Logo

12. Hukuk Dairesi2024/3756 E. 2024/8945 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Haczedilen menkullerin taşınmazın bütünleyici parçası olup olmadığı ve üçüncü kişinin haczedilmezlik şikayetinde bulunma hakkının olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmaz üzerinde bulunan ahır ve içindeki çeşitli eşyaların bütünleyici parça olup olmadığının tespiti için yeterli inceleme yapılmadığı, üçüncü kişinin talebinin istihkak davası olarak nitelendirilerek usulüne uygun değerlendirilmesi gerektiği ve bütünleyici parça/eklenti ayrımının mahcuzlar üzerindeki etkilerinin gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına ve istinaf kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı 3.kişi, 116 ada 24 parsel üzerinde yer alan ahır ve bu ahır içinde yer alan mütemmim cüzler, eklentiler ile çeşitli alet edevat ve eşyaların kendisine ait olduğunu belirterek menkuller üzerine konulan haczin kaldırılmasını talep etmiştir.

Mahkemece, bilirkişi raporunda hacze konu malların tümünün taşınmazın bütünleyici parçası oldukları tespit edilmekle menkullerin taşınmazdan ayrı haczi kabil olmadığı gerekçesi ile şikayetin kabulüne, menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiş, kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, 29/03/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunun hüküm kurmaya elverişli bilimsel ve denetime açık olduğu, şikayete konu hacizli malların taşınmazdan ayrı haczi kabil olmadığı belirtilerek, şikayetin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.

İİK 83/c maddesinde "Taşınmaz rehni ipotek akit tablosunda sayılı bulunan eklenti, taşınmazdan ayrı olarak haczedilemez. Türk Medeni Kanun'unun 862. maddesi hükmü saklıdır." düzenlemesine yer verilmiştir.

TMK 862. maddesi ise "Rehin, taşınmazı bütünleyici parçaları ile ve eklentileri ile yükümlü kılar. Rehnin, kuruluşu sırasında makine, otel döşeme eşyası gibi açıkça eklenti olarak gösterilen ve tapu kütüğünde beyanlar sütununa yazılan şeyleri kanuna göre bu nitelikte olamayacakları ispat edilmedikçe eklenti sayılır. Üçüncü kişilerin eklentiler üzerindeki hakları saklıdır." hükmünü içermektedir.

İİK 83/c maddesinde düzenlenen haczedilmezlik şikayeti takip borçlusuna ve ipotek alacaklısına tanınmış bir haktır. Şayet şikayete konu hacizli mallar ipotek kapsamında ise ipotek lehtarı 3. kişinin haczedilmezlik şikayetine gelme hakkı doğar. Mahcuzlar şikayete gelen 3. kişinin ipoteği kapsamında değil ise tarafı olmadığı takipte 3. kişinin şikayet hakkı bulunmamaktadır.

Olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi mahkeme hakimine aittir. Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlı olup olayların hukuki nitelendirmesini kendisi yapar. Üçüncü kişinin başvurusu açıklanan bu şekliyle istihkak davası niteliğindedir. Dilekçede şikayetten söz edilmesi HMK'nun 33.maddesi uyarınca "hukuki tavsif hakime aittir" kuralını değiştirmez.

Öte yandan, 4721 sayılı TMK'nın bütünleyici parça başlıklı 684. maddesinin 2. fıkrasında bütünleyici parça şöyle tanımlanmaktadır: Yerel âdetlere göre asıl şeyin ... unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır.

Anılan hükme göre bir şeyin bütünleyici parça sayılabilmesi için üç şartın varlığı aranır: 1-Bütünleyici parça ile asıl şey arasında dıştan görülebilen maddi bir bağlılık olmalıdır (dış bağlılık), 2-Bütünleyici parça asıl şeyin varlığına dâhil olmalı bütünleyici parça ile asıl şey arasında içten, sürekli bir bağlılık bulunmalıdır (iç bağlılık), 3-Bütünleyici parça ile asıl şey arasındaki iç ve dış bağlılık yerel âdetlere göre de mevcut sayılmalıdır.

