Logo

11. Hukuk Dairesi2024/3156 E. 2025/1297 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacıların, icra takibine dayanak bonolar nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadıklarının tespiti istemidir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, takip konusu bonoların teminat senedi olduğu iddiasını ispatlayamamaları ve dava tarihi itibariyle davalı bankaya borçlu oldukları gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararını onayan istinaf kararının da onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1158 Esas, 2024/515 Karar

HÜKÜM : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2020/201 E., 2021/553 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; devreden davalı ...Ş. tarafından müvekkilleri aleyhine 16.01.2019 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, takip dayanağı olarak 21.06.2016 tanzim tarihli 1.500.000,00 TL bedelli senet ve 08.06.2015 tanzim tarihli 1.500,000,00 TL bedelli senedin gösterildiğini, anılan senetlerin kayıtsız şartsız bir borç ikrarını içermediğinden geçersiz olduğunu, takip dayanağı bonoların kredi sözleşmesi ile birlikte teminat olarak verildiğini, kredi sözleşmesinin ödenmeyen kısmı için anılan senedin takibe konulduğunu, teminat olarak alınan senede dayalı kambiyo takibi yapılamayacağını, hesap kat ihtarı keşide edilmeden, borç oluşmadan bankanın takip yaptığını, takibe konu olan senetlerin vade tarihlerinin 03.01.2019, kambiyo takip tarihinin 16.01.2019, hesap kat tarihinin 16.08.2019 olduğu, tarihler ve olguların davalı bankanın sorumsuz ve keyfi işlem yaptığını gösterdiğini, müvekkillerinin senette gösterilen adreslerinin 2018 yılına ait olduğunu, senet tanzim tarihi olan 2015-2016 yılında müvekkillerinin o adreste ikamet etmediklerini, senedin vade tarihlerinden yaklaşık yedi ay sonra düzenlendiğini, borç oluşmadan eski tarihlerde alınan boş senetlerin doldurulduğunu ileri sürerek İzmir 10. İcra Dairesi'nin 2019/591 E. sayılı dosyası nedeniyle müvekkillerinin davalı yana borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline, davalı tarafın kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep emiştir.

II. CEVAP

1.Devreden davalı ... Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacı şirket ile müvekkili banka arasında genel kredi sözleşmesinin düzenlendiğini, iş bu kredi sözleşmesi nedeniyle; Bayyurt Ltd. Şti.'nin müvekkili şirket emrine 08.06.2015 tanzim tarihli, 03.01.2019 vade tarihli 1.500.000 TL tutarında ve 21.06.2016 tanzim tarihli, 03.01.2019 vade tarihli 1.500.000 TL tutarında iki adet bono düzenlendiğini, asıl borçlu şirket ve müteselsil kefiller olan diğer davalıların vade tarihi ve sonrasında müvekkili bankaya ödeme yapmayarak borcunun ifada temerrüde düştüğünü, İzmir 10. İcra Dairesi 2019/591 E. sayılı icra takip dosyası ile 16.01.2019 tarihinde kambiyo senetlerine özgü takibin başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, davacıların takibe konu bonoların teminat senedi olduğu yönündeki iddiaları ile kat ihtarından önce icra takibine geçildiğine ilişkin iddialarının hukuki temelinin bulunmadığını, kat ihtarının tarihinin 16.08.2019, takip tarihinin ise 16.01.2019 olduğunu savunarak davanın reddini, davacılar aleyhinde %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

