğundan Ankara'da tanıdıkları, Cezayir'de işyeri bulunan kişi aracılığıyla dava dışı Cezayir'li ...'ye para gönderildiğini, paranın alınmasına rağmen Cezayir'li kişiler tarafından Cezayir'deki iş ve işlemlerin yürütülmediğini, tarafların 2019 yılına kadar birlikte hareket ettiklerini, paranın geri alınabilmesi için uğraştıklarını, ...'den para geri alınamayınca davacının kötüniyetli olarak ödediği bedelin iadesini istediğini, paranın kendi uhdesinde kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile protokol kapsamı ile protokol çerçevesinde banka havalesiyle gönderilen ve elden ödendiği tarafların kabulünde olan euro ve dolar tutarlı meblağların yüksek oluşu, yapılacak işin kapsam ve mahiyeti gözönüne alındığında her ne kadar davacı vekili tarafından protokolün şahıslar arasında imzalandığı ileri sürülmüş ise de tarafların yetkilisi oldukları şirketlerinin nam ve hesabına bu para transferlerinin yapıldığının açıkça anlaşıldığı, davalının pasif ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında akdedilen 24.08.2015 tarihli protokolde Cezayir'de resmen kuruluş işlemleri bitmiş olan ... Alıumınıum şirketinin ...'a ait %49 şirket ortaklığı hisse payının yarısını yani %50'lik (24,5) kısmının ve bununla birlikte ...'ın Cezayir'de yaptığı, yapacağı bilimum istisnasız ticari faaliyetleri için ... ile tam bir mutabakat sağlanarak taraflar arasında oluşturulan ortaklık protokol maddelerinin protokolün konusu olduğu yazıldıktan sonra 6. maddede ...'ın ... Alıumınıum şirketindeki %49 hissesinin %24,5 tutarındaki hissesini 150.000,00 USD karşılığında ...'a sattığı, bu satış karşılığında ...'ın sahibi olduğu Pakcan Ltd. Şti'nden ...'ın sahibi olduğu Çolakoğlu ... A.Ş.'nin bankada bulunan hesabına 70.000,00 euro iş avansını 09.07.2015 tarihinde havale ettiği, ayrıca elden 25.000,00 USD verdiği, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (MÖHUK) 40. maddesinde; Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin edeceği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeler Kanunu'nun (HMK) 14/2. maddesinde ise; Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğunun düzenlendiği, somut olayda, davalının ortağı olduğu ve hisselerinin yarısı olan şirketteki %24,5 hisseyi davacı ...'a sattığı ... Alıumınıum şirketinin Cezayir'in Zırlade kentinde kurulduğu, şirket merkezinin Zırlade/Cezayir'de olduğu, davalının şirkette %49, dava dışı Abdulkadir Mekki Mustafa'nın %51 oranında hissedar olduğunun anılan şirketin tercüme edilen ana sözleşmesinden anlaşıldığı, davacı yanın, şirket merkezi Zırlade/Cezayir olan ... Alıumınıum şirketinde davalının sahibi olduğu %49 hissenin yarısı olan %24,5 hisseyi taraflar arasında akdedilen protokol ile kendisine sattığını, bu satış karşılığında davalıya 25.000,00 USD elden ödediğini, ayrıca 70.000,00 euronun da sahibi olduğu şirket hesabından davalının sahibi olduğu şirket hesabına aktardığını, protokoldeki hususların gerçekleşmediğini, hisse devrinin yapılmadığını ileri sürerek işbu alacak davasını açtığı, davalının protokol kapsamında düzenlenen şirket hisse devrini gerçekleştirmemesinden kaynaklı olarak hisse devir bedeli olarak ödenen bedelin tahsili istemine ilişkin açılan işbu davada 6100 sayılı HMK'nın 14/2. maddesi gereğince kesin yetki söz konusu olduğundan MÖHUK'un 40. maddesi ile HMK'nın 14/2. ve 18.maddeleri gereğince yetkili mahkeme ... Alıumınıum şirketinin merkezinin bulunduğu Zırlade/Cezayir mahkemelerinin olduğu, kesin yetki ise kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemelerce de husumet ehliyetinden önce re'sen göz önünde bulundurulması gerektiği, hal böyle olunca, dava konusu uyuşmazlık, özel hukuk tüzel kişisi ortağı ile şirket hissesini protokol ile devralan arasında bulunması nedeniyle HMK'nın 14/2. maddesi gereğince şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olması kuralı ile MÖHUK'un 40. maddesi, HMK'nın 14 ve 18. maddesi dikkate alındığında ... Alıumınıum şirketinin merkezi olan Zırlade/Cezayir mahkemesinin kesin yetkili olduğu, gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulüne, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının kararın kaldırma gerekçesi gözetilerek incelenmesine yer olmadığına, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunmasına ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK'nın 114/1.a, 115. maddeleri uyarınca davanın usulden karar verilmiş, karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, taraflar arasında akdedilen 24.08.2015 tarihli protokole dayalı alacak istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, taraflar arasında akdedilen protokole dayalı alacak istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince protokolün şahıslar arasında imzalandığı davacı tarafça ileri sürülmüş ise de tarafların yetkilisi oldukları şirketlerinin nam ve hesabına para transferlerinin yapıldığı, davalının bu nedenle pasif ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu uyuşmazlık, özel hukuk tüzel kişisi ortağı ile şirket hissesini protokol ile devralan arasında bulunması nedeniyle HMK'nın 14/2. maddesi gereğince şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu, MÖHUK'un 40. maddesi, HMK'nın 14 ve 18. maddesi dikkate alındığında ... Alıumınıum şirketinin merkezi olan Zırlade/Cezayir mahkemesinin kesin yetkili olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunmasına ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Ancak; davacı vekilinin dava dilekçesi ile yargılama aşamasındaki beyanlarında, davalının ortak olduğu yurtdışı şirketin %49 hissesinin yarısı olan %24,5 hisseyi taraflar arasında akdedilen protokol ile davacıya sattığını, bu satış karşılığında davalıya avans ödemelerinde bulunulmasına rağmen söz konusu protokolün 6. maddesindeki satış gereği hisse devri yapılmadığını ileri sürerek yapılan avans ödemeleri talep edilmiştir. Taraflar arasındaki protokolün 8. maddesi uyarınca da protokolden doğan uyuşmazlıklarda Ankara Mahkemeleri ile İcra Dairelerinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Davacı tarafından protokolde adı geçen şirketin ortağı olmaması ve, şirket ortağı olan davalı ile aralarındaki protokolün gerçekleşmemesi sebebiyle vermiş olduğu paranın sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak iadesi talep edildiğinden, taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin HMK'nın 14/2 maddesindeki ''Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.'' hükmü uyarınca bir kesin yetkinin bulunmadığı anlaşılmıştır. İşbu davanın protokolden kaynaklı uyuşmazlık olması ve yukarıda anılan protokolün 8. maddesi uyarınca protokol kaynaklı uyuşmazlıklarda yetkili mahkemeler olarak Türk Mahkemeleri belirlendiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince hatalı ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yukarıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2 hükmü uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.