TMK'nın 684. maddesinin 1. fıkrasına göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bunun sonucu olarak da bütünleyici parça asıl şeyin hukuki kaderine tabi olur. Asıl şey üzerinde kurulan ayni haklar (ipotek gibi), onun bütünleyici parçalarını da kapsar ve bütünleyici parça üzerinde bağımsız bir ayni hak kurulamaz.

Bütünleyici parça (mütemmim cüz) yerel âdetlere göre asıl şeyin (taşınmazın) ... unsuru olduğu ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmadığı için taşınmazdan ayrı (bağımsız) olarak da haczedilemez.

Eklenti ise TMK'nın 686. maddesinin 2. fıkrasında "...asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel âdetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır..." şeklinde tanımlanmaktadır.

Anılan bu hükme göre bir şeyin eklenti sayılabilmesi için üç unsur gereklidir:

Birinci unsur; ancak bir taşınır mal eklenti olabilir. İkinci unsur; eklenti ile asıl şey arasında dışarıdan görülüp anlaşılabilecek bir bağlılık olmalıdır. TMK'nın 686. maddesinin 2. fıkrasında bu bağlılığın birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınma şeklinde olacağı ifade edilmiştir. Bu bağlılığın maddi bir bağlılık biçiminde olması gerekmez. Bu bağlılığın bütünleyici parçada olduğu kadar sıkı olması da gerekmez. Bu bağlılık eklentinin asıl şeyin ekonomik amacına hizmet etmesi ve bunun üçüncü kişiler tarafından anlaşılabilmesidir. Anılan maddenin 3. fıkrasında eklentinin asıl şeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmeyeceği de belirtilmiştir. Üçüncü unsur ise; özgüleme amacıdır. Bir taşınır malın asıl şeyin eklentisi sayılabilmesi için, asıl şeyin işletilmesini, korunmasını veya ondan yaralanılmasını sağlamak üzere onun ekonomik amacına sürekli bir biçimde özgülenmiş olması gerekir. Bir malın diğer şeyin ekonomik amacına özgülendiği ya malikin açık arzusundan ya da yerel âdetlerden anlaşılmalıdır. Bir malın diğerinin ekonomik amacına özgülenmesi konusunda Tapu Sicil Tüzüğünün 53. maddesine göre tapu kütüğünün beyanlar sütununa yapılan kayıt malikin özgüleme arzusunu gösterir ve beyanlar sütununda eklenti olarak gösterilen şeylerin eklenti sayılmasına ilişkin bir karine teşkil eder (TMK m. 862/II). Ancak beyanlar sütununa yapılan kayıt eklenti için aranan diğer bütün unsurlar bulunmadıkça bir malın eklenti niteliği taşımasını sağlamayacağı gibi taşınır mal tapu kütüğünün beyanlar sütununa eklenti olarak kaydedilmese dahi yerel âdetlere göre özgüleme unsurunun ve diğer unsurların bulunması durumunda eklenti niteliğinde olur.

TMK'nın 687. maddesinde belirtilen durumlarda özgüleme amacı bulunmadığından eklenti niteliğinin olmayacağı ifade edilmiştir; "... Asıl şeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi için özgülenen ya da asıl şeyin özel niteliği ile herhangi bir ilişkisi bulunmadan sadece korunmak, satılmak veya kiraya verilmek üzere onunla birleştirilen şeyler eklenti sayılmaz..."

Asıl şey rehinli olmadıkça eklenti asıl şeyden bağımsız bir hukuki varlık olarak ayrı bir ayni hak konusu oluşturabilir. Asıl şey üzerinde ayrı bir mülkiyet, eklenti üzerinde ayrı bir mülkiyet vardır. Bir başka anlatımla eklentinin haczedilmez olması eklenti olduğu taşınmazın rehinli (ipotekli) olmasına bağlıdır. Konunun açıklığa kavuşturulması için üzerinde rehin (ipotek) kurulmamış taşınmaz mülkiyetinin kapsamının da tartışılması gerekir. TMK 684. maddesinin 1. fıkrasına göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Bunun sonucu olarak da bütünleyici parça asıl şeyin hukuki kaderine tabi olur. Asıl şey üzerinde kurulan ayni haklar (ipotekli gibi) onun bütünleyici parçalarını da kapsar. Buna göre taşınmaz arsa mülkiyeti, üstündeki bütünleyici parçası (mütemmim cüz) olan fabrika, otel vs..yi içine alır. Arsanın ipoteği mütemmim cüz olan bu binaları da kapsar ise de fabrika, otel vs...nin içindeki menkuller arsanın ve ipoteğinin kapsamında değildir. Arsa üzerinde ipotek olmadığı durumda, üzerindeki fabrika mütemmim cüz (bütünleyici parça) oluşturur. TMK 684/1 maddesine göre arsanın mülkiyeti kapsamındadır