2.Davayı temlik alan ... Varlık Yönetimi A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesi ile davacılarca da kabul edildiği gibi, davaya konu senetler üzerinde “teminat senedidir” yazmadığı gibi hangi sözleşmeye istinaden teminat olarak verildiğinin de yine senet üzerinde açık bir şekilde yer almadığını, ayrı bir belgenin de düzenlenmediğini,

banka ile davacılar arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde de takibe dayanak senede doğrudan atıfta bulunulmadığı gibi, alacağın varlığının şarta bağlandığına veya takibe konu senetlerin teminat senedi olarak verildiğine dair herhangi bir kayıtın da söz konusu olmadığını, davacılar aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatılmasının hukuka aykırılık taşımadığını, kat ihtarı çekilmeden icra takibine girişilmesinde bir usulsüzlüğün olmadığını, senetlerin genel kredi sözleşmelerinden bağımsız düzenlendiğini, senetlerdeki borçlu adresinin sonradan doldurulduğunu kabul etmediklerini, bunun aksini davacıların yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek şartıyla senetlerde borçlu adresinin boş verildiğini ve sonradan doldurulduğunu varsayılsa bile bu senetleri geçersiz kılmayacağını, senetleri bazı kısımlarını doldurmadan veren borçlu bunun alacaklı tarafından doldurulacağını peşinen kabul etmiş sayılacağını ve sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu savunarak davanın reddine, davacılar aleyhinde %20'den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacılar ve davalı banka arasında genel kredi sözleşmeleri düzenlendiği, takibe ve davaya konu bonoların bu sözleşmelerle birlikte alındığı, raporda belirtilen birtakım tahsilatların yapılmasından sonra 17.05.2019 tarihinde 190.500,00 USD'lik teminat mektubu ile ilgili davalı bankanın tahsilat yapamaması nedeniyle 09.08.2019 tarihinde hesabı kat ettiği ve kat ihtarnamesinde toplam 2.455.556,61 TL alacağının ödenmesinin talep edildiği, kat ihtarı davacılara tebliğ edilememiş ise de senetlerin ödeme gününün geçmiş olması nedeniyle davalı bankanın senetlere dayalı olarak ve İcra İflas Kanunu'nun 167(1) hükmü gereğince icra takibi yapmasında yasal bir engelin olmadığı, kat ihtarının daha sonra yapılmasının ve davacılara tebliğ edilmemesinin takibin geçerliliğini etkilemediği, hesap kat tarihi itibariyle davalı bankanın davacılardan 2.455.556,61 TL alacağı bulunduğu gibi dava tarihi itibariyle alacağının toplam 3.257.256,84 TL olduğu, emsal Yargıtay ilamı ve menfi tespit davalarındaki borçluluk durumunun dava tarihine göre değerlendirilmesi ilkesi göz önünde tutulduğunda taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı bankaya borcu bulunan davacıların genel kredi sözleşmelerine bağlı olarak icra takibi öncesinde icra takibi tarihinde temlik eden davalı bankaya borçlu bulundukları gibi icra takibinin 3.030.565,52 TL toplam alacak miktarı üzerinden yapılması karşısında dava tarihi itibariyle bu miktarı aşan şekilde 3.257.256,84 TL borçlu oldukları, buna göre icra takibine konu ve kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tamamının ödenmediği gibi kısmi bir ödeme dahi yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda genel kredi sözleşmelerinde takibe dayanak bonolara herhangi bir atıf yapılmadığı gibi alacaklının da senedin teminat senedi olduğuna dair kabulü bulunmadığı, bu itibarla söz konusu senetlerin bankadan alınan kredi borcuna karşılık ifa amacıyla verildiği, davacıların takibe dayanak senetlerin teminat senedi olduğu iddiasını ispat edemediği, alınan bilirkişi raporundan, dava tarihi itibariyle davacıların davalı temlik eden bankaya 2.371.798,06 TL asıl alacak, 843.294,08 TL işlemiş faiz ve 42.164,70 TL BSMV olmak üzere toplam 3.257.256,84 TL olduğu, menfi tespit davalarında haklılık durumu davanın açıldığı tarihte belirleneceğinden, davanın açıldığı tarih itibariyle davacıların davaya konu takipten ötürü davalı bankaya borçlu oldukları, davaya konu icra takibine dayanak iki adet bononun teminat senedi olduğunun davacılar tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davacıların istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, davacıların, İzmir 10. İcra Dairesi'nin 2019/591 E. sayılı icra takibine dayanak bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b (1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un

372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine, 26.02.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.