Logo

11. Hukuk Dairesi2024/4597 E. 2025/2897 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı şirketin bayilik sözleşmesini haksız yere feshetmesi nedeniyle davacı bayi tarafından açılan kâr kaybı, portföy tazminatı ve manevi tazminat taleplerinin reddine ilişkin yargılama.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından yapılan feshin haksız olduğu, ancak davacının tek satıcılık hakkının bulunmaması nedeniyle portföy tazminatına hak kazanmadığı, manevi tazminat için gerekli şartların oluşmadığı ve davacının uğradığı kâr kaybının yerel mahkemece hükmedilen miktar ile belirleneceği değerlendirilerek, istinaf başvurusunun reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, ...,................ (tekstil ürünleri) markalı ürünlerin üreticisi veya ithalatçısı olan davalının bayisi olduğunu, taraflar arasındaki bayilik sözleşmeleri çerçevesinde, müvekkili şirketin 2007 yılından itibaren ... Mobilyacılar Sitesi'nde, 2010 yılından itibaren de ... Mobilyacılar Sitesi'nde davalıya ait markaların bayiliğini yürüttüğünü, 11.03.2010 tarihli sözleşmede "...'da ... Mobilya ve ... Mobilya Dekorasyon San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. olarak iki firma bayilik yapacaktır." hükmü olduğu halde sözleşme devam ederken, davalının müvekkili ile aynı sitede bulunan Makbuloğlu adlı dava dışı şirkete bayilik verdiğinin tespit edildiğini, bilahare davalının müvekkiline gönderdiği ihtarname ile aralarındaki sözleşmeyi gerçekte var olmayan sebepler ileri sürerek feshettiğini, müvekkili iş yerindeki tabelaların zorla sökülmeye çalışıldığını, müvekilinin, davalının eylemlerinden dolayı maddi manevi zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL kâr kaybınının, 10.000,00 TL portföy tazminatının, 200.000,00 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile süregelen ticari ilişkinin umulan faydayı vermemesi ve müvekkilinin marka değerinde zarar verici uygulamalar sebebiyle taraflar arasındaki ticari ilişkinin sonlandırılacağı bilgisinin karşı tarafa bildirilmesine rağmen devam eden haksız eylemler nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, karşılıklı ihtarnamelerden sonra müvekkilinin gönderdiği en son ihtarname ile tabelanın mağazalardan indirilmesi ve davacının elinde bulunan ürünlerin iadesinin talep edildiğini, ancak tabelanın indirilmediğini, davacının müvekkili markası altında satışa devam ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında 02.05.2007 tarihli ve 11.03.2010 tarihli sözleşmeler olduğu, son tarihli sözleşmede, ...'da ... Mobilya ve ... Mobilya olarak iki firmanın bayilik yapacağının, ... Mobilya bırakırsa ikinci firmaya bayilik verilmeyeceğinin belirtildiği, davacı tarafça düzenlenen 16.10.2017 tarihli tutanakta, iki kişinin bildirim yapmadan ve izin almadan ... tabelasının sökmeye çalışıldığının belirtildiği, davalı tarafın 16.11.2017 tarihli ihtarname ile 11.03.2010 başlangıç tarihli bayilik sözleşmesini, sözleşmenin 3. ve 4. maddelerinin ihlali ile performans düşüklüğü sebebiyle fesih ettiği, dosya kapsamındaki delillere göre davalı tarafça yapılan feshin haklı olmadığı, taraflar arasındaki belirsiz süreli sözleşme davalı tarafından ihbar öneli verilmeden tek taraflı olarak sonlandırdığından davacının kâr mahrumiyeti talep edebileceği, taraflar arasındaki sözleşmenin süresi, olayı çevreleyen koşullar, sözleşmenin niteliği ve ekonomik büyüklüğü ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 121/1 hükmünde düzenlenen 3 aylık ihbar süresi dikkate alınarak 3 aylık kâr mahrumiyetinin hesaplandığı, 6102 sayılı Kanun'un 122/5 hükmünün, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde uygulanacağı, taraflar arasındaki sözleşme maddeleri incelendiğinde ise portföy tazminat şartlarının oluşmadığının anlaşıldığı, manevi tazminat için, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde, haksız fiil teşkil eden eylemlerin bulunması gerektiği, davalının tabela sökmeye teşebbüs eyleminin, sözleşme feshinin, haciz uygulanmasının sözleşme maddeleri de birlikte değerlendirildiğinde kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL kâr kaybının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, sair taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalının sözleşmelerin haklı nedenlerle feshedildiği iddiasını kanıtlayamadığı, bu nedenle mahkemenin feshin haksız olduğu yönündeki kabulünde isabetsizlik bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşmelerde davalının, davacıya belirli bir bölgede davalıya ait ürünleri münhasıran satma yetkisi verilmediği, davalının İstanbul genelinde davacı haricinde birden fazla bayisi ve satış noktası bulunduğu gibi, 11.03.2010 tarihli sözleşmede dahi ... Mobilyacılar sitesinde davacı haricinde başka bir firmaya da bayilik verildiğinin açıkça yazılı olduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin ne acentelik ne de tek satıcılık sözleşmesi olmayıp, alelade (ard arda satışları içeren) bayilik sözleşmesi olduğu, 6102 sayılı Kanun'un 122/5 hükmü uyarınca acentelik sözleşmelerinde acente için düzenlenen denkleştirme tazminatı hükümlerinin, tek satıcılık ve tekel hakkı veren benzer sözleşmeler için de uygulanacağının düzenlendiği, ancak taraflar arasındaki sözleşmelerin tek satıcılık sözleşmeleri olmadığı, davacıya, davalı ürünlerinin satışı hususunda tekel hakkı verilmediği, bu nedenle davacının haksız fesih nedeniyle davalıdan denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 114/2 fıkrası uyarınca, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanacağı; ancak sözleşmeye her aykırılığın tek başına manevi tazminatı gerektirmediği, manevi tazminata hükmedilebilmesi için aynı zamanda TBK'nın 58. maddesinde belirtilen şartlar dahilinde kişilik haklarına yönelik bir saldırının mevcudiyetinin zorunlu olduğu, somut olayda davacının, haksız fesih nedeniyle ticari itibarının ne şekilde zedelendiğini ispat edemediği, mahkemece koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, davacının, uzun yıllardır davalıya ait ... markalı ürünlerin satışını yaptığı, her ne kadar 6102 sayılı Kanun'un 121/4 hükmündeki üç aylık ihbar süresinin doğrudan esas alınması doğru değil ise de davacının davalı firmaya benzer tanınırlıkta bir firma ile benzer bir bayilik ilişkisi kurması için gereken makul sürenin üç ay olarak kabul edilebileceği, bu çerçevede mahkemece bilirkişilerce tespit edilen üç aylık kâr kaybı zararının esas alınmasında, bu tutar davacının talep ettiği tutardan az olduğundan maddi tazminat talebinin 10.000,00 TL üzerinden kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve sözleşmeye aykırılık iddialarına dayalı kâr kaybı, portföy tazminatı ile manevi tazminat taleplerine ilişkindir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b(1) hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA, aynı Kanun'un 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 28.04.2025 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.