Somut olaya gelince, dava konusu Tokat ili, Turhal ilçesi, Arzupınar Köyü, Şose Altı mevkii, 116 ada, 24 parsel sayılı taşınmaz, tarla niteliğindedir.

Mahkemece, Makine mühendisi, Elektrik mühendisi ve İnşaat mühendisinden oluşan üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından alınan 11.1.2019 tarihli bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı, yan yana dört makaslı, çelik konstrüksiyon yapı tarzı inşa edilmiş, elektrik ve sıhhi tesisatı bulunan, taban kaplamaları düz beton kaplama, duvar kaplamaları ise kum sıva üzeri kireç badana kaplamalı olan “Ahır” yapısı ile, tek akımlı, çelik konstrüksiyon yapı tarzında inşa edilmiş, üstü kapalı yanları açık, tek katlı, elektrik tesisatı bulunan fakat sıhhi tesisat ile kapı ve pencere doğramaları bulunmayan “Açık Buzağı Ahırı” bulunduğu tespit edilmiş, 29/03/2021 tarihli bilirkişi raporunda ise, taşınmaz üzerinde bulunan hacze konu, çelik çatı, çelik kolonlar, trapez çatı saçları ve aparatları, içerisindeki demir çelik aksamlar, galvenizli aksamlar, (çatı trapez sac ve ... olukları), buzağı kulübesi çelik çatı ve yapı elemanlarının mütemmim cüzü niteliğinde olduğu, yine haczedilen 4 adet otomatik hayvan kaşıma fırçası, bir adet Ayak tırnak bakım aracı, 1 adet gübre sıyırgı sistemi, 11 adet küçük tip 3 adet büyük tip olmak üzere toplm 14 adet şamandralı suluk, 1 adet yem karma makinesi, 1 adet araç dezenfektesi ilaç püskürtme sistemi, 1 adet 1 tonluk yakıt tankı, 1 adet 8m3 gübre taşıma tankı, 1 adet süt sağım ünitesi, 1 adet su pompası ( dalgıç pompa ve donanımından oluşan makine ve ekipmanların tesisin mütemmim cüzü olduğu tespiti yapılmıştır.

Ne var ki, anılan rapor “eklenti” niteliğinin araştırılması yönünde yeterli açıklıkta değildir. Raporda, menkullerin ana taşınmaz (tarla) zarara uğratılmadan, yapısı değiştirilmeden ve yok edilmeden ana taşınmazdan ayrılmasının ve taşınmasının neden mümkün olmadığı hususları üzerinde durulmaksızın kanunun genel ifadeleri kullanılarak mütemmim cüz oldukları sonuca varılmıştır.

Bu durumda öncelikle üçüncü kişinin talebinin istihkak davası olarak nitelendirilerek takibe konu asıl alacak miktarı ile mahcuzun miktarından hangisi az ise o değer üzerinden nispi harç alınarak ve varsa noksan harç tamamlattırılarak çekişmenin istihkak davası prosedürüne göre çözümlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Öte yandan, mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümleri ve kurallar doğrultusunda hukukçu, ziraat ve makine mühendisi bir bilirkişinin de katılması ile oluşturulacak yeni bilirkişiler kurulundan yukarıda açıklanan ilkelere uygun biçimde mahcuzların (tarlanın) bütünleyici parçası olup olmama durumu belirlenmeli, mahcuzlar taşınmazın (tarlanın) bütünleyici parçası değil ise ipotek kapsamında kalmayan teferruatın müstakilen haczedilebileceği kuralı göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Eksik inceleme ile yazılı şekilde esastan ret kararı verilmesi hatalı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 23.10.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.