Logo

11. Hukuk Dairesi2024/2939 E. 2025/2296 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, şirket ortağı iken basiretli bir tacir gibi davranmayarak şirketi zarara uğratması ve iflasa sürüklemesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının eylemlerinin ceza kanununda suç olarak tanımlanması nedeniyle tazminat davasında ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, bu husus gözetilmeden ilk derece mahkemesi kararının onanmasının hatalı olduğu gerekçesiyle bozularak kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı ...Endüstriyel Ürünler Mak Kimya Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti. ünvanlı şirketi Ocak 2003 yılında kurduklarını, şirketin hissedarlarının ..., ... ve kendisi olduğunu, şirketi temsil ve ilzama yetkili olarak tek müdür davacı olduğu halde, ısrarları sonucu ...'ın da şirket ile ilgili tüm işlerde yetkili olduğuna dair genel vekâletname verdiğini, ortağı olduğu şirketi göz ardı ederek şahsi menfaatini düşünerek hareket ettiğini, şirketi iflasa sürüklediğini, ama kendi mal varlığını kat kat arttırdığını, davalının şirket ortaklığını tehditle sona erdirdikten sonra, kira alacağını bahane ederek icra takiplerini başlattığını, kesinleşen icra takipleri neticesinde işyerindeki makinaları ve malzemeleri haczederek muhafaza altına aldırdığını, sonra icra ile sattırdığını, Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/266 E. 2016/219 K. sayılı kararı ile davalının şahsi alacaklarını garanti altına alarak 25.08.2009 tarihinde hissesini devrettikten sonra şirketinin mal sahibi olduğu taşınmazdan tahliye ettirmek ve faaliyetinin devamı için zorunlu makine teçhizatı haczettirmek suretiyle kurucusu olduğu firmanın iflasa sürüklenmesi şeklinde gelişen olayda davalının basiretli bir tacir gibi davranmayarak tacir olmanın gerekli kıldığı dikkatli özeni göstermeyerek şirketi iflasa sürükleyerek iflasına sebebiyet verdiği bu şekilde taksirli iflas suçunun işlemiş olduğu gerekçesiyle cezalandırılmasına karar verildiğini, ileri sürerek iflasa sebebiyet veren davalının eylemleri nedeniyle uğranılan maddi zarar yönünden şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın, yaşanılan manevi sıkıntıların kısmen giderilmesi için ise 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, birebir aynı nedenlerle açılan menfi tespit ve tapu iptal tescil davasının Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/41 E. sayılı dosyası ile reddine karar verildiğinden kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davalının davacıya veya davacının ortağı olduğu dava dışı şirkete herhangi bir borcu veya bu kişilere karşı zarar verici bir işlemi olmadığını, dava dışı şirkete asıl zarar verenin davacının ticari basirete sığmayacak eylemleri olduğunu, iddiaların aksine şirketin çoğu borcunun davalının şahsi hesapları ile karşılandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların dava dışı ...Endüstriyel Ürünler Makine Kimya Ambalaj San ve Tic. Ltd. Şti.'nin ortakları olduğu, şirketin 05.03.2009 tarihli ortaklar kurulu kararı ile davalının 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak seçildiği, münferit imza ile yetkili kılındığı, aynı kararla davacının şirket müdürlüğüne son verildiği, 29.07.2009 tarihinde davalı ile davacı arasında hisse devir protokolü düzenlendiği, dava dışı şirket hakkında iflas kararı verildiği ve taraflar hakkında hileli iflas iddiası ile kamu davası açıldığı ve verilen kararın kesinleşmiş olduğu, 21.02.2018 tarihli duruşmada davacı davayı kendi adına mı yoksa şirkete ödenmesi için mi açtığına dair soruya karşı davayı kendi adına açtığı, tazminatı da kendisine ödenmesini talep ettiğinden şirket tarafından davalının satın alıp şirkete kiraladığı taşınmaza yapılan masraflar yönünden istenilen talebin niteliği itibariyle şirketin zararı olması nedeniyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacının ortağı olduğu şirketin alacaklı olduğu Kırklareli Üzüm Ürünleri Birliği'nin borcuna karşılık davalı adına hisse alınması sebebiyle şirketin uğramış olduğu zarar isteminin zamanaşımı nedeniyle reddine, davacının manevi tazminat isteminin de zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.

IV. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kısmen şirket yöneticisinin sorumluluğu iddialarına, kısmen haksız fiile ve kısmen de şirket ortaklığından doğan yükümlülüklerin ihlalinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

1. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin karara yönelik davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2.Davacı, tarafların ortak oldukları dava dışı şirkete 2003 yılında 17.992,00 TL, 2004 yılında 40.316,94 TL, 2005 yılında 115.621,14 TL, 2006 yılında 114.205,36 TL, 2007 yılında 67.025,00 TL, 2008 yılında 36.475,00 TL borç olarak para gönderdiğini, gönderilen paraları şirket adına yatırdığını ve borç olarak cari hesaba kaydedildiğini, esasen 2003-2008 tarihleri arasında şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür olduğu halde davalıya, şirket ile ilgili tüm işlerde yetkili olduğuna dair ortaklar kurulu kararı ile genel vekaletname verdiğini, davalının da bu yetkiye istinaden dava dışı şirkete gönderilen işbu paraların şirket hesabından davalı uhdesine aktardığını ileri sürerek maddi tazminat talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; işlem tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6762 sayılı TTK) 309/4. maddesi uyarınca tazminat istemi hakkının davacının zararı ve bu zarardan sorumlu olduğu kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve zararı doğuran fiil hukukundan itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, yine davacı tarafça bu kısım için davalının suç teşkil eden herhangi bir iddiası bulunmadığı gibi buna yönelik açılmış bir dava da bulunmadığından uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasının da söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de davacı, 03.09.2004 tarihinde Beyoğlu 21. Noterliğinin 18299 yevmiye numarası ile düzenlenen vekâletname kapsamında, dava dışı şirketi temsiline ilişkin olarak davalıya geniş yetki verdiğini, davalının da eylemleri ile bu yetkisini kötüye kullanarak dava konusu paraları uhdesine geçirdiğini ileri sürmektedir.

Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 60. maddesinde ise haksız fiilden zarar görenin zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddeleri de aynı yönde düzenleme içermektedir. Anılan maddeler ile haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza davası zamanaşımı süreleridir. Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza yasaları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK'nın 60. (TBK'nın 72.) maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 E. 2013/1457 K.). Bu itibarla şayet zarar doğuran eylem aynı zamanda cezayı gerektirir nitelikte ise; eğer ceza kanunundaki ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlardaki bu eylem için kabul edilen zamanaşımı süresi, BK’daki bir yıllık süreden daha kısa ise, o zaman yine BK’nın 60. maddesinin birinci paragrafındaki süre (TBK m. 72) olaya uygulanacak; ceza kanunundaki zamanaşımı süresi BK’nın 60. maddesinin birinci paragrafındaki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan ve hâlen yürürlükteki 5237 sayılı TCK’nın 66. (mülga 765 sayılı TCK’nın 102. maddesine) göre belirlenecektir.

Bu itibarla, davalının eylemlerinin aynı zamanda suç teşkil ettiği nazara alınarak uzamış ceza zamanaşımı süresinin bu suça göre belirlenmesi gerektiği ve ceza zaman aşımının uygulanması için eylemin suç teşkil etmesi yeterli olup ayrıca ceza davasına konu edilmesine gerek olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken talebin zamanaşımından reddi doğru görülmemiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1 hükmü uